CNN Türk kanalında 25.05.2024 tarihinde yayınlanan bir programda yine Adnan Oktar ve arkadaşları hedef alınmış ve husumetlilerin yer verildiği program, yine bir yargısız infaz kulisi haline gelmiştir. CNN Türk kanalı, Türk kamuoyunda, yayıncılık ilkelerinden uzak, taraflı ve tetikçi olarak bilinen özelliklerini bir kere daha teyit etmiş ve kara propaganda yöntemlerini bir kez daha açık açık uygulamaktan çekinmemiştir. Türkiye'de bir kısım basının kiralık tetikçilik görevi üstlendiği ve yargı yerine hüküm vererek kamuoyunu yalan bilgilerle yanıltmaktan çekinmediği şu günlerde, CNN Türk kanalının bu furyaya dahil olması Türk basını ve kamuoyu adına düşündürücü bir durumdur.

Öncelikle programa özel bir plan dahilinde çıkarıldığı belli olan Özkan Mamati (Deniz), Adnan Oktar ve arkadaşlarına kapsamlı kumpas girişiminde bulunan, bu yönde sayısız hukuk dışı eylemi gerçekleştirmiş olan ve kumpası yöneten derin devlet tarafından bu uğurda kullanılan kişilerden biridir. Furkan Sezer, bu kumpas operasyonunu, döneminde Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü olarak yöneten, aynı derin devlet tarafından bu amaçla kullanılmış olan, ardından görevinden alınarak Kilis'e sürülen ve orada polis evinde görevlendirilen, görevinden sürülmüş olmasından dolayı camiayı suçlayan husumetli bir eski kamu görevlisidir. Ahmet İhtiyaroğlu ise, 1999 yılında camiaya yapılan ilk operasyon esnasında, dönemin Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Adil Serdar Saçan ile birlikte Adnan Oktar ve arkadaşlarına bizzat işkence uygulayan kişidir. Ahmet İhtiyaroğlu, Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik gerçekleştirdiği işkencelerden ayrı olarak, İŞKENCE SUÇUNDAN 3 AYRI SABIKAYA sahiptir. İşkence suçu 3 ayrı mahkeme kararıyla sabit olduğu için İçişleri Bakanlığı’nın 04/03/2005 tarihli “MEMURİYETTEN ÇIKARMA” kararıyla HEM POLİSLİKTEN HEM DE DEVLET MEMURİYETİNDEN ATILMIŞTIR.

Halen YARGITAY'DA GÖRÜLMEKTE olan ve herhangi bir mahkeme kararı ile KESİNLEŞMEMİŞ olan Adnan Oktar davası hakkında, CNN Türk televizyonu tarafından ekranlara çıkarılarak, Adnan Oktar ve arkadaşları aleyhine konuşturulan kişilerin profilleri bu şekildedir.

Bu kişiler, uzun zamandır, Türkiye'nin önde gelen bilim insanlarından Adli Tıp Uzmanı, Profesör Doktor Şebnem Korur Fincancı ile, -sırf Prof. Dr. Fincancı'nın Adnan Oktar ve arkadaşları hakkında verdiği raporlar işlerine gelmediği için- uğraşmaktadırlar. Zaten bu kişiler, ne zaman Adnan Oktar ve arkadaşları hakkında hakkaniyetli bir hukuki karar verilse, hakkaniyetli adli raporlar imzalansa, bu raporların altında imzası olan hukuk ve bilim insanlarını bir kısım basını kullanarak karalamak, itibardan düşürmek, onlar hakkında kamuoyu oluşturmak için harekete geçerler. Söz konusu kişilerin mücadelesi hukukla veya bilimsel kanıtlarla değil, demagoji, kara propaganda ve hakaret yoluyla olmaktadır. CNN Türk gibi televizyon kanalları da şaşırtıcı şekilde bu sokak yöntemlerine alet olmaktan çekinmemektedir.

Öncelikle, Adnan Oktar’ın arkadaşlarına ait İşkence raporları, Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın hazırladığı bireysel raporlar değildir. Bunlar, İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ÇAPA TIP FAKÜLTESİ’NİN KURUMSAL RAPORLARIDIR. Başvuru üniversiteye yapılmış, görevlendirmeyi üniversite yapmıştır.

