TÜRKİYE CUMHURİYETİ ADALET BAKANLIĞI'NA
Sayın Bakanım,
Malumunuz olduğu üzere, bir kumpas davası olan Adnan Oktar Davası, içeriğinde hiçbir suç unsuru olmadığı halde derin devlet yapılanmasının bir avuç uzantısı ve onlar tarafından yönlendirilen bazı gazetecilerin ve sosyal medya trolünün kamuoyunda algı oluşturma çabalarıyla bugünkü aşamaya gelmiştir. Hatta bir takım gazeteciler bunu açıkça ifade etmektedirler. Daha da vahimi bu kişiler aleni ve açık olarak Yargıtay, İstinaf gibi yüksek mahkemeler üzerinde dahi etkileri olduğunu söyleyebilmektedir.Müvekkilim Adnan Oktar bu kişilerin Yüce Türk Yargısını itham altında bırakan bu beyanlarına itibar etmemekte, Devletimizin adaletine güvenmektedir.Ancak bu tür açıklamaların, Türkiye’de adalete olan güvenin daha da sarsılması, halkta endişe ve güvensizlik oluşması ve nihayetinde Devlete itaat ve bağlılığın sarsılması için özel olarak sarf edildiği, bunun da bir tür derin devlet oyunu olduğu görülmektedir. Bu sebeple Makamınızı konuyla ilgili bilgilendirmek gereği hasıl olmuştur.
Bahse konu olay, Nedim Şener isimli gazetecinin bir televizyon programında Adnan Oktar Davası dosyasıyla ilgili olarak Yargıtay baskı altına aldıklarını söylemesiyle açığa çıkmıştır. Bu ifşaat Nedim Şener’in ilk icraati değildir.
Nedim Şener, uzun bir süredir müvekkilin dosyası hakkında hem televizyon programları hem de sosyal medya paylaşımları yapmaktadır. Her fırsat bulduğunda anlaşılmaz bir kin ve öfke ile hareket ederek ısrarla müvekkil ve arkadaşları hakkında tahkir edici ve kamuoyunu yanıltıcı beyanlarda bulunmaktadır. Ancak durum bununla kalmamış, artık yargısal işleyişi de zarara sokacak hale gelmiştir. Nedim Şener’in son konuşmasında sarf etmiş olduğu cümleler, Yargıtay kurumunu ve ülkemiz adalet mekanizmasını toptan töhmet altında bırakacak niteliktedir.
9 Eylül 2024 tarihinde TVNET isimli kanalda yayımlanan Net Bakış programında Nedim Şener şu konuşmayı yapmıştır:
Nedim Şener:Adnan Oktar suç örgütü hatırlıyor musun 8.000 yıl isteniyor, 8000 yıl! Ne oldu? Az daha Yargıtay’da,eğer yazıp çizmesekberaat, şey tahliye oluyorlardı! Ya yargıdan bahsediyoruz, hocam deminden dedi ya vicdan. Ama bir de ne var (cebinden cüzdanını çıkarıyor) cüzdan!
Nedim Şener bu konuşmasında bir yandan Türk yargı sisteminde, üstelik de Yargıtay gibi en üst düzey bir yüksek yargı kurumunda rüşvet ile netice alınabildiği iması yapmakta, tamamen haksız ve delilsiz şekilde Adnan Oktar Davası için Yargıtay’a rüşvet teklifi yapıldığı gibi son derece çirkin ve hiçbir delile dayanmayan bir iftirada bulunmakta ve en önemlisi, Yargıtay’dan çıkan onama kararında kendisinin de içinde olduğu bir grup gazetecinin yaptığı bir takım faaliyetlerin etkin olduğundan bahsetmektedir.
Nedim Şener bu programda yaptığı konuşmada, Adnan Oktar ve arkadaşlarının Yargıtay’ın incelediği dosyada beraat edecekleri ve tahliye olacaklarını, ancak kendisinin yaptığı “yazma çizme” faaliyeti sayesinde bu kararın çıkarılmadığını, böylece cezaların onandığını açık açık söyleme cüretinde bulunmuştur. Önceklikle şunu belirtmek gerekir ki eğer gerçekten kanunlara ve içtihatlara göre bir değerlendirme yapılmış olsa Yargıtay 1 Ceza Dairesi’nin Adnan Oktar Davası dosyasında onama kararı vermesi imkansızdır. Nedim Şener de bu gerçeğin çok iyi farkında olan biri olarak Yargıtay’ın yerel mahkemenin ceza hükmünü bozması ihtimalinin oldukça yüksek olduğunun bilincindedir. Hukukun uygulanmasının Adnan Oktar ve arkadaşlarının beraati anlamına geleceğini bildiği için de hukukun uygulanmasına engel olduklarını itiraf etmektedir.
