18 Ağustos 2025 Pazartesi günü yaptığınız canlı yayında, önemli gördüğünüz bir probleme değinerek gözlemlerinize dayanan bir tespit yaptınız.
Bu tespitinizde, Türkiye’de bazı işlerin “mesaj verilerek” yürütüldüğünü, bu mesajın da sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a veya Saray’a yakınlık mesajı olduğunu değerlendirdiniz. Örnek olarak da, son günlerde adı sıkça duyulan Cem Duman isimli bir şahsın fotoğraflarını gösterdiniz, bir videosunu paylaştınız.
Videoda bu şahıs, Cumhurbaşkanımız adına Külliye’den kendisine gönderilmiş olduğunu iddia ettiği hediye bir kravatı gösteriyor ve teşekkürlerini sunuyor.
Yayınınızda paylaştığınız fotoğrafta da aynı şahıs, arkasında sayın Cumhurbaşkanımızın fotoğrafıyla görülüyor:
Yayınınızda bu davranış biçimini haklı olarak eleştiriyorsunuz ve şu yorumları yapıyorsunuz:
“...arkasında Erdoğan'ın fotoğrafını koyuyor, direkt sinyal veriyor.”
“...bu adam sürekli ‘ben Erdoğan'la yakınım. Ben Saray’la yakınım’ı sinyallemiş.”
“...Erdoğan'a ne kadar da yakın sinyali veriyor sürekli.”
“...Reis’e de yakın falan diye konuşuluyormuş...”
“...işler Türkiye'nin genelinde böyle yürüyor. Çift hukuk uygulanıyor diyorum ya... Ses edemezsin çünkü başını belaya sokarlar. Mesela insanlar bu çevreden değilse yani Çukuranbarist değilse taşınıyor. Orada belaya kalırız abi diyor. Adamın diyor, sarayla bağlantısı varmış diyor. Böyle yaşıyor şu anda Türkiye'de insanlar...”
“...oradan bir güç temerküz ediliyor. O güçle de ne yapıyorsun, diğer herkesin hayatı zehir edebiliyorsun. Başka sevmediğin akrabanın, boşanacağın kocanın, anlatabiliyor muyum, komşunun, aynı mahallede oturan insanların falan. Oradan güç ve bu gücü kullanıyorsun herkesin üstünde...”
Eleştirinizlerinizde haklı yönler olduğunu düşünmekle birlikte, samimiyetinize ve dürüstülüğünüze güvendiğimiz için bazı önemli hususlara da dikkatinizi çekmek isteriz. Çünkü bu anlattığınız yöntemin bire bir aynısı tam 7 yıldır Adnan Oktar Davası kapsamında uygulanıyor ve siz buna tam 7 yıldır maalesef gözünüzü kapıyor, görmezden geliyorsunuz.
Adnan Oktar Davasının husumetli müştekilerinin başında yer alan, diğer husumetlilerin “Kral” lakabı taktıkları Fırat Develioğlu isimli şahıs, tam da sizin bu yayınınızda eleştirdiğiniz yönetemi uygulayarak davanın gidişatını etkilemek için elinden geleni yapmış ve yapmaya devam eden bir kişidir.
Fırat Develioğlu’nun yargı çevrelerinde gezinerek kendisini Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Hükümete yakın birisiymiş gibi lanse ettiğini, bu yolla Adnan Oktar Davası’nda hukuksuz yol ve yöntemlerin uygulanmasını sağlamaya çalıştığını pek çok defa dilekçelerle ve basın duyuruları ile ortaya koyduk. Bizzat şahsınıza da bilgi ve belgelerimizi ulaştırdık. Son derece somut şekilde, sizin yayınınızda eleştirdiğiniz yöntemi uygulayan Fırat Develioğlu’nun neler yaptığını delillendirdik.
Lütfen aşağıdaki örnekleri bir kere daha, dünkü yayınınızdaki eleştirilerinizi de düşünerek inceleyiniz. Şahsın Sayın Cumhurbaşkanımız veya Devlet erkanı ile çektirdiği fotoğrafları paylaşırken yazdığı yorumlarda “Devlet bizim yanımızda” veya “Cumhurbaşkanımla her yerde el ele, kol kola, omuz omuza” ya da “Dünyanın öbür ucunda bile Cumhurbaşkanı ile birlikteyim” gibi ifadeleri boşu boşuna kullanmadığını unutmayınız.
Fırat Develioğlu’nun bu fotoğraflarını nüfuz elde etmek amacıyla kullandığı çok açıktır, yıllardır da müvekkil Adnan Oktar’ın basın açıklamalarında ve savunmalarında bu bilgiler yer almaktadır.
Fırat Develioğlu kendini Sayın Cumhurbaşkanı’na yakın gösterebilmek için kendisiyle aynı fotoğraf karesine girmek için çaba göstermiş, çektirdiği birkaç fotoğrafı da algı oluşturabilmek için kullanmıştır. Fırat Develioğlu’nun polis, savcı, hakim, cezaevi müdürü gibi bazı kamu personeli üzerinde etki oluşturmak için Sayın Cumhurbaşkanı ile fotoğraflarını gösterdiği, kendisi ile çok yakın bir ilişki içindeymiş gibi gerçek olmayan anekdotlar, hikayeler anlattığı, “Cumhurbaşkanımız dün beni aradı”, “Cumhurbaşkanımızla görüşmemizde şunları söyledi”, “Cumhurbaşkanımız bu işi bitirelim dedi” şeklinde, sanki kendisi Sayın Cumhurbaşkanı tarafından bir takım gizli ve önemli sorumluluklarla görevlendirilmiş gibi imaj oluşturmaya çalıştığı bilinmektedir. Develioğlu, kendisini Sayın Cumhurbaşkanımıza yakınmış gibi lanse edebilmek adına onun katılacağı etkinlikleri takip etmiş, buralarda yanına yanaşarak kendisiyle aynı fotoğraf karesine girmeye çalışmıştır. Sayın Cumhurbaşkanı zaten halkla iç içe olan, bu tarz fotoğrafları sıklıkla çektirdiği bilinen bir devlet adamıdır. Develioğlu da bunu fırsat bilip, sırf çıkar elde etme amacıyla birkaç fotoğraf çektirmeyi başarmıştır. Ancak bu fotoğrafların tamamının tarihleri eski yıllara aittir. Sayın Cumhurbaşkanı bu şahsın gerçek amacını fark ettikten sonra bir daha asla yanına yanaşmasına izin vermemiştir. Fırat Develioğlu, yıllar öncesinde edindiği birkaç fotoğrafı halen kendi kirli amaçları doğrultusunda kullanmaya devam etmektedir.
Şahıs kendi sosyal medyasına koyduğu fotoğraflarını -tam da sizin yayınınızda dile getirdiğiniz biçimde- husumetli olduğu müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarının kumpas davasında haksız ve hukuksuz kararlar alınması amacıyla yaptığı “ziyaretlerde” kullanmıştır. Bunun neticesinde hem çeşitli kurumlara gidip bazı karanlık görüşmeler yapmayı başarmış, hem de bir takım TV ve sosyal medya kanalları kendisine açılmış, bu kanallarda nefret suçuna varan beyanları istediği gibi dillendirilmesine göz yumulmuştur. Bu konulardaki örneklerden bazıları şunlardır:
FIRAT DEVELİOĞLU’NUN YARGIYI ETKİLEME FAALİYETLERİ ve BU KONUDA KENDİ İTİRAFLARI
Fırat Develioğlu resmi ifadelerinde dahi siyasi bağlantılarını kendi çıkarları için kullandığını açıkça beyan etmekten çekinmemektedir. Örneğin;
17.05.2018 Mali Şube ifadesi:
“MADDİ İMKANLARIM VE SİYASİ GÜCÜM İYİ DÜZEYDE OLDUĞU İÇİN…”
05.08.2020 Mahkeme ifadesi:
“BEN FIRAT DEVELİOĞLU'YUM, BEN BU KADAR KENDİME GÖRE İŞTE MADDİ GÜCÜM VAR, BİR ŞEYİM VAR, KENDİME GÖRE ÇEVREM, TANIDIKLARIM, ARKADAŞLARIM VAR.”
“…HA BU BANA TUTMADI, BENİM EVET BİR GÜCÜM VAR…”
“…EĞER BİRTAKIM BAŞSAVCILAR BİLMEM NELER VARSA ONLARA DA ULAŞABİLECEK ŞEYLERİMİZ VAR, RANDEVU İSTESEK BİZE DE VERİRLER, O SEBEPTEN…”
Fırat Develioğlu’nun dışarıya yansıtmaya çalıştığı güya Cumhurbaşkanına yakın kişi olduğu, sözde siyasi gücü bulunduğu gibi detaylar gerçek olmayıp, bunlar sırf çıkar amaçlı üretilmiş hikayelerdir. Fırat Develioğlu bu hikayelerle bazı siyasetçiler ve yargı mensupları üzerinde etki oluşturmaya çalıştığı gibi Adnan Oktar Davası dosyasına suni müştekiler toplamak, insanları etkin pişman olmaya mecbur etmek için de aynı hikayeleri kullanmıştır.
Sizin de son günlerdeki programlarınızda tam da benzer iddialarla adından söz ettiğiniz Mücahit Birinci ile Fırat Develioğlu yakınlığına da dikkat edilmesi gerekir.
Mücahit Birinci de aynen Fırat Develioğlu gibi müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarına karşı -hiç kendilerini tanımadığı ve bilmediği halde- anlamsız bir öfke ve husumetle kendini konumlamış, onların zararlanması için ciddi çaba sarf etmiş bir kişidir. Son günlerde Mücahit Birinci adının, Ekrem İmamoğlu soruşturmasında tutuklu bulunan bir şüpheli ile birlikte gündeme gelmesi, bu şüpheliyi etkin pişmanlığa yönlendirerek gerçek dışı bir ifade verdirmeye çalışması ve bunun karşılığında 2 milyon dolar talep ettiği iddiaları tesadüf değildir. Mücahit Birinci de kendini tıpkı Fırat Develioğlu gibi kendini Sayın Cumhurbaşkanına yakınmış gibi göstermeye çalışan, Ak Parti içerisindeki konumunu kullanarak çıkar peşinde koşan bir kişidir. Tam olarak benzer yöntemleri kullanmaya çalışan Fırat Develioğlu ile birlikte, Adnan Oktar Davasında sanıklar aleyhine sayısız hukuk dışı faaliyette bulunmuştur. HTS tablolarının, BAZ kayıtlarının, banka hesaplarının incelenmesi durumunda işbirliğinin ortaya çıkacağı kesindir.
Fırat Develioğlu, müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları aleyhine bu yöntemleri kullandığı gibi, bu dosyada hukuk dışı yöntemlerle elde ