Sayın Cumhurbaşkanımız,
Bildiğiniz üzere geçtiğimiz haftalarda Diyanet tarafından art arta çeşitli hutbeler verilmiş ve bu hutbelerde, kadının kıyafetine, tarzına, yaşam şekline yönelik bir kısım ağır eleştiriler yer almış ve bunun akabinde toplum içinde söz konusu hutbe içeriğine yönelik ciddi tepkiler yükselmişti.
Müvekkil Adnan Oktar, bu konuya dikkat çekmiş ve dünya çapında;
Müslümanlara yönelik müthiş bir kıyım varken;
Müslümanlar çeşitli coğrafyalarda hiç durmaksızın zulüm görüyorken;
Gazze'de Müslümanlar, sırf atılan füzelerle değil, AÇLIKTAN ölüyorken;
Müslümanlar henüz birlik olamamışken;
Dinsizlik, özellikle Müslüman ülkelerde, çığ gibi büyürken;
Türkiye gibi önemli bir ülkenin Diyanet İşleri Başkanı'nın TEK KONUSUNUN "kadının kıyafeti" olmasını ve bu konu üzerinden KUTUPLAŞTIRMAYA yönelik bir üslup içinde bulunmasını CİDDİ BİR HEZİMET olarak nitelendirmişti. Nitekim, özellikle bu açıklamaların ardından yapılan araştırmalarda, Türkiye'de Diyanet İşleri Başkanlığı'na güvenin, %11,1 oranında olduğu ortaya çıkmıştır.
Bu oran, %88,9 oranındaki vatandaşımızın Diyanet İşleri Başkanlığı'na GÜVENMEDİĞİNİ ortaya koymaktadır. Bu durum, ülkemizde Diyanet bakımından içler acısı bir durumdur.
Türkiye gibi gerek kapalı, gerek açık, gerek muhafazakar gerekse dekolte HER KESİMİ İÇİNDE BARINDIRAN laik bir ülkede Diyanet'in ani bir kararla kadının kıyafetini ve yaşam şeklini hedef alması, kadını kapatma ve yasaklama çabasına girişmesi, kadını, GİYİMİ, TAVRI, YAŞAMI HAKKINDA KARAR VERİLMESİ GEREKEN İKİNCİ SINIF VATANDAŞ olarak göstermeye çalışması oldukça kafa karıştırıcıdır. Ülkenin içinde bulunduğu sorunlar hiç olmadığı kadar fazlayken, tepki çekeceği kesin olan böyle bir açıklamaya neden gerek duyulmuştur, anlamak mümkün değildir. Dahası, acaba Diyanet, gerçekten böyle bir hutbe ile, normal şartlarda hitap edemediği kesime etki edebileceğini mi düşünmüştür? Diyanetin bu açıklamalarının söz konusu kesim üzerinde ÖFKEYİ ARTIRACAĞI açık bir gerçekken -ki öyle olmuştur-, aniden bu açıklamalara başvurup tekrar öfke oklarını çekmesi neden gerekli görülmüştür; şüphelidir.
Diyanet'in söz konusu hutbesinin hemen ardından İstanbul Bahçelievler'de gerçekleşen bir olay da dikkat çekicidir.
İstanbul Bahçelievler'de, kadınların kıyafetleri ve yaşamlarına yönelik müdahalelerin ve eleştirilerin yer aldığı Diyanet hutbesinden HEMEN SONRA, bir kadın yolda yürürken, şort giymiş olan bir başka kadına, "Böyle çıplak gezmeyin, çocuklarımız var" lafını atmıştır. Bu sözlü uyarı kısa sürede tartışmaya dönüşmüş ve lafı atan tarafın diğerine SALDIRISI ile sonuçlanmıştır.
Olayın hemen arkasından Ak Parti Kocaeli Gençlik Kolları Kurucu Başkanı Mehmet Acar, sosyal medya hesabından, saldırıyı gerçekleştiren kadını övecek şekilde şu paylaşımı yapmıştır:
"Ablamızın ellerine sağlık…
Teşhircilik Suçtur…
Çoluk çocuğumuz var bu şekilde kamusal alanda gezemezsiniz…
Ama suçun cezası devlet tarafından verilmeli…
Şortla, mini etekle, vucud hatlarını belli eden daracık taytlarla ve göğüs dekolteleriyle kamuya ait yani halk içinde, sokakta, toplu taşım araçlarında dolaşmak SUÇ OLMALI ve BU SUÇU İŞLEYENLER TEŞHİRCİLİK VE ÇOCUK İSTİSMARI SUÇUNDAN YARGILANMALIDIR..."[1]
Diyanet'in oldukça tepki çeken hutbesinden HEMEN SONRA gelen bu anlamsız saldırı ve bunun üzerine Ak Parti Gençlik Kolları Kurucu Başkanı tarafından toplumu şiddetle kışkırtmaya yönelik bu paylaşımların;
Pek de NORMAL GÖZÜKMEDİĞİNE,
Bu olayın PROVOKATİF bazı unsurlar içerdiğine,
Toplumu infiale sürüklemek için bir MİZANSENE başvurulmuş olabileceğine dair şüphelerimiz bulunmaktadır.
Provokasyon amaçlı bir mizansen düşüncemizi destekleyen önemli unsurlar vardır. Bunlar;
- Söz konusu olayın TAM OLARAK HUTBE SONRASINDA gerçekleşmesi,
- KAMERAYA ALINMASI VE MEDYAYA HIZLA SERVİS EDİLMESİ,
- Saldırının söyleminde hutbe dilinin neredeyse AYNEN TEKRARLANMASI, ("Böyle çıplak gezmeyin, çocuklarımız var" ifadesi, hutbede yer alan ifadelerle neredeyse birebir örtüşmektedir)
- Ak Parti'den olduğu iddia edilen bir ismin, bu eylemi, büyük bir hızla, oldukça mesnetsiz ifadelerle DESTEKLEMESİ,
- Söz konusu şahsın bu açıklamalarının da hızla basında yer alması,
- Söz konusu şahsın açıklamalarının, HUTBE DİLİYLE NEREDEYSE TAM ANLAMIYLA AYNI olmasıdır.
Müvekkilin sıklıkla hatırlattığı gibi, bugün Türk halkını, ikileme düşürmek, kutuplaştırmak, güçsüzleştirmek ve halkın hükümete olan güveni sarsmak için çaba gösterenler olduğu izahtan varestedir. Söz konusu çabalar ortadayken, söz konusu kutuplaşmayı temelden güçlendirecek ve insanların büyük oranda hükümete cephe almalarına neden olacak bu tip olayların gerçekleşmesi ŞÜPHE arz etmektedir. HUTBENİN HEMEN ARDINDAN, AYNI SÖYLEMLERLE, BAŞTAN SONA ÇEKİMİ YAPILAN oldukça SUNİ BİR KAVGANIN insanlara hızla servis edilmesi, bunun üzerine yorumlar yapılması, bu fikrimizde YANILGI İÇİNDE OLMADIĞIMIZA işaret etmektedir.
Şunu önemle belirtmek gerekir ki, bir kadına kıyafetinden dolayı saldırıda bulunmak veya onun kıyafetini eleştirmek, BU KADIN AÇIK DA OLSA KAPALI DA OLSA, tasvip edilmeyecek bir durumdur. Açık bir kadına nasıl kıyafetinden dolayı sözlü veya fiili saldırı kabul edilmezse, kapalı bir kadına da kıyafetinden dolayı sözlü veya fiili saldırı asla kabul edilemez. Her iki eylem de anormaldir; her ikisinde de ciddi bir zihniyet sorunu vardır.
Söz konusu hutbenin ve sonrasında alelacele gelişen ve hutbe ile aynı dile ve eyleme sahip olayların ÖZEL TASARLANMIŞ olabileceğine dair düşüncelerimizin gerçekçi olduğu ortadadır. Dolayısıyla, Sayın Cumhurbaşkanımızdan talebimiz, burada özel tasarlanmış bir durum olup olmadığının araştırılmasını sağlamasıdır. Bu konuda bir inceleme yapılmasının elzem olduğunu düşünmekteyiz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın takdirine sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.01.10.2025
[1] https://halktv.com.tr/gundem/siyasetci-de-bunu-yaparsa-akpli-isim-sort-giyen-kadina-siddeti-destekledi-eline-962561h