ELVAN KOÇAK’IN
KANAL D, CNN TÜRK VE BENZERİ MEDYADA SARF ETTİĞİ GERÇEK DIŞI BEYANLAR HAKKINDA TEKZİPTİR
Kamuoyunda Adnan Oktar Davası olarak bilinen kumpas davası sürecinde gerçekleştirdiği tek taraflı yayınlarıyla bilinen Hakan Ural isimli televizyoncu, 02.07.2024 tarihinde Kanal D’de “Neler Oluyor Hayatta” programına Elvan Koçak isimli şahsı konuk olarak almıştır.
Elvan Koçak, 2018 yılında Şeyma ve Büşra isimli kızlarının müvekkil Adnan Oktar tarafından güya kaçırıldığı ve zorla alıkonulduğu iddiasıyla şikayetçi olmuş, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bu delilsiz ve iftira niteliğindeki iddialar soruşturulmuş ve neticesinde iddiaların gerçek olmadığı gerekçesiyle 26.04.2018’de takipsizlik kararı verilmişti.
Ortada somut bir yargı kararı olmasına rağmen baba Elvan Koçak, müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları hakkında gerçek dışı beyanlarda bulunmaya devam etmiştir. O dönemde kumpas davasının polis operasyonu hazırlanmakta olduğu için, müvekkile husumetli bazı kişiler ve bazın basın kuruluşları bu şahsı kara propaganda ve kamuoyunda infial uyandırma amacına yönelik kullanmışlardır.
HUKUKİ TEMELLERE DAYANMAYAN OPERASYONU MAKUL GÖSTERMEK AMACIYLA BAZI ÇEVRELER (SÖZDE) "ACILI BABA" SENARYOSUNU KULLANMIŞLARDIR
Elvan Koçak 2018 yılının başından beri, yani husumetlilerin kumpas faaliyetlerine başladıkları ilk zamandan itibaren, dosyanın husumetli müştekilerinden Özkan Deniz (Mamati) ile temas halindedir. 02.07.2024 tarihli yayına çıkmadan önce de Özkan Deniz (Mamati) ile biraraya gelip görüştüğünü yine bu yayında beyan etmektedir. Ayrıca, 140Journos isimli Youtube kanalı tarafından hazırlanmış olan “Adnan” isimli kara propaganda videosunda, henüz ilk saniyede Özkan Deniz (Mamati) ile Elvan Koçak arasında gerçekleşen bir telefon konuşmasının ses kaydı yer almaktadır.
Elvan Koçak, 02.07.2024 tarihli programda açık ve net bir şekilde ekonomik zorluklar içerisinde olduğunu ve Türkiye’deki tüm masraflarının, davanın masraflarının “birileri tarafından” karşılandığını söylemiştir.
“Eşimden ayrılınca iş yerlerini de ayırdık. Yıkım oldu. Bu yıkımın üzerine çocuklar da gelince tabii ki çok zorlandık. Zorlanmaya da devam ediyoruz. Bu arada ismini söylemek istemediğim,Türkiye'deki bütün masraflarımızı, avukat masraflarını, davanın masraflarını üstlenen birkaç kişi var sağ olsunlar.”
İlerleyen dakikalarda ise, Özkan Deniz (Mamati) isimli müvekkile husumetli müştekinin, etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanan veya şikayetçi olan müvekkilin bazı arkadaşlarını da maddi açıdan desteklediğini, istemeden, itiraf etmiştir:
“Onları Özkan da çok destekliyor, burada olanlar da var. Ekonomik olarak da destekliyor Özkan ayrıca.”
Bu son ifadesi de, Elvan Koçak’ın, müvekkile husumetiyle tanınan kişilerden maddi destek aldığı şüphesini akla getirmektedir. Özkan Deniz (Mamati) ve Elvan Koçak arasında herhangi bir akrabalık, arkadaşlık ilişkisi yoktur; tek ortak noktaları müvekkile yönelik husumetleridir. Elvan Koçak’ın, müvekkile husumetli Özkan Deniz (Mamati) gibi kişilerden maddi destek alması, müvekkil hakkındaki beyanlarının gerçekliğini tamamen şüpheli hale getirmektedir.