Bununla birlikte bir gazetecinin hangi vasıfla, Yargıtay’ın inceleme yaptığı bir dosyadaki kanaatine vakıf olduğu, üstelik bu kanaatin değişmesini sağladığını sanması anlaşılabilir bir durum değildir. Bir hukuk devletinde tahayyül dahi edilemeyecek bu durumun bir gazeteci tarafından milyonların gözü önünde anlatılabilmesi, bu tür gayri hukuki girişimlerde bulunanların kanunun gereği olan karşılığı almamalarından kaynaklanmaktadır. Bu sebeple Sayın Makamınız başta olmak üzere Devletimizin ilgili kurumlarının Nedim Şener’in bu ifşaatiyle ilgili gerekli soruşturma ve incelemeyi bir an önce başlatması elzemdir.
Nedim Şener’in aynı yayında bir yargı kararından bahsederken cebinden cüzdan çıkarıp bunu kameralara göstermesi de son derece yakışıksız ve yargı camiasını toptan töhmet altında bırakan çirkin bir ima olmuştur.
NEDİM ŞENER CÜZDAN GÖSTEREREK HAKİM VE SAVCILARI ZAN ALTINA BIRAKIYOR
Nedim Şener’in yargı mekanizması ile çarpık ilişkisini gösterir tek örnek bu da değildir. İstanbul Bölge Adliyesi 1. Ceza Dairesi’nin Adnan Oktar Davası dosyasında hukuka uygun olarak vermiş olduğu bozma ve bazı sanıklar açısından tahliye kararını takiben sosyal medyada Nedim Şener, Hilal Kaplan, Mücahit Birinci gibi bazı isimler tarafında yaygara yapılmış, acil bir algı çalışması başlatılmıştır. Bir yandan kararı veren İstinaf hakimleri hedef alınırken bir yandan tahliye olanların yeniden tutuklanmaları kampanyası başlatılmıştır. Savcılığın tahliyelere itirazının henüz İstanbul BAM 2. Ceza Dairesi tarafından incelemesi yapılırken, Daire kararı henüz UYAP’a yüklenmemişken kararın ne olduğu Nedim Şener tarafından kendi Twitter (X) hesabından paylaşılmıştır.
Nedim Şener bu paylaşımı yaptığı sırada, dosyanın tarafı olan hiçbir müdafi veya sanık henüz karardan haberdar değildir. UYAP ortamında yapılan basit bir inceleme ile, kararın ilgili taraflara duyurulduğu saat hemen tespit edilebilmektedir. Bu saat, Nedim Şener’in yukarıda görülen paylaşımından çok daha sonraki bir saattir. Kaldı ki, müdafiler ilgili ceza dairesinin kalemi ile mesai saatinden sonra yaptıkları görüşmelerde dahi, henüz kararın onaylanmadığı ve yayımlanmadığı bilgisini almışlardır. Ancak bu bilgi dosyanın ilgililerinden önce Nedim Şener tarafından öğrenilmiş ve kamuoyuna da duyurulmuştur. Bu durumda, adı geçen gazetecinin kararı illegal yöntemlerle elde ettiği ve kamuoyuna duyurduğu şüphe götürmez bir gerçektir. Bunun bir gazetecilik başarısı olarak görülmesi ise asla mümkün değildir. Hukukun sınırlarını aşan, vatandaşların haklarını ihlal eden, yasal yollar dışında evrak ve belge edinip bunları algı operasyonu yapmak amacıyla yayınlayanlar mesleki kaygı değil bir takım odaklara hizmet gayreti içinde olurlar. Bu tarz illegal tutum ve davranışların bir hukuk devletin makul görülmesi mümkün olamaz.