Raporlarda Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın imzası yanında, muayene süreçlerine dahil olan diğer akademisyen adli tıp uzmanlarının da imzaları vardır. Yani bu raporlar aynı zamanda ÇOK İMZALI KURUL RAPORLARIDIR.

Raporların tıbbi dayanağını, Çapa Tıp Fakültesi’nin diğer polikliniklerinin muayene ve teşhis raporları oluşturmaktadır. Dolayısıyla, işkence bulguları tek bir poliklinik tarafından değil, pek çok farklı poliklinik tarafından da tespit edilmiştir. Bu nedenle söz konusu işkence raporları, farklı farklı birimlerin, farklı farklı uzmanların muayene ve analizleriyle tespit edilen işkence bulgularını yansıtmaktadır.

Çapa Tıp Fakültesi’nin bu işkence raporları, ADLİ TIP KURUMU TARAFINDAN DA KABUL VE TEYİT EDİLMİŞTİR. ADLİ TIP KURUMU 4. İHTİSAS KURULU, RAPORDA BELİRTİLEN TÜM MUAYENELERİ TEKRARLAMIŞ VE FAKÜLTE RAPORLARINDAKİ BULGULARI AYNEN TEYİT ETMİŞTİR.

Çapa Tıp Fakültesi’nin işkence raporları, aynı zamanda CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ ADLİ TIP ENSTİTÜSÜ’NÜN ADLİ TIP HOCALARINCA DA TEYİT EDİLMİŞTİR.

Anlaşılabileceği gibi kamuoyunda bir süredir, sürekli aynı kişiler tarafından dillendirilen Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya yönelik iftiralar, Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik husumet kaynaklıdır. Çok iyi bilindiği gibi Profesör Doktor Şebnem Korur Fincancı, bu ülkenin yetiştirdiği nadide adli tıp profesörlerinden biridir ve bu anlamda vasıfsız kişilerin bilgisizce ve akılsızca yaptığı eleştiri ve yorumlarla muhatap olmayacak bir seviyededir. Tüm bunların yanında kendisi, devletin güvendiği bir bilim insanı olmasının yanında, son derece saygın bir hanımefendidir.

Böyle saygın ve ülkemiz için kıymetli bir bilim insanının, sırf Adnan Oktar  ve arkadaşlarına yönelik yapılan (ve belgelenen, AİHM tarafından da onaylanan – 28.02.2017 tarihli karar) İŞKENCE HADİSESİNİ KORKUSUZCA DİLE GETİRDİĞİ İÇİN söz konusu derin devlet piyonları tarafından hedef alınması ve buna CNN Türk tarzı kanalların alet olması Türkiye'nin bu anlamda vahim bir konumda olduğunu göstermektedir. Şayet söz konusu bilim insanları, tüm etik değerlerini bir kenara bırakıp onların istediklerini yapsalar, o zaman bu tetikçi kişiler tarafından el üstünde tutulurlardı. Ancak sırf Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik HUSUMETLERİ, bu kişileri, hakkaniyetle görevlerini yapan bilim insanlarını, savcı/hakimleri, kamuoyu önünde iftiralarla küçük düşürme çabasına yönlendirmektedir.

Adnan Oktar ve arkadaşları, 40 yıldır ortada olan, faaliyetleri tüm Türkiye hatta dünya tarafından bilinen bir topluluk olmasına ve kanun önünde TEK BİR SUÇ TESPİTİ BULUNAMAMASINA rağmen, söz konusu tetikçilerin sokak ağzı ile yaptıkları ithamların kamuoyu algısı için kullanılması çok ilginçtir. Bu kişilerin, şayet ortada herhangi bir suç tespiti veya delili olsa, bunu şevkle ve azimle, gece gündüz kullanacakları ortadadır. Ama tespit edilmiş/delilli tek bir suçtan dahi bahsedememekte, sadece aynı cümleler, aynı kindar ağızlar ve aynı demagojik suçlamalarla aleyhte kamuoyu oluşturmaya çalışmaktadırlar. Örneğin Furkan Sezer, gece gündüz İsrail ajanlığından bahsetmekte, günümüzde kamuoyunu irrite edeceğini düşündüğü bu konuyu kendince canlı tutmaya çalışmaktadır. Oysa eminiz kendisi de, MÜVEKKİL VE ARKADAŞLARININ SÖZ KONUSU İTHAMDAN BERAAT ALDIĞINI VE BU KARARIN KESİNLEŞTİĞİNİ çok iyi biliyordur. Ama yalan söylemekte hiç tereddüt etmemekte, CNN Türk gibi kanallar da bu yalanları yayınlamaktan, isimlerinin daha da lekelenmesine göz yummaktan çekinmemektedirler.