Asıl ilginç olan ise Türkiye’nin önde gelen basın kuruluşlarından CNN TÜRK ve Kanal D’nin, bu açık gerçeği göz ardı ederek, bu kişiyi günlerce gündemde tutmalarıdır.
GERÇEKLER ELVAN KOÇAK’IN ANLATTIKLARINDAN ÇOK FARKLIDIR
Elvan Koçak, eski eşi Gülperi Hanım’ın kendisinden, müvekkil Adnan Oktar’la görüştüğü için ayrıldığını iddia etmiştir. Oysa gerçek öyle değildir; Elvan Koçak hem eski eşi Gülperi Hanım’a hem de küçük çocuklarına kötü muamelede bulunduğu, evli olduğu halde gayri meşru ilişkilere girdiği için eski eşi Gülperi Hanım 2011 yılında kendisinden ayrılmıştır. Bu tarihi bizzat Elvan Koçak katıldığı programda kendisi de doğrulamaktadır:
“O eski eşimle hiçbir kontağım yok. 2011'den beri kontağım yok.”
Bu durum, çocukların ikamet ettiği Viyana’da bulunan Meidling Bölge Mahkemesi tarafından tespit edilmiş ve belgelenmiştir. Hatta Mahkeme, Mayıs 2018 itibariyle anne Gülperi Hanım ve baba Elvan Koçak’ta bulunan ortak velayeti kaldıraraktüm velayet hakkını sadece anne Gülperi Koçak’a vermiştir. Elvan Koçak’ın velayet hakkı bu karar ile geri çekilmiştir. Elvan Koçak bu gerçeklerden hiçbir yerde bahsetmemektedir.
Viyana Mahkemesi tarafından hem çocukların hem de Elvan Koçak’ın ifadeleri alınmış, neticede mahkeme hukuken şu değerlendirmelere hükmetmiştir:
- "Reşit olmayan çocukların babalarının hal ve tavırlarından dolayı baba ile ilişkileri temelden sarsılmıştır. Burada baba reşit olmayan çocuklar ile ilişkisinin ne kadar zedelenmiş olduğunu doğru tahmin edememektedir. Reşit olmayan çocuklar babalarından korkmaktadırlar."
- "Reşit olmayan çocukların baba ile bir WhatsApp grubu bulunmaktadır. Bu gruba baba '"sizin için ölürüm ve öldürürüm, ancak bu konu oraya kadar gelmemeli", "ben son nefesimi verene kadar bekleyin", "güvendiğim dağlara tonlarca kar yağdı bu dağlara ... yağacak", "orada kalacağınızı sanmayın, babanızı tanımıyorsunuz", gibi ifadeler kullanarak mesajlar yazmıştır."
- "Bir mermi, bir USB-belek ve bir kalem görünen ve her bir cismin mermi gibi dizilmiş olan bir resmin altına, baba "savaşın birçok şekli vardır" yazmıştır. Baba reşit olmayan kızına yazdığı mesajların içeriğine dair (birkaç tercüme ile ilgili olan ve önem taşımayan eleştiriler dışında) inkarda bulunmamıştır."
- "Reşit olmayan çocuklar babayı istemediklerine dair ifadelerinde net ve gerçekçi olmuşlardır. Bu babaya karşı olan isteksizlik, baba tarafından fark edilmeden, çok daha uzun bir tarihçeye sahiptir ve reşit olmayan kişilerin çocuklukları açısından babanın çok zarar verici olarak değerlendirilmesi gereken ifadelerine veya pedagojik tehditlerine dayanmaktadır. Bu bağlamda babanın reşit olmayan çocukların verdikleri ifadeye ve söylemlerine hiçbir şekilde cevap vermemesi de dikkat çekicidir."
- "Toplamda bakıldığında reşit olmayan kişilerin ifadeleri inandırıcıdır ve tespitlere dayanak oluşturmaya elverişli olarak görülmelidir."
Mahkeme kararında zikredilen hususların hiçbir açıklamaya ihtiyaç duyulmadan son derece net olduğu tartışmasızdır.
Bu tespit ve değerlendirmelerin sonucunda Viyana Mahkemesi, çocukların fiili menfaatlerini dikkate alarak babaya velayet hakkı tanınmasının uygun olmadığına hükmetmiştir. Çocukların velayeti, reşit oluncaya kadar tek başına anneye verilmiştir.
