HAKAN URAL’A BİR KEZ DAHA GERÇEK DIŞI HABERLERDEN KAÇINARAK, TOPLUMA KATKI SAĞLAYACAK, SEVGİ VE İYİLİĞİ YAYAN YAYINLAR YAPMASI KONUSUNDA HATIRLATMAMIZDIR
Hakan Ural ve Ferda Yıldırım, Kanal D televizyonunda yayınlanan Neler Oluyor Hayatta isimli programda, bir kez daha müvekkil Adnan Oktar ve arkadaş grubu hakkında asılsız iddialara yer vermişlerdir.
Öncelikle belirtmek isteriz ki, müvekkil Adnan Oktar, Hakan Ural’ın, gerçekler anlatıldığında anlayabilecek yetenek ve görgüye; topluma, gençlere, ülkemizin milli ve manevi değerlerine çok büyük katkılar sağlayabilecek bir kişiliğe sahip bir kişi olduğunu düşündüğü için, Hakan Beyin her gerçek dışı iddialarına karşı her seferinde doğruların kendisine anlatılmasını gerekli görmektedir.
Hakan Ural, çoğunluğun iddialarını veya duymak istediklerini anlatmak yerine, vicdanının sesini dinleyerek, sadece doğruları ortaya çıkaran, cesaretle ve samimiyetle haklı ve dürüst olanların arkasında duran bir model oluşturduğu takdirde, pek çok kişi de kendisinin izinden gelecektir.
Ülkemizin, her duyduğunu olduğu gibi anlatmak, gerçek dışı iddiaları yaymak yerine üzerinde düşünüp, araştırıp, soruşturup, cesurca, kimseden çekinmeden, yürekli bir şekilde sadece gerçekleri anlatan onurlu kişilere çok ihtiyacı vardır. Bir kişi bu konuda önder olduğunda, diğerleri de örnek alacak, cesaret bulacak ve takip edecektir. Müvekkil Adnan Oktar, Hakan Ural’ın böyle bir misyonu üstlenebilecek bir kişilikte olduğunu düşünmektedir.
3 Eylül 2025 tarihli programda sunucular Hakan Ural ve Ferda Yıldırım’ın gerçek dışı iddialarına cevaplarımız aşağıda bilgilerinize sunulmuştur.
Damla Pamir’in müvekkil Adnan Oktar’ın arkadaş grubundan ayrılarak, farklı bir hayat kurması, kadınların grupta zorla tutuldukları iddiasının asılsız olduğunu kanıtlamaktadır.
Hakan Ural yayında, müvekkil Adnan Oktar’ın arkadaşlarından Damla Pamir’in gruptan ayrıldığını, özel bir okulda İngilizce öğretmeni olarak çalışmaya başladığını aktardıktan sonra, müvekkilin grubundaki kadınların zorla, tehdit ve şantajla grupta tutulduklarını iddia etmiştir.
Oysa Damla Pamir’in, grupla görüşmeyi kesmesi, öğretmen olarak çalışmaya başlaması bile tek başına Hakan Ural’ın bu gerçek dışı iddiasını çürütmektedir. Eğer söz konusu hanımlar kendi rızaları dışında, grupta zorla tutuluyor olsalardı, gruptan bu şekilde ayrılamaz, Damla Pamir gibi istedikleri bir yerde çalışmaya başlayıp, kendilerine farklı bir hayat kuramazlardı. Ayrıca Damla Pamir bunun tek örneği de değildir.
Müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları ortak bir inanç ve dünya görüşü çevresinde bir araya gelmiş, bu ortak milli ve manevi değerler doğrultusunda faaliyetler göstermiş bir düşünce topluluğudur. Dolayısıyla birliktelikleri gönüllülük esasına dayalıdır; savundukları değerler ve faaliyetleri, içten, candan, gönülden, şevkle birlikte olmayı gerektirmektedir.
Hatta dünya görüşlerine ve inançlarına göre, zorla veya menfaat karşılığında bir arada bulunmak iki yüzlülüktür.
Kur’an’ı Kerim’de Allah’ın “dinde zorlama yoktur” ayetini bu konuda kendilerine rehber edinerek, kendileriyle aynı fikri paylaşmayan veya daha sonra bundan vazgeçenlere yine Kur’an’da bildirildiği gibi “Sizin dininiz size benim dinim bana” diyerek, Kur’an ahlakına uygun, demokrat, özgürlükçü ve medeni bir bakış açısına sahiptirler. Bu nedenle kimseyi aralarında zorla tutmak gibi bir eylemleri hiçbir zaman olmamıştır.
Yayında adı geçen Damla Pamir isimli hanım da, müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarıyla 15 yılı aşkın süre, Adnan Beyi ve arkadaşlarını çok sevdiği, onlarla aynı dünya görüşüne sahip olduğu için birlikte olmuştur.
Hatta iftiralar sonucunda 1,5 yıl cezaevinde, 13 ay da ev hapsinde kalmış, cezaevinden çıktıktan sonra da 5 yıl daha arkadaşlarıyla birlikteliğine devam etmiştir. Eğer iddia edildiği gibi grupta zorla tutulmuş olsaydı; polis operasyonu sırasında, sekiz gün emniyette göz altında bulunduğu ve ifade verdiği sırada, bulunduğu cezaevindeyken, hatta cezaevi yönetimi iftiracı olması için yoğun baskı uyguladığı dönemde, veya yargılama sırasında mahkeme huzurundaki ifadesinde, veya ev hapsindeyken eve sürekli kontrole gelen emniyet görevlilerine zorla tutulduğunu, yardım istediğini rahatlıkla söyleyebileceği güven dolu ortamlarda bulunmuştur.
BUNA RAĞMEN ARKADAŞLARIYLA BİRLİKTE OLMAYA DEVAM ETMESİ, DAMLA PAMİR’İN VE GRUPTAKİ DİĞER TÜM KADINLARIN KENDİ RIZALARIYLA, KENDİ TERCİHLERİ VE İSTEKLERİ DOĞRULTUSUNDA MÜVEKKİL ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARIYLA OLDUKLARININ DELİLİDİR.
Damla Pamir, müvekkilin arkadaş grubundayken çok güzel ve rahat bir hayat yaşamıştır; üzerindeki hapis baskısından tedirgin olduğu ve aynı zorlukları tekrar yaşamaktan çekindiği için arkadaşlarından ayrılmak zorunda kalmıştır.
Damla Pamir, müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarıyla bir aradayken çok rahat, güven içinde, çok mutlu, sağlıklı ve güzel bir hayat yaşamıştır. Açık kaynaklardaki fotoğrafları ve A9 TV yayınlarındaki görüntüleri de müvekkil ve arkadaşlarıyla birlikte olduğundaki yaşantısının çok rahat, huzurlu, mutlu ve sağlıklı olduğunu teyit etmektedir.
Damla Pamir’in müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarından ayrıldıktan sonraki fotoğrafı:
Damla Pamir’in müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarıyla birlikteyken çektirdiği fotoğrafları
Adnan Beyle birlikte olduğu dönemdeki fotoğraflarıyla, son fotoğrafı kıyaslandığında Damla Pamir’in hangisinde daha mutlu, daha sağlıklı, daha huzurlu olduğu açıkça görülecektir.
Damla Pamir, cezaevi ve ev hapsindeki zorluklardan sonra 5 yıl daha müvekkilin arkadaşlarıyla birlikte olmuştur. Ancak bu süre içinde sürekli olarak tekrar hapse girme baskısı ve tehdidi ile yaşamıştır. Sırf bu tehdit ve baskılardan dolayı canı gibi sevdiği arkadaşlarından ayrılmak zorunda kalmıştır. Baskılar kalktığında zaten tekrar arkadaşlarıyla birlikte olması için hiçbir engel yoktur, hemen tekrar birlikte olacaktır.
Nitekim, müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik polis operasyonunun başında olan ve operasyonun ardından Kilis’e sürülen eski polis memuru Furkan Sezer, bir TV programında, müvekkil Adnan Oktar serbest olduğunda, kendisinden güya şikayetçi olan kişilerin dahi, 24 saat içinde tekrar yanına gideceğini açıkça söylemiştir:
… yeniden toplar. 24 saat içerisinde de operasyon yapıldığı günden daha güçlü bir hale getirir… mutlaka aralarından (Adnan Oktar’ın yanına) gidecekler olur. ‘Biz arkadaşıyız’ diyenler kesin suretle (Adnan Oktar’ın yanına) gider. Oldu da işte serbest kaldılar. Cezaevinden çıkanlar mutlak suretle (Adnan Oktar’ın yanına) gider. Giderler. (https://www.youtube.com/watch?v=6X_MQb 03.10.2023 tarihinde İpek Özbey’in röportajı)
Görüldüğü üzere, müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik kumpasın içinde yer alanların dahi kabul ettiği üzere, arkadaş grubundan ayrılanlar aslında müvekkili ve arkadaşlarını çok sevmektedirler, ancak iftiralar, baskılar, aleyhte propaganda ve en önemlisi tekrar hapse girme korkusu nedeniyle gruptan ayrılmak zorunda bırakılmışlardır. Ancak sevgileri ve dostluk bağları devam etmektedir. Bu baskılar son bulduğunda ise, çoğu doğal olarak tekrar arkadaşlarıyla birlikte olacaklardır.
Damla Pamir, müvekkil yanında iken hiçbir zorluk, tedirginlik yaşamamıştır; bilakis hastalıklarından ihtiyaçlarına kadar her şeyiyle çok titiz ilgilenilmiş, herkes tarafından çok sevilmiş, üzerine titrenmiş, en güzel kıyafetler, en güzel ortamlar, en güzel eşyalar ile herkesin gıpta edeceği çok güzel bir yaşantısı olmuştur.
Ancak hepsinden önemlisi, ömür boyu güvenebileceği, hala da her derdinde, sıkıntısında veya ihtiyacında yardım isteyebileceği, kendisini çok seven, kendisini daima koruyup kollayacak dostları arasında, çok güvenilir, huzurlu, neşeli, güzel bir hayat yaşamıştır.
Hakan Ural ve diğer gazeteciler, güya Damla Pamir’i korur gibi haber yaparken, aslında kendileri Damla Hanıma zarar vermektedirler.
Öğretmenlik yapan biri için cezaevinde kaldığına dair haber yaparak, kendisini zor durumda bırakmaktadırlar.
Damla Hanımın cezaevinde kalması, kendisi için utanılacak bir durum değildir. Haklı ve suçsuz olduğu halde cezaevinde kalmıştır; bu Hz. Yusuf (as) gibi peygamberlerin de yaşadıkları çok kıymetli bir imtihandır. Hz. Yusuf (as) iftiraya uğradığında, "Rabbim, zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir." (Yusuf Suresi, 33) diyerek, cezaevinin kendisi için daha hayırlı olduğunu söylemiştir.
Damla Hanım da, Kur’an’a göre yaşayan mütedeyyin bir kişi olarak cezaevindeki hayatını hayır ve güzellik olarak görmektedir. Ancak çok zorlu bir ortam olduğu için ve sürekli tekrar cezaevi ile tehdit edildiği için, arkadaşlarından uzaklaşarak bu tehdidi başından savmak istemesi son derece doğaldır.
Müvekkilin kadın arkadaşlarını Ebru Şimşek’e benzetmeye çalıştığı iddiası gerçek dışı olduğu gibi inandırıcı da değildir.
Hakan Ural’ın, müvekkil Adnan Oktar’ın Ebru Şimşek’i çok beğendiği, güya ona takıntılı olduğu için tüm hanım arkadaşlarını ona benzetmeye çalıştığı iddiası gerçek dışı olduğu kadar, çocuksu ve inandırıcılıktan çok uzak bir iddiadır.
- Müvekkilin arkadaşlarını unutamadığı bir kadına benzettiği iddiası iki şekilde anlatılmaktadır; birinde güya Ebru Şimşek’e diğerinde de Ankara’da tanıdığı bir kadına. İkisi de gerçekle hiç ilgisi olmayan uydurulmuş bilgilerdir. İki farklı şekilde anlatılması, gerçek olmadığını da göstermektedir.
- Ebru Şimşek’in ünlü olmaya çalışırken müvekkille ilgili ürettiği gerçek dışı iddialara, Hakan Ural’ın hiç sorgulamadan inanması, kendisinin hayat tecrübesine uymamaktadır.
- Ebru Şimşek çok büyük hayranlık duyulacak abartılı güzelliğe sahip bir kadın olmamakla birlikte, Türkiye’de Ebru Şimşek’ten çok daha güzel, çok daha yetenekli çok fazla sayıda kadın olduğu açıkça görülmektedir.
- Müvekkilin hanım arkadaşlarının büyük bir çoğunluğunun sarışın olduğu doğrudur; ancak sarışın olmak tek başına kadınları birbirine benzer yapmaz. Türkiye’de çok sayıda kadın saçlarını sarı kullanmaktadır. Ancak ne müvekkilin arkadaşları ne de diğer kadınlar bu sebeple birbirlerine benzememektedirler.
Müvekkil Adnan Oktar, Hakan Ural’ın milletimiz için çok daha faydalı işler yapabilecek nitelikte bir kişiliğe sahip olduğunu düşünmektedir:
Müvekkil Adnan Oktar, Hakan Ural’ın, soruşturmadan ve araştırmadan, insanların aleyhinde gerçek dışı iddiaları anlatmaktan, iftiracı kişilerin iftiralarına aracı olmaktan sakınması gerektiğini; gergin, neşesiz bir ortamda insanlara sevgisizliği öğretmek, herkesi sürekli yargılayıp eleştirmek yerine, insanlara sevgiyi, saygıyı, anlayışı, dürüstlüğü anlatabileceğini düşünmektedir.
Hakan Ural’ın geçmişte yer aldığı filmlerdeki rolleri de gençlere iyi örnek teşkil edecek gibi değildir.
Müvekkil Adnan Oktar, Hakan Ural’ın gençlere, milli ve manevi değerlerimize, millete faydası olabilecek nitelikte ve düşüncede biri olduğunu; çevresini ve çalışmakta olduğu TV kanalını da bu yönde yönlendirebileceğini düşünmektedir.
Mafya filmlerinde oynayıp, kötü örnek olmak; sabah programlarına çıkıp hiçbir delili olmayan iddialarla insanların dedikodularını yapmak yerine; sevgiyi, şefkati, merhameti anlatıp, güzel ahlakı, birlik ve beraberliği herkese tavsiye edebileceğini düşünmektedir.
Kendisinin dindarlığa yatkınlığını gördüğü için, müvekkil Adnan Oktar, Kur’an’da dedikodunun, asılsız haberleri yaymanın çok büyük bir günah olarak anlatıldığını Hakan Beye hatırlatmaktadır:
Hucurât Suresi 12. Ayet
“Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizlisini araştırmayın ve sizden biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir.”
Hümeze Suresi 1. Ayet
“Vay hâline! Her türlü ayıplayıp kötüleyene.”
Hakan Ural, müvekkil Adnan Oktar’dan kendisine bir zarar gelmeyeceğini bildiği, suç örgütüyle ilgisinin olmadığına emin olduğu için sürekli hakkında konuşabilmektedir
Hakan Bey, çok sık müvekkil Adnan Oktar hakkında yayın yapmakta, müvekkil hakkında gerçek dışı iddialarda bulunabilmektedir; çünkü Adnan Beyden çekinmemektedir; Adnan Oktar’dan kendisine bir zarar gelmeyeceğini çok iyi bilmektedir; tertemiz bir insan olduğunu, suç örgütü lideri olmadığının son derece farkındadır. Eğer aksi bir düşünce de olsaydı, sürekli aleyhinde bu şekilde konuşmaktan çekineceği açıktır. Dikkat edilirse Hakan Ural hiçbir gerçek mafya üyesi hakkında konuşmamaktadır; konuştuğu takdirde başına gelebileceklerden çekinmektedir. Ancak Adnan Oktar’ın suç örgütüyle bir ilgisi olmadığını, temiz ve halim bir insan olduğunu bildiği için, kendisinden hiçbir zarar görmeyeceğine emin olduğu için, hakkında rahatlıkla konuşabilmektedir.
Hakan Ural ve Neler Oluyor Hayatta programının yapımcılarının, iftiralara, yalanlara aracılık yapmak yerine, sevgiyi, dostluğu, neşeyi, birlik ve beraberlik ruhunu insanlara aşılayan programlar yapmalarını temenni ediyoruz.
Kamuoyunun bilgilerine bilvekale sunarım. 16.09.2025