Örneğin, yine toplumu irrite edeceğini düşündükleri ve dillerinden düşürmedikleri "küçük yaş" suçlaması, ayrı bir yalandır. Dosyada, KENDİ ÖZ ANNESİNE İFTİRA ATMIŞ ve ÖZ ANNESİNİ HAPSE ATTIRMIŞ olan, söz konusu husumetliler tarafından ABLUKA ALTINA ALINARAK KAZAKİSTAN'A KAÇIRILMAK SURETİYLE kullanılmış Serra adındaki kişinin yalan söylediği SAYISIZ BELGE, BİLİRKİŞİ RAPORLARI, TANIKLAR VE HUKUKİ MÜTALAALAR yoluyla belgelenmiştir. Dosyanın diğer "sözde" küçük yaş müştekisi ise, şu anda 34 yaşında, evli, çocuk sahibi olan bir kadındır. Bu kişi, dosyanın husumetli müştekilerinden Fırat Develioğlu'nun kızıdır ve ne hikmetse Fırat Develioğlu, ne emniyet ifadesinde, ne mahkeme ifadesinde ne de sunduğu dilekçelerde KENDİ KIZININ UĞRADIĞI SÖZDE CİNSEL İSTİSMARDAN TEK KELİME DAHİ BAHSETMEMİŞ; Adnan Oktar’dan şikayetçi olma sebebini sadece "şirketimi geri istiyorum" diyerek açıklamıştır. Yani husumetli müştekiler, bu iki kişiyi kullanarak bir hayali küçük yaş suçlaması uydurmuşlardır ve avukatlarıyla birlikte, kiralayabildikleri basında, hiç durmadan bu yalanı tekrar etmekten utanmamaktadırlar.

Bir avuç vasıfsız kişi ve bir kısım kiralık basın yoluyla, hiçbir suç tespiti yapılmayan kişilere potansiyel suçlu muamelesi yapılması, Türk halkını buna yönlendirmek için sahte ve kirli yöntemler kullanılması, ucuz ve adi bir dil ile sürekli halka yalan söylenmesi ve CNN Türk gibi kanalların, kendi saygınlıklarını bir kenara bırakarak bu tetikçiliğin bir kolunu oluşturması ülkemiz adına içler acısı bir durumdur.

Kin ve öfkesinden başka bir şey yapamayacak hale gelmiş bir husumetli, Mali Şube Müdürlüğünden Kilis polis evine sürülmüş bir kişi ve polislikten atılmış bir işkencecinin, bir kısım kiralık basın yoluyla kendilerince kamuoyu oluşturmaya çalışmaları, bu yolla Yargıtay hakimlerini etkileyeceklerine ve hukuku yönlendireceklerine inanmaları vahim bir durumdur. Bu konuya söz konusu basının iştirak ediyor olması, kirli derin devlet yöntemlerinin söz konusu basın üzerinden hallediliyor olması, kamuoyunda yargısız infazların, karalama ve kötülemelerin, tutuklama ve görevden alınmaların söz konusu kiralık basın yoluyla yapılıyor olması, devletin açık bir beka sorunudur. Bu yolla, bugün Adnan Oktar  ve arkadaşlarına yapılmaya çalışılan şey, yarın bunu kurgulayan, planlayan, önayak olan ve arka çıkan kişilere de mutlaka ulaşacaktır. Ahlaksızlık bir yerde zemin bulduğunda, adaletsizlik bir yerden yol bulduğunda, tüm bunlar döner dolaşır mutlaka bunun sahibini vurur.

CNN Türk kanalına, bu tetikçiliğin ve kirli yöntemin artık bir parçası olmamasını tavsiye eder, kamuoyunun bilgisine sunarız.


Daha yeni Daha eski