Elvan Koçak, Özkan Deniz (Mamati) gibi husumetli birkaç kişinin yönlendirmeleriyle, bu gerçeklerden habersiz olan Türk kamuoyunu yanıltmaktadır.
Türk halkının aileye verdiği değeri, çocukların korunması konusundaki hassasiyetini çok iyi bilen husumetliler, sırf kamuoyunu yanıltmak, müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarına karşı bir infial uyandırmak amacıyla Elvan Koçak’ı bu şekilde kullanmaktadırlar.
ELVAN KOÇAK’IN DİĞER GERÇEK DIŞI İDDİALARI
Elvan Koçak, 02.07.2024 tarihli Neler Oluyor Hayatta isimli programda birçok gerçek dışı hikaye dile getirmiştir. Bunları kısaca başlıklar şeklinde şöyledir:
– ŞİKAYET DİLEKÇESİNİN AYNI SAAT ADNAN OKTAR’A ULAŞTIĞI İDDİASI GERÇEK DIŞIDIR
11 Ocak 2018’de mesai saati bitmeden saat 16:00’da suç duyurusunda bulunduğunu, saat 17:00 olmadan müvekkil Adnan Oktar’ın bundan haberi olduğunu öne sürmüştür! Böyle bir sistem, sayın Adalet Bakanı’nın kullanımında bile bulunmamaktadır. Bir vatandaşın yaptığı şikayet başvurusu öncelikle müracaat bürosu tarafından incelenerek hazırlık numarası açılır ve tevzi bürosuna aktarılır. Burada dilekçe, konuyla alakadar olacak savcıya tevdi edilir. Bunlar saniyelik işlemler değildir, hepsi zaman alır. Savcılık dilekçeyi aldıktan sonra, başvuru ön incelemeye alınır. Dilekçede sunulan bilgilerin eksiksiz ve inceleme başlatmak için yeterli olup olmadığı kontrol edilir. Bu noktada şikayet geri çevrilebilir, ya da eksiklerin giderilmesi için başvurucuya iade edilebilir. Ancak tüm şartlar yerine getirilmişse, bundan sonra soruşturmaya geçilerek delil toplanmaya başlanır. Yani Elvan Koçak’ın iddia ettiği olayın gerçekleşmesi teknik olarak mümkün değildir.
Zaten Elvan Koçak da, bu anlattığının gerçek bir bilgiye değil bir dedikoduya dayandığını, hatta onun bile zaman içerisinde değiştiğini şöyle itiraf etmiştir:
“Size söyleyeyim kim olduğunu da. Ben o zaman başkatip diye duymuştum. Yanlışmış. Anadolu Ajansı'nda çalışan bir tane yabancı uyruklu muhabir.”
Karşısında söylediği her yalanı sorgulamadan, araştırmadan dinleyen ve yayınlayan gazeteciler olduğu için, Elvan Koçak aynı yayın içinde aynı konuda ifade değiştirerek, güya cep telefonunun hack’lenerek söz konusu şikayet başvurusunun öğrenildiği iddiasında bulunmuştur.
Anlattıkları resmi belgelerle yalanlanan, kendi ifadeleri ile bile çelişen ve davanın taraflarından maddi geçim sağlayan bir kişinin ifadelerine itibar edilemeyeceği çok açıktır. Ancak ne yazık ki hem Hakan Ural hem de CNN Türk bu iddiaları incelemeden, sorgulamadan, araştırmadan yayınlamaktadırlar. Objektif, araştırmacı, etik gazeteciliğin anlayışının ayaklar altına alındığı haberler ile kamuoyu yanıltılmakta, müvekkil haksız ve hukuksuz şekilde karalanarak iftiraya uğramaktadır.
– ADNAN OKTAR’IN MİT ADINA DİNLEMELER YAPTIĞI, BUNUN İÇİN CİHAZLARI DA CIA’NIN TEMİN ETTİĞİ AKIL VE MANTIK DIŞI BİR İDDİADIR
Elvan Koçak güya cep telefonunun müvekkil Adnan Oktar’ın arkadaşları tarafından hack’lendiğini uydurduktan sonra, bu hikayesini inandırıcı kılabilmek adına daha da akıllara ziyan bir senaryo yazmaya başlamıştır. Güya Milli İstihbarat Teşkilatı’nın geçmişteki dinleme faaliyetlerini Adnan Bey’in yürüttüğünü iddia etmiştir! Bunu da CIA’nın temin ettiği aletlerle gerçekleştirdiğini söylemiştir. Daha da vahimi, Hakan Ural, “o dinlemeleri yaptıkları cihazlar da hep yakalandı zaten” diyerek bu gerçek dışı olduğu kadar akla, mantığa aykırı iddiaya destek vermiştir. Müvekkil ve arkadaşlarının yargılandıkları davanın gerçeklerden kopuk iddianamesinde dahi bu iddialar yer almamaktadır. Bu hiçbir aslı ve dayanağı olmayan açık bir iftiradır.
