SOL BASIN SORMASI GEREKEN SORULARI ISRARLA SORMAKTAN KAÇINIRSA, 
GERÇEĞİ AÇIĞA ÇIKARAN GAZETECİLİK İDDİASINA İTİBAR EDİLEMEZ

Müvekkil Adnan Oktar’ın dosyasıyla ilgili olarak Sözcü TV, Halk TV, Tele 1, Cumhuriyet Gazetesi, Sözcü Gazetesi, Birgün Gazetesi gibi sol görüşlü olarak bilinen bazı basın kuruluşlarında yapılan yayınlar ve yayınlanan yazılarda dikkat çeken hususlardan biri, "en sorulması gereken soruların hiçbir zaman sorulmuyor olması"dır. Oysa tarafsız ve dürüst gazetecilik iddiasında bulunan, adalet, özgürlük ve eşitliğin savunucusu olduğunu öne süren kişilerin herhangi bir konuyu haberleştirirken ana gayelerinden birinin gerçeği ortaya çıkarmak olduğu açıktır. Gerçeğin açığa çıkması ise ancak o konuyla ilgili tüm soruların sorulması, konunun her yönüyle değerlendirilmesiyle mümkün olur. Herhangi bir konuda ithamda bulunanların tüm ithamlarına yer verirken bunları sorgulamamak, bu ithamlara dair cevaplara yer vermemek gazetecilik ilkelerine aykırıdır. Dahası, ithamlarda bulunanlara anlattıkları hakkında ilkokul çağındaki bir çocuğun bile aklına gelen soruları sormamak samimiyetten son derece uzak bir tutumdur.

Bir haksızlık ve hukuksuzluk olduğunda, slogan haline gelen “herkes için adalet” kavramına yakışır şekilde, önce “bizden mi” diye bakmamak, söz konusu olan adalet olduğunda “bizden değilse” kriterini esas almamak bu samimiyetsizliği ortadan kaldıracaktır. Müvekkil, sol görüşlü basının demokrasi, özgürlük ve adalet isteğinin samimiyetine güvenmektedir. Ancak üsluptaki yanlışlık, bu kıymetli ve güzel talebin hak ettiği karşılığı bulmamasına sebep olmaktadır. Özellikle Adnan Oktar dosyası söz konusu olduğunda, "bizden değilse" kriterinin güçlü şekilde devreye girdiği görülmektedir.

Buradan hareketle, sol görüşlü basının aslında bu dosya hakkında tam ve doğru bilgiye sahip olmadığı anlaşılmaktadır. Bunun sebeplerinden biri, sol görüş arasında bu dosyayı biliyormuş gibi davranan ama aslında sadece kendilerine dikte edilenleri konuşan bir iki gazetecinin verdiği bilgiyle hareket edilmesidir. İkincisi ise dosyanın husumetli müştekilerinin verdikleri her bilginin sorgusuz sualsiz doğru kabul edilmesidir. Oysa "hiçbir bilgi sorgulanmadan kabul edilmemeli" düsturu sol ideolojilerin temel söylemlerinden biridir.

Müvekkil, sol görüşlü basının, oluşturulan aleyhe suni yaygara ve kitle psikolojisinin dışına çıkıp, ideolojik karşıtlıkları bir yana bırakıp, hür bir zihinle hareket edebilecek vicdanda olduğunu düşünmektedir. Dosyayı belli birkaç kişiden dinlemek yerine kendileri tarafsız bir gözle incelediklerinde ortada nasıl bir kumpas olduğunu kolaylıkla görebileceklerdir. Dosya hakkında biraz genel bilgi sahibi olsalar, karşılarında anlatım yapan kişilerin bu anlatımlarından dahi mantıksızlıkları, çelişkileri kolaylıkla tespit etmeleri mümkün olacaktır. Kanaatimizce tespit etmektedirler de. Ancak muhtemelen kalabalığa uyma, derin güçlerle zıt düşmeme endişesiyle açıkça gördükleri çelişkileri sorup konuyu aydınlatmak yerine “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” benzeri bir tutumu tercih etmektedirler.

Müvekkil kendisine karşı olan, husumetle hareket eden, dosyada müşteki olan kişilerin basına çıkarılıp konuşturulmasından bir rahatsızlık duymamaktadır. Bu kişilerin konuşturulmaması gibi bir düşüncesi de yoktur. Tam tersine bu kişilerin üsluplarının ve tavırlarının halk tarafından görülmesinin dosyanın iç yüzünün anlaşılması için kıymetli olduğunu düşünmektedir. Bununla birlikte, bu kişilerin kesintisiz olarak tek taraflı kendi gerçek dışı kurgularını anlatmasını izlemek yerine, yerinde ve doğru sorular sorarak gerçeği ve doğruyu açığa çıkarmak ise basının görevidir.

Sol basının, aşağıdaki soruları ve benzerlerini sorarak bu görevlerini hakkıyla yerine getirmeleri mümkündür:

  • Hemen her gece bir TV kanalında olan Fırat Develioğlu’nun öz kızı Dilara Develioğlu Aktunç, çocuk yaşta iken kendisinin Adnan Oktar tarafından güya taciz edildiğini iddia etmektedir. Bu durumda öz kızı cinsel tacize uğramış bir baba olarak Fırat Develioğlu, nasıl olup da bir kere bile bu konuyu gündeme getirmemektedir?
  • Normal bir babanın kız evladının başına cinsel bir saldırı gelmesi durumunda edeceği feryat göz önünde bulundurulduğunda, Fırat Develioğlu’nun bu aldırmazlığı ve umursamazlığı nasıl açıklanabilir?
  • Fırat Develioğlu bir kez bile kızının sözde mağduriyetini konu etmezken, güya Adnan Oktar tarafından ticaretinin engellendiğini, siyasi geleceğinin kalmadığını yana yakıla anlatmaktadır. Hangi baba ticari faaliyetini ve gelirini öz kızının namusundan, mağduriyetinden, acısından daha önemli görebilir?
  • Dosyada sözde bir polis memurunu hedef gözeterek ateş ettiği iddia edilen ve adam öldürmeye teşebbüsten yargılanan Mert Sucu’nun elinde atış artığı izi bulunmamasının sebebi nedir?
  • Polise güya bir şarjör dolusu kurşun yağdırdığı iddia edilen Mert Sucu’nun elinde atış artığı izi bulunmazken, hedef alındığı iddia edilen polis memurunun iki elinde birden, üstelik hem iç hem dış kısmında -kendisi kendi silahıyla ateş etmediği halde- atış artığı izi olması normal bir durum mudur?
  • Mert Sucu’nun ATK'ya incelemeye gönderilen silahında kendisinin ne parmak izi ne de DNA izi bulunmamasının anlamı nedir?
  • Yargılama süresince, sanıklar ve müdafileri tarafından defalarca talep edilmesine rağmen, ateş etme olay anına ait polis kameraları ve evin kameraları tarafından çekilen görüntüler dava dosyasına neden getirilmemiştir?
  • Bu görüntülerin kayıtlı olduğu Hard Disk’in sanıkların mal ve mülklerinin müsaderesi bahane edilerek içinin temizlenip satışa çıkarılmak istendiği iddiası doğru mudur?
  • Mert Sucu'nun ateş ettiği iddia edilen mekanın, bu tip adli vakalarda olmazsa olmaz olan keşif ve tatbikat yapılmadan, alelacele yıkılması neden gerekli görülmüştür?
  • Dosyada mevcut olan fotoğraflar, belgeler ve beyanlara göre yaşı küçük Serra Muhammadvalipour isimli genç kızın dosyanın müştekileri tarafından Kazakistan’da tutulduğu doğru mudur?
  • Bu genç henüz 15 yaşındayken, yanında annesi babası olmadan dosyanın husumetli müştekileriyle bir teknede, içkili ortamda bulundurulmasının açıklaması nedir?
  • Bu bilgiler, müvekkil ve arkadaşlarının ilk günden bu yana “bu genç kızlar zorla müşteki yapıldılar, baskı altındalar, tehdit altındalar, zor durumdalar” anlatımlarının teyidi değil midir?

İnanıyoruz ki son derece zeki, tecrübeli ve bir bakışta olayın aslını anlayabilen gazetecilerimiz, bunlar gibi daha nice soruları ve çelişkileri çoktan düşünmüş ve görüşmüşlerdir. Kendilerine yakışan, doğruyu arayan her insanın aklına gelecek bu soruları açıkça sormaları ve tatmin edici cevabı alana kadar da konuyu sorgulamaya devam etmeleridir. O zaman dürüst, ilkeli, adaleti ve eşitliği isteyen gazeteci kavramı karşılığını tam olarak bulacak, halkın da kendilerine karşı duyduğu tedirginlik ve mesafe ortadan kalkacaktır. Yalnızca müvekkilin dosyası açısından değil Türkiye’nin demokratik ve aydınlık geleceği için de bu son derece önemlidir.

Saygılarımızla kamuoyunun bilgilerine sunarız

Daha yeni Daha eski