YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ’NE
Gönderilmek Üzere,
İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. CEZA DAİRESİ’NE
DOSYA NO : 2024/365 E.
SUNAN : Adnan OKTAR
MÜDAFİ : Av. Mert ZORLU
KONU : Müvekkil Adnan Oktar'ın, kendisine ve arkadaşlarına yapılan operasyonun gerçek ve ideolojik sebeplerini ortaya koyan dilekçesinin sunumudur.
AÇIKLAMALAR:
Müvekkil Adnan Oktar, 6 senedir, kurgulanan bir kumpas üzerine sürdürülen zulmün sebebini kuşkusuz başından beri bilmektedir. 6 yıldır mahkeme salonlarında kurgu bir yargılama yaşandığını, hapis ve ceza kararlarının asıl sebebin ideolojik olduğunu, kendisini ve etrafındakileri susturma, dağıtma, hatta yok etme üzerine kurulu bir hapse atma stratejisi izlendiğini açıkça görmektedir. Bu ideolojik mücadelenin çok yönlü olduğunu bilmekte ve bu mücadeleye zemin hazırlayan bazı sebepleri Sayın Dairenizin takdirine sunmak istemektedir. Müvekkilin konu ile ilgili dilekçesini takdirinize sunuyoruz:
Bize Yapılan Operasyonun Sebepleri
Bizlere yönelik yapılan operasyonun, gerçekte bir suç örgütü suçlamasıyla ilgili olmadığı, tamamen gizli hesapların dönüp dolaştığı bir susturma ve durdurma operasyonu olduğu tüm Türkiye'nin bildiği bir gerçektir. Başından beri, bu operasyonun kurgulayıcısının İngiliz derin devleti olduğunu, bunun farazi bir söylem değil, bize yapılan operasyon öncesi bizzat Lordlar kamarasından gelerek İstanbul'da görüşmeler yapan bir kısım eski ajan ve politikacıların organize ettiği galiz bir eylem olduğunu, Lordlar kamarasından gelen ziyaretçilerin, özellikle o dönemde basılan İngiliz Derin Devletinin içyüzü kitaplarına dikkat çektiklerini ve bir süredir faaliyetlerimizden rahatsız olduklarını, yazılı ve görsel delilleriyle bildirmiştik.
Tüm dünyayı hakimiyeti altına almış olan bu derin yapılanmanın, Türkiye'de planladıkları gidişata sekte vuran bizim gibi bir grubu durdurmaya çalışması, tarafımızca zaten beklenen bir şeydi. İngiliz derin devleti, ülkemizi uzun zamandır Afganistan benzeri bir ülke haline getirmeye çalışıyor, Irak'ı mahvetmek üzere başlattıkları süreci ülkemizde de hayata geçirme planları kuruyor ve ülkemizi hem dinsizleştirip hem de sahte bir bağnazlığa iterek, tüm milli ve manevi değerleri yok olmuş, dolayısıyla parçalanmış; tıpkı Irak, Afganistan, Ortadoğu ve tüm Afrika gibi sömürülmeye hazır hale getirilmiş bir ülke şekline sokmaya çalışıyordu. İngiliz derin devletinin en bilinen simalarından Birleşik Krallık eski başbakanı William Ewart Gladstone'un "Türklerin elinden Kuran'ı almadıkça onları yenemeyiz" sözü aslında bu hedefin özetiydi. Gerçekten de, Türkleri ve onların yaşadıkları toprakları hakimiyet altına almak isteyen İngiliz derin devleti, Türkleri yıllar boyunca, imani güçleri nedeniyle yenememişti. Bunu da şu anda, diğer milletlere uyguladıkları şekilde, içten bağnazlaştırma, dinsizleştirme ve yıpratma çabalarıyla yapmaya karar vermişlerdi.
İşte o aşamada karşılarına biz çıkmış bulunmaktayız. İngiliz derin devletinin, bütün planlarını bozan bizleri dev bir tehdit olarak gördüğü ortadadır. Bunun için de, içeriden kiraladığı bazı piyonlarla bizlere operasyon gerçekleştirmiştir. Bunun başlıca sebepleri şunlardır:
1. İNSANLARI, DİN İLE ALAY EDEMEZ HALE GETİRDİK. (Dinimizi ve tüm kutsal değerlerimizi tenzih ederiz) Bir kısım basını etkisi altına almış olan derin devlet, görsel ve yazılı basında -HAŞA- dini konularla alay edilmesini adeta meşru hale getirmişti. Kendilerince dindar halka, maneviyatla ilgili konuların uhrevi ve saygı duyulacak konular olmadığını (Allah'ı ve tüm dini kavramları tenzih ederiz), bu konularla -HAŞA- dalga geçilip, alay edilebileceği ve hafife alınabileceği izlenimi vermeye çalışmış, böylelikle insanları dini değerlerden uzaklaştırmanın ilk adımını atmıştı.