- Ne geçmişte ne de günümüzde, iddia edilen tarzda hiçbir cihaz ele geçirilmiş değildir. 1999 ve 2018 operasyonlarında, bu akıl dışı şehir efsaneleri hakkında hiçbir suç unsuru veya delil bulamayan çevreler, sıradan bahçe güvenlik kameralarını “gizli kameralar yakalandı” diye lanse etmeye çalışmış, son operasyonu yürüten mali şube eski müdürü Furkan Sezer gibi kimseler de evlerin mutfaklarında bulunan mikrodalga fırınları “delil yok etmek için kullanılan suç aletleri” gibi anlatmıştır. İnsanların aklıyla adeta alay eden masallar uydurma yöntemi hep aynıdır.
- İstihbarat Teşkilatımızın böyle bir çalışmayı kendi bünyesi dışında birilerine tevdi edebileceğini düşünmek de hayret vericidir. Bir an için bu hayali iddiayı doğru diye düşünürsek dahi, bu durumda müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarının devlet adına çok gizli istihbarat faaliyetleri yürüten devlet görevlileri olmaları gerekir; bu durumda da zaten ortada bir suç yoktur.
Ortada dinleme yapıldığına dair bir tek cihaz veya tek bir elle tutulur belge dahi yokken, bu cihazları CIA’nın temin ettiğini iddia etmek ise, akıl ve mantık dışıdır.
– AKİT TV’NİN TEHDİT EDİLDİĞİ VE HABER YAPMAKTAN ÇEKİNDİĞİ İDDİASI GERÇEK DIŞIDIR
Elvan Koçak güya 2018’de Akit TV’nin dahi onu haber yapmayı geri çevirdiğini çünkü müvekkil ve arkadaşlarının Akit TV’yi güya tehdit ettiklerini ve caydırdıklarını söylemektedir. Oysa Elvan Koçak’tan çok daha önce Özkan Deniz (Mamati) Akit TV ile işbirliğine başlamış ve Akit TV’de iftira haberleri aralıksız yayınlanmıştır. Bunun da öncülüğünü Caner Karaer isimli bir haber sunucusu üstlenmiştir. Husumetlilerin Caner Karaer ile “işbirliklerini” fotoğraflamaktan bile çekinmedikleri ortadadır.
Akit TV’nin, o dönem kamuoyunu ve adli makamları tahrik etme ve polis operasyonuna suni zemin hazırlama amaçlı iftiraları ve algı operasyonu onlarca değil yüzlerce saati bulmuştur. Dolayısıyla, Elvan Koçak’ın güya Akit TV’nin tehdit edildiği o yüzden müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları aleyhinde program yapmaktan çekindiği iddiası tamamen hayal ürünüdür.
–HAKAN URAL “TERÖR ÖRGÜTÜ” İFADESİYLE MÜVEKKİL ALEYHİNDE ALGI OLUŞTURMAYA ÇALIŞMAKTADIR
Hakan Ural program sırasında “Adnan Oktar Terör Örgütü” ifadesi kullanmıştır. Aslında kendisi de böyle bir iddia, isnat veya yargılama olmadığını çok iyi bilmektedir. Terör örgütü tanımı kanunlarımızda son derece nettir ve gerek dünyada gerekse Türkiye’de terör örgütünün ne olduğunu tüm kamuoyu gayet iyi bilir. Müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları hakkında terör örgütü kapsamında bir suçlama dahi yapılmamıştır. Davada bu iddia ile yargılanan hiç kimse bulunmamaktadır.
Ancak amaç kamuoyunu doğru bilgilendirmek ve mevcut verilerle halkın kendi değerlendirmesini yapmasını sağlamak değil, sahte isnatlarla, yalan beyanlarla, hayali senaryolarla kamuoyunu aldatıp yanlış yönlendirmek olduğunda Hakan Ural’ın neden bu şekilde ve bu rahatlıkta konuştuğu da anlaşılmaktadır.
Nitekim, müvekkil Adnan Oktar casusluk suçlamasından beraat ettiği ve bu karar kesinleştiği halde Hakan Ural aynı yayın sırasında müvekkil Adnan Oktar’ı “İsrail’in etki ajanlığını” yapmakla itham etmekten çekinmemiştir. Beraat kararına rağmen bu iddiayı sanki gerçek bir suç gibi dile getirmesi açık bir iftira suçudur.
MÜVEKKİL VE ARKADAŞLARI ELVAN KOÇAK’IN ÇOCUKLARINI KAÇIRMAMIŞLARDIR. ELVAN KOÇAK’IN KIZLARINA VERDİĞİ RAHATSIZLIK NEDENİYLE ANNELERİYLE BİRLİKTE YURTDIŞINA GERİ DÖNMÜŞLERDİR.
Elvan Koçak katıldığı yayında gerçek dışı bir kaçırma hikayesi anlatmaktadır. Üstelik, bu kaçırılma olayına İstanbul Emnyet Müdürlüğü’nün de şahit olduğunu, güya o dönem Mali Şube’de müdür olan Furkan Sezer’in “çocukları kaçırıyorlar, görüyoruz” dediğini ve buna rağmen polisin böyle inanılmaz bir suça hiç müdahale etmediğini ve çocuklarının kaçırılmasına göz yumduğunu iddia etmektedir.
Ayrıca çocuklar kaçırılmış olsalar, havaalanında birçok noktada polisten yardım isteyebilir, bağırabilir, kurtulmak için çaba harcayarak dikkat çekebilirlerdi. Ancak bunların hiçbiri olmamıştır, çünkü babalarından korkan, çekinen bu çocuklar anneleri tarafından güvende olmak için yurtdışına çıkarılmışlardır.
Gülperi Koçak, eşinin İstanbul’da kendisini ve çocuklarını rahatsız etmesi sebebiyle bir süre sonra çocuklarını yanına alıp yeniden yurt dışına çıkmış, çocuklar kimse tarafından kaçırılmamış, anneleriyle birlikte yurt dışına geri dönmüşlerdir. Eşinin tehditkar üslubundan ve tavırlarından duyduğu endişe sebebiyle bu sefer de Avusturya Mahkemelerine başvurmuş, durumu değerlendiren Hakim Elvan Koçak’ın eşi ve çocukları için tehlike arz ettiğine kanaat getirerek, onlara yaklaşmaması kararı almıştır. Çocukları halen annelerinin yanında yurt dışında yaşamaktadırlar; eğitimlerine, çalışma hayatlarına ve günlük yaşantılarına huzur ve güven içinde devam ettiklerine dair sosyal medyada paylaşımları bulunmaktadır.
Görüldüğü üzere burada, Türkiye’de sayısız örneğini gördüğümüz bir aile içi anlaşmazlık söz konusudur. Konunun müvekkil Adnan Oktar ile ilgili hiçbir yönü yoktur.
Kaldı ki, bu tarihlerden önce de, sonra da Şeyma, Büşra ve Muhammed Koçak defalarca video çekmiş, sosyal medya paylaşımları yapıp ısrarla baba Elvan Koçak’ın senaryolarının uydurma ve gerçek dışı olduğunu açıklamışlardır.
Ayrıca, müvekkil Adnan Oktar altı yıldır tutukludur. Eğer Elvan Koçak’ın iddia ettiği gibi, çocukları müvekkil tarafından yurtdışına kaçırılmış ve baskı ve zorla babalarından ayrı tutuluyor olsalardı, müvekkil tutuklandıktan sonra babalarının yanına giderlerdi. Ancak halen babaları ile görüşmediklerini bizzat Elvan Koçak kendisi ifade etmiştir.
GİZLİ HESAPLARDAN TUZAĞA DÜŞÜRME İDDİASI ÇİRKİN VE HİÇBİR DELİL GÖSTERMEDİĞİ BİR İFTİRADIR
Elvan Koçak 02.07.2024 tarihli yayında, müvekkil Adnan Oktar’ın arkadaşlarının güya sosyal medya üzerinden kendisini tuzağa düşürmeye “çok” çalıştıklarını öne sürmüştür. Hatta bunun “kadınla, parayla, başka şeylerle” yapıldığını iddia etmiştir. Böylesine gerçek dışı bir hikayeyi sorgulamak bir yana, bu safsatanın üzerine bir de kendi ekleme yapan Hakan Ural ise “uyuşturucu, alkol, itibarsızlaştırma” diyerek kendince bu klişeleri de katarak kamuoyunda daha büyük bir infiale yol açabileceğini düşünmüştür.
Yine diğer masalsı anlatımlarda olduğu gibi burada da ortaya tek bir elle tutulur bilgi-belge bulunmamaktadır. Böyle bir tuzakla karşılaşan birinin iddia ettiği tuzak mesajlarını kolluk kuvvetlerine veya adli makamlara iletmesi beklenir. Elvan Koçak ne böyle bir başvuruda bulunmuş, ne de iddia ettiği mesajları ortaya çıkarmıştır. Elvan Koçak’ın müvekkil ve arkadaşlarına iftira attığı ortadadır.
Müvekkil ve arkadaşlarının yargılandıkları dosyalarla ilgili duruşmalar başlamadan önceki hafta Elvan Koçak’ın tekrar malum TV kanallarına çıkartılarak, yıllardır söylediği gerçek iddiaları tekrarlattırmaktaki amacın, yargı ve toplum üzerinde müvekkil ve arkadaşlarına yönelik bir infial oluşturmak olduğu açıkça görülmektedir.
Kanal D, CNN Türk TV kanallarının ve Hakan Ural’ın, hiçbir delil ve belgeye dayanmadan, araştırmadan, sorgulamadan, bizzat kendi şahitliklerinde husumetli taraflardan para aldığını itiraf eden, kendi ifadeleri bile birbiriyle çelişkili bir insanın sözlerini mutlak bir gerçek gibi yayınlamaları, kendi itibar ve güvenilirlikleri açısından büyük bir yıkımdır.
Maruz kaldıkları baskı ve tehditlerden dolayı babalarına karşı koruma kararı çıkarmak zorunda kalan bir anne ve çocuklarının özgür iradeleriyle kendi hayatlarını yaşamak istemelerini müvekkil Adnan Oktar’a yönelik bir suç isnadına dönüştürmek, hukuka ve vicdana aykırıdır. Kadına şiddetin hızla tırmandığı, hemen her gün haberlerde eşinin ya da sevgilisinin katlettiği bir kadın haberinin yer aldığı bir ülkede mahkemelerin defalarca koruma ve uzaklaştırma kararına hükmettiği bir konuyla ilgili olarak kadının görüşlerine ve yaşadıklarına yer vermemek, -farkına varmadan- kadına ve çocuklara fiziksel ve psikolojik şiddete destek vermek anlamına gelecektir.
Özetle; eski eşi Elvan Koçak’ın sevgisiz, zulmeden, baskıcı, çocuklarını tehdit etmekten çekinmeyen, kendisini aldatan tavırları nedeniyle kendisinden ayrılmış, mahkeme çocukların velayetini anneye vermiştir. Bu ayrılma sonrasında Elvan Koçak başkasıyla evlenmiş, çocukları olmuştur, ilk eşinden olan çoçuklarının bakımı ile de maddi – manevi olarak ilgilenmemiştir. Adnan Oktar davasının husumetli müştekileri, bu kişiyi bularak, ona yanaşmışlardır. Bu kişi, TV kanalında, Adnan Oktar’a husumetiyle tanınan Özkan Deniz (Mamati)’nin ve/veya davanın müvekkile karşı olan tarafının kendisine maddi destekte bulunduğunu açıkça söylemiştir. Bu anlatılanlardan, Elvan Koçak’ın müvekkille ilgili beyanlarına güvenilemeyeceği aşikardır.
Müvekkil, her şeye rağmen, ailenin önemine inandığı için, Elvan Koçak’ın çocuklarına karşı müşfik ve koruyucu olması kaydıyla, çocuklarına kavuşmasını, iyi geçinmelerini temenni etmektedir.
Kamuoyunun bilgilerine saygılarımızla bilvekale sunarız. 06.07.2024