Adnan Oktar, Yaratıcı ve din hakkındaki inkar ve şüpheleri çağımızdaki en büyük problemlerden biri olarak görmesi sebebiyle, hayatını gençlik dönemlerinden itibaren Allah’ın varlığını ve din ahlakının önemini tüm dünyaya anlatmaya vakfetmiştir. Ancak bu anlatımlarında İslam dünyasında karşımıza çıkan klasik metotlardan ziyade bilimsel yöntemleri tercih etmiştir. Nitekim belirlediği hedef doğrultusunda bilimsel yöntemlerle ilerlemenin insanlarda Allah’ın ve dinin varlığına inancı daha güçlü, kalıcı ve hızlı şekilde sağlayabileceğini düşünmektedir. Aksi yöntemlerin yani sadece hadis, fıkıh, kelam veya tefsir gibi ilimlere dayanarak yapılan anlatımların insanların çağımızın getirdiği şüpheci ve materyalist bakış açısıyla mücadele etmelerinde istisnalar dışında yeterli olmadığını savunmaktadır.
Adnan Oktar, Allah’ın ve dinin inkarı üzerine kurulan ideolojilerin ve teorilerin son derece yoğun ve yaygın şekilde empoze edildiği dünyamızda bilimsel yaratılış delillerinin muhakkak ortaya çıkarılması ve anlatılması gerektiği inancındadır. Son yıllarda daha da hızlı yayılmaya başlayan ateizmin ve deizmin önünün ancak bu şekilde kesilebileceği görüşündedir. Tüm bu nedenlerle Adnan Oktar’ın arkadaş camiasıyla ilişkili televizyon programlarında, sergilerde, konferanslarda, eserlerde ve bu eserlerden oluşturulan internet sitelerinde daima bilimsel delillere dayalı içeriklere yer verilmiştir. Bu durum nedeniyle, Adnan Oktar’la bağlantılı kültürel faaliyetler dünya çapında hep ilgiyle takip edilmiş, İslami açıdan çok etkili sonuçların alınmasına öncülük etmişlerdir.
Adnan Oktar’a göre huzurdaki dava kapsamında eserlerine ve bunlarla ilişkili internet sitelerine getirilen yasaklar nedeniyle halkımızın bilimsel yaratılış delillerine, Kuran mucizelerine, materyalist ideolojilerin açmazlarına ve benzeri konularla ilgili gerçeklere ulaşabilecekleri derli toplu, kolay anlaşılır ve ücretsiz hiçbir kaynak kalmamıştır.
Adnan Oktar bu noktada halkımızın dini ve ahlaki konularda bilgi edinmeleri amacıyla yayın yapan Diyanet TV’nin yetersiz kaldığını ifade etmektedir. İyi niyetli bir girişim olsa da bilimsel içeriğe neredeyse hiç yer verilmemesi, belli bir inanç ve hayat tarzını yansıtması nedeniyle toplumumuzun tüm kesimlerine hitap etmekten uzak olan Diyanet TV’nin özellikle ateizme ve deizme karşı etkili bir mücadele vermesinin mümkün olmadığını vurgulamaktadır. Kanal, mevcut yayın politikasıyla git gide büyüyen inançsız kesimi değil, Allah inancı taşıyan ve özellikle sünni mezhebe bağlı olan kesimi hedeflediğini ortaya koymaktadır. Ayrıca kanalın programlarında kullanılan dil ve üslubun resmi, coşkusuz ve gelenekçi İslam kültürüne yakın olmasının da özellikle gençlerimizi ve modern görüşlü halkımızı kanaldan uzaklaştıracak nedenlerden biri olduğunu belirtmektedir. Nitekim kanala ait internet sitesindeki video görüntülenme sayılarının çok düşük olması bu tespitleri doğrular niteliktedir. Aslında yaşadığı sıkıntılarla çoğu manevi bir arayış içinde giren insanlarımızın ilgisinin, bu arayışın varlığına rağmen Diyanet TV’nin yayınlarına yöneltilemediği ortadadır. Halkımızın büyük kısmı esas sorunlarının ve şüphelerinin çözümlerini Diyanet TV’de bulamayacaklarını bilmektedir. Dini konulara ağırlık veren diğer kanallar açısından da bu anlattıklarımızın geçerli olduğunu söylememiz mümkündür.
Halbuki Adnan Oktar’ın arkadaş camiasına ait kültürel faaliyetlerin dünya çapında uzun yıllar boyunca ve istikrarlı bir biçimde ne boyutta etki oluşturdukları ortadadır. Adnan Oktar’ın özellikle evrim teorisini ve materyalist ideolojileri hedef alan kitapları dünyada büyük yankı uyandırmış, önde gelen bilim insanları, kurumlar, gazeteler, dergiler ve televizyon kanalları eserleri gündemlerine almışlar, tartışmışlar ve bunlara cevaplar vermeye çalışmışlardır. Adnan Oktar’ın sadece eserleri on milyonlarca kişiye ulaşmıştır. İnternet sitelerinin, sergilerin ve konferansların kapsamları da hesaba katılırsa bu sayının milyarı aştığını söylemek abartı olmayacaktır. Adnan Oktar’ın camiasına, yaptıkları kültürel faaliyetler dolayısıyla pek çok tebrik ve teşekkür mesajları ulaşmıştır. Çok sayıda insan bunlarda eserler ve belgeseller aracılığıyla Allah’a iman ettiklerini, İslam’ın gerçeğini tanıdıklarını iletmişlerdir. Günümüzde birçok İslami kesim yaptıkları onca karalamaya rağmen ancak Adnan Oktar’ın eserlerinden alıntılar yaparak materyalist kesimlerin iddialarına cevap verebilmektedir. Nitekim yukarıda vurguladığımız gibi bu tür cevapları bulabilecekleri başka bir kaynak yoktur.
Bu şartları göz önünde bulundurduğumuzda, Adnan Oktar’ın eserlerinin insanların maneviyatları ve sosyal yaşamları için büyük önem arz ettikleri, huzurdaki dava kapsamında getirilen yasaklarla da insanlarla birçok yönden ihtiyaç duydukları bilgiler arasına engel konulduğu sonucuna varıyoruz. Adnan Oktar’ın kastettiği şudur ki, huzurdaki yargılama fırsat bilinerek insanlar materyalist ideolojiler karşısında savunmasız bırakılmışlardır. Bu durum Adnan Oktar’ın arkadaş camiasına komplo kuranların ana hedeflerinden biri olduğu için, bu doğrultuda ortaya attıkları asılsız iddialarla sadece sanıkların değil milletimizin aleyhinde de kararlar alınmasını sağlamışlar, yani ülkemizde özellikle gençlerin İslam’dan uzaklaşmaları, ateizm ve deizme kaymaları için atılması gereken önemli adımlardan birini atmışlardır.
Adnan Oktar’ın kanaatine göre; halkın, bazı odaklarca yoğun şekilde empoze edilen materyalist ideolojilere ve bu ideolojilerin gerektirdiği çatışmacı kültüre karşı kendini koruyabileceği gerekli bilgilere ulaşması Sayın Makamınızın bir kararıyla yeniden mümkün olabilir.
Adnan Oktar, gerekirse cezaevinde kalmayı, ama milletimizin ve devletimizin bekası, milli ve manevi değerlerimizin korunması ve güçlenmesi, manevi açıdan güçlü, zinde bir nesil yetişmesi için bu eserlerin, eskiden olduğu gibi tekrar ücretsiz olarak erişime açılmasını talep etmektedir. 05.05.2024
Saygılarımızla,