Ancak bu çirkin yöntem, tarafımızca durdurulmuştur. Basın yayın organlarında, dini değerlerle kendince alay eden kişiler, tarafımızca hemen ilgili makamlara şikayet edilmiş ve bu sinsi yöntem durdurulmuştur. Önemle belirtmek gerekir ki, iddia edildiğinin aksine, bu yolla başvurulan hukuki davaların hiçbirinden tazminat kabul etmedik, herhangi bir para kazanmadık. Yargıya başvuruların tümü, manevi üstün değerlerimizi korumak ve derin devletin bu çirkin oyununu ortadan kaldırmak için gerçekleşmiştir.
Nitekim, yayınlarımızda da bu sinsi yöntemin bazı kesimler tarafından özel geliştirildiği defalarca dile getirilmiş, halkımız nezdinde farkındalık oluşması sağlanmıştır. Dini değerlere sahip çıkma konusunda böyle kararlı bir davranış gösteren bizim dışımızda neredeyse kimse olmamıştır. Bu konuda kararlılık göstermemiz, İngiliz derin devletinin planlarını alt üst etmiştir.
2. İNSANLARI, ALLAH'I İNKAR EDEMEYECEK HALE GETİRDİK. Bilimsel kaynaklar kullanarak, tüm kainattaki yaratılış delillerini gözler önüne serdik. İnsanlara, Allah'ın, bağnazların tarif ettiği gibi -HAŞA- korku kaynağı bir Yaratıcı olmadığını, Allah'ın tüm kainatı sevgi için yarattığını, kainattaki eserlerin Allah'ın yüceliğini gösterdiğini anlattık. İslam'ın kaynağının ve yegane kitabının Kuran olduğunu ve ayetlerde barış ve sevgi dolu, bilim, sanat ve estetiği yücelten, kadına değer veren, tüm varlıkların kıymetini gösteren, barışçıl ve fedakarane bir din olduğunu gösterdik. Bağnazlığın gerçek İslam dini ile bağdaşmadığını, mevzu hadislerden üretilmiş sahte bir din anlayışının İslam görünümünde ortaya konduğunu ve bu sebeple ülkemizde IŞİD zihniyetinin yer bulamayacağını gösterdik.
Bağnaz zihniyetten ürken ve bu nedenle de dinden uzaklaşmış olan gençleri, kadınları, erkekleri YENİDEN İSLAM'A KAZANDIRDIK. İnsanlara, hayat şekilleri ne olursa olsun, Allah'ı sevebileceklerini, ibadetlerini yerine getirebileceklerini ve dindar olabileceklerini gösterdik. Kainatın Allah'ın eserleriyle dolu olduğunu, her bir detayın yaratılışa işaret ettiğini gösterdik.
Beynin en karanlık noktasında yaratılan renkli ve ışıklı dünyada, bir mucize yaratıldığını ispat ettik. Beyne beş duyudan dışarıdaki dünyaya dair gerçekte hiçbir şey ulaşmadığını, bedenin içinde sadece elektrik sinyallerinin sinapslar yoluyla hareket ederek, beyinde renkli, hareketli, ışıklı bir dünya oluşturduklarını, dışarıdaki maddeye asla ulaşılamayacağını açıkladık.
İnsanlar, tüm varlıkların, kainattaki dengenin, hatta kendilerinin tesadüfen var olduğuna inandırılmışken, bir anda tüm bunların içindeki mucizevi yaratılış harikalarını görmeye başladılar. Derin devletin dinsizleştirme politikası, vesilemizle bir anda çöküşe doğru gitti.
3. DARWİNİZM YALANINI ORTADAN KALDIRDIK. Pek çok eserimde ve katıldığım yayınlarda delilleriyle anlattığım gibi, Darwinizm, yani evrim teorisi, bilimsel olarak yalanlanmış bir safsatadır. Bugün okullarda, üniversite kürsülerinde bir dayatma şeklini almışsa, evrimi savunmayanlar bilim dünyasından dışlanıyor ve linç ediliyorsa, evrim sahtekarlığı üzerine sayısız yayın yapılıyor, yaratılış gerçeğine tek bir yerde dahi yer verilmiyorsa, bu, bir sahtekarlığı ayakta tutmaya çalışan DARWİNİST DİKTATÖRLÜK nedeniyledir. Darwinist diktatörlük, Allah inancını yeryüzünden kaldırmaya çalışan aynı sinsi zihniyetin kontrolündedir. Geçmişten günümüze, bilimsel anlamda hiçbir tutunacağı dal olmayan bir sahte teorinin yeryüzünün her noktasına yayılması, buna karşılık canlıların yaratıldıkları gerçeğinin açıkça söylenmesine yasak getirilmesi, bunu savunan bilim adamlarının bilim dünyasında yer bulamaması, bu diktatörlüğün çabalarının bir sonucudur.
Bizler, ilk defa olarak, canlıları Allah'ın yarattığı gerçeğini unutturmaya çalışan evrim safsatasının yalan olduğunu açıkça ispat ettik. Proteinin tesadüfen var olamayacağını, evrim teorisinin daha hayatın başlangıcı senaryosundan itibaren açmaz içinde olduğunu, fosillerin evrimi reddettiğini bilimsel delillerle ve evrimi ideolojik olarak savunan bilim adamlarının itiraflarıyla anlattık. Yaratılış Atlası kitabımızın dünyaya yayılması ve evrimin kalesi Avrupa'da bomba etkisi yaratması ile Darwinist diktatörlüğün oyununu ortadan kaldırdık. Yüzyıllardır yapılamayan bir meydan okumayı, korkusuzca gerçekleştirdik.
SONUÇ:
Biz tüm bunları, müthiş bir kararlılık ve korkusuzluk içinde gerçekleştirdik. Çünkü Allah ve din, bizim daima kırmızı çizgimiz oldu. Allah'a ve dine karşı açılmış olan her türlü savaş, bizim daima hedefimizde oldu. Önemli bir ilmi mücadele yürüttük. Bu da, Allah inancını ortadan kaldırmaya ve dinsizliği ülkemizde (ve dünyada) yaygınlaştırmaya çalışan İngiliz derin devletinin hiç de işine gelmedi.
Karşılarına, bizim kararlılığımıza sahip bir topluluk çıkacağını hiç tahmin etmemişlerdi. Safsataları ortadan kaldırma ve insanlara gerçek dini ve yaratılış gerçeğini anlatma konusundaki dirayetimizi susturamadılar. Susturamayınca da çaresiz kaldılar; ne yapacaklarını bilemediler.
Kendilerince en kolay, en bilindik, en garanti çözümü ürettiler: "Hapse atarız" dediler. Zaten bu, onların nezdinde, susturulmak ve durdurulmak istenen tüm cemaat ve topluluklara uygulanan bir yöntemdi. Bu yöntemle çoğu zaman istediklerini de yaptırabilmişlerdi. Dağılmasını istedikleri toplulukları bir-iki sene hapiste tutmak, bu gözdağının ardından onların gözden kaybolmalarını istemek, derin devlet için alışılmış bir misyon gibiydi.
Ancak bu yöntem bizde başarıya ulaşmadı. Bizlere yönelik açık bir zulüm uygulanmasına rağmen, dağıtıp yok etme amacı bir türlü sonuç bulmadı. NE BİZLERİ PARÇALAYABİLDİLER NE DE FİKRİMİZİ YOK EDEBİLDİLER. BENZERİ OLMAYAN BİR VEFA ile karşılaştılar. Geçen 6 senenin ardından, ne yaparlarsa yapsınlar sağlam duruşumuzu ve sağlam fikrimizi ortadan kaldıramayacaklarının şu anda oldukça farkındalar.
Derin devletin temsilcileri, gerek yenilgilerinden gerekse hırslarından, çözümü zulmü artırmakta buldular. Avukatlarımızla görüştürmemek için bizleri 2000 km uzağa gönderdiler. Zaten haksız yere cezaevinde yatan genç insanları il il cezaevlerine sürgün ettiler. Onları, kimseye uygulanmayan baskı ve zulüm ile muhatap ettiler. Yeni yeni sahte etkin pişmanlar bulup yeni iftiralar attılar. Fakat bunlar, zulme uğrattıkları bu insanların UMURUNDA DAHİ OLMADI.
Dileğimiz odur ki, yaşanan bunca şeyden sonra derin devlet, NE YAPARSA YAPSIN BİZLERİ YIKIP YOK EDEMEYECEĞİNİ anlamış olsun. Bizim dirayetimiz ve sadakatimiz, Allah'a inancımız ve sevgimizden kaynaklanır. Allah her an ve her yerde olduğuna göre, hapis, sürgün gibi yöntemler bizim için daima etkisiz kalacaktır