Malumunuz olduğu üzere bu, eski Türkiye’de sıkça yaşanan bir manzara olduğu gibi FETÖ’nün de uyguladığı taktiklerden biridir. Aydın Doğan yönetimindeki Hürriyet gazetesi önemli davalarda henüz ilamı yapılmamış yargı kararlarını yayınlaması ile ünlenmişti. FETÖ’nün basın yayın organları da aynı taktiği Ergenekon, Balyoz vb gibi davalarda hep uyguladılar, yargı kararlarını sanıklara ve müdafiilerine tebliğ edilmede, UYAP’ta yayınlamadan kamuoyuna açıklayıp algı operasyonları yaptılar. Bugün bir benzerinin Nedim Şener’in de dahil olduğu bir grup tarafından yapıldığı açıkça görülmektedir.
Adnan Oktar Davası Dosyası’nda yaşanmış olan hukuk ihlalleri, ülkemizin en duayen ve en muteber hukuk profesörleri, akademisyenler ve tecrübeli avukatları tarafından defalarca dile getirilmiş, bu konuda binlerce sayfadan müteşekkil bilimsel mütalaalar dosyaya sunulmuştur. Nedim Şener’in yukarıda ortaya koyduğumuz beyanları bunlarla birlikte değerlendirildiğine, kamuoyunda yargısal işleyişe karşı bir şüphe uyanması son derece muhtemel hale gelmektedir.
Üstelik bu şüphenin oluşması yönünde yegane sebep Nedim Şener’in beyanları ile sınırlı kalmamaktadır.
Dosyanın husumetli müştekisi Özkan Deniz (Mamati), ilk yargılama sonrasında verilen cezaların tamamını bozan, hemen hemen tamamı için beraat veya davanın düşmesi kararı verilmesi gerektiğine hükmeden istinaf kararının hemen ardından 30 Mart 2022 tarihinde katıldığı bir Youtube programında skandal açıklamalarda bulunmuştur. Gazeteci yazar Arzu Erdoğral tarafından sunulan Parantez isimli programda konuşan Özkan Deniz (Mamati), istinaf kararıyla Adnan Oktar’ın az daha serbest kalacağını söylemiş, üstelik bu kararın devam ettirilmeyeceğini, kararın iptal edileceğini önceden bildiğini “bu karar dönecek çok da güzel olacak dedik, oldu” şeklindeki beyanıyla itiraf etmiştir.
Buna çok benzeyen bir söylem, çeşitli konuşmacıların Twitter (X) platformuna ait bir sohbet odasında gerçekleştirilmiştir. Burada programa bağlanan Mücahit Birinci, ilk istinaf kararı ile üst mahkemenin güya suçları temizleme çabası içine girdiğini ve neredeyse Adnan Oktar’ın serbest kalacağı bir ortam ile karşılacaklarını söylemiştir.
Yine Twitter (X) platformunun bir sohbet odası programında, 28 Nisan 2022 tarihli programda İstanbul Esenyurt Üniversitesi rektörü olan Selman Öğüt, ilk istinaf kararı sonrasında tutuklu yargılanan sanıkların serbest bırakılmasının kendileri tarafından engellendiğini, serbest kalan kişilerin yeniden tutuklanmasının o programa katılan “kıymetli” hazirun sayesinde gerçekleştiğini itiraf etmiştir. Aynı programda, yaptıkları anlık çabaların çok çok önemli olduğunu, bir iki gün bile geç kaldıklarında atı alanın Üsküdar’ı geçtiğini, bu yüzden söz konusu faaliyetleri sistematik şekilde yapmaya devam etmeleri gerektiğini söylemiştir.
Özkan Deniz (Mamati) 10 Ocak 2023 tarihinde Kanal D televizyonunda Hakan Ural tarafından sunulan Neler Oluyor Hayatta isimli programa katılmıştır. Burada Sayın Cumhurbaşkanımıza iftira niteliğinde bir konuşma yapmış, Adnan Oktar ve arkadaşlarının normal şartlarda beraat edeceğini ama güya Sayın Cumhurbaşkanımızın iradesiyle hapiste tutulduklarını ima etmiş, “bugün Cumhurbaşkanımız olmasın çıkarlar” şeklinde konuşmuştur.
Yine dosyanın husumetli müştekilerinden birisi olan Fırat Develioğlu da, çeşitli tarihlerde katıldığı TV programlarında yargı camiasını töhmet altına sokan söylemlerde bulunmuş, Adnan Oktar ve arkadaşlarını hapiste tutan kişinin kendisi olduğunu öne sürmüştür. Örneğin 2022 yılı Mayıs ayında Beyaz TV kanalında yayımlanan Beyaz Futbol programında, Adnan Oktar’ın 4 yıldır cezaevinde olduğunu, çıkmak isteyip çıkamadığını çünkü kendisinin onu durdurduğunu, buna da çok ciddi kaynaklar ayırdığını beyan etmiştir.
Fırat Develioğlu “Ajans1905” adlı Youtube Kanalına 29.04.2022 Cuma tarihinde bir röportaj vermiştir. Söz konusu röportajda huzurdaki dosya ile alakalı olarak da bazı açıklamalar yapmıştır:
“Arkadaşlar beni tanımıyorlar, beni bilmiyorlar, tamam mı? Ben Türkiye’nin, belki de dünyanın, en …..silahlı suç örgütlerinden birini 4 yıldır 200 kişisi ile cezaevinde tutan bir adamım. …kimsenin beceremediği, başaramadığı bir şeyi ben … bunu yapabilen bir insanım.” (https://www.youtube.com/watch?v=1fDDU8ejixU)
Ertem Şener ile VAR Odası programında ise şunları söylemiştir:
“Ben Türkiye’nin en … bir örgütünü 200 tane militanıyla silahlı militanıyla beraber 4 senedir cezaevinde tutma hukuki gücü olan bir insanım… Benim böyle bir gücüm var, çünkü gerçekten bunla ilgili çok fazla işte, hukukla ilgili çalışmalarım var, avukatlarım var, avukat ordum var…” (https://www.youtube.com/watch?v=_wHvl9OB3-I)
Fırat Develioğlu’nun 05.08.2020 tarihinde mahkemede verdiği ifadesinde de benzer söylemleri olmuştur:
“Ben Fırat Develioğlu'yum ben, bu kadar, kendime göre işte maddi gücüm var, bir şeyim var, kendime göre çevrem, tanıdıklarım, arkadaşlarım var. …eğer birtakım başsavcılar bilmem neler varsa onlara da ulaşabilecek şeylerimiz var, randevu istesek bize de verirler.”
Tüm bu beyanlar ve eylemler bir arada değerlendirildiğinde, Adnan Oktar Davası’nın işleyişinde bir takım hukuk ihallleri ve yargıyı etkileme / yönlendirme girişimleri olduğu sonucu çıkmaktadır. Böyle bir durumun olup olmadığının açıklığa kavuşturulması ve kamuoyunun bilgilendirilmesi gerekliliği son derece açıktır. Bu, sadece müvekkil ve diğer sanıkların hukuki durumu açısından değil Türkiye’de yargı kurumunun itibarının zedelenmemesi, halkın yargıya duyduğu güvenin daha da sarsılmaması, adalete güvenin sarsılması durumunda yaşanacak toplumsal çöküntünün önüne geçilmesi açısından hayati önem taşımaktadır. Tüm Adliyelerde büyük harflerle yazılı olan “Adalet Mülkün Temelidir” sözü mühim bir gerçeğe işaret edilmektedir. Adalet ortadan kalktığında Devletin temeli sarsıntıya uğrar. Derin devlet yapılanmalarının Yargı kurumlarını kontrol altına alma çabalarının gayesi de budur. Çünkü adaletin olmadığı yerde toplumsal düzen, ekonomik refah, ilerleme ve gelişme mümkün olmayacağı gibi her türlü yıkım ve tahribat hızla gelişir. Tüm bu gerçekler göz önünde bulundurulduğunda Sayın Makamınızdan,
- Nedim Şener’in Yargıtay 1 Ceza Dairesi’nin kararına etki ettikleri beyanının gerçekliğinin araştırılmasını,
- Nedim Şener’in “biz” diye bahsettiği grubun kimlerden oluştuğunun tespit edilmesini,
- İstanbul BAM 2 Ceza Dairesi’nin verdiği kararın UYAP’ta yayınlanmadan bu gazetecilerin eline nasıl geçtiğinin tespit edilmesini,
- Bu araştırmalar neticesinde elde edilecek bilgilere göre gereğinin yapılmasını
saygılarımızla bilgilerinize arz ve talep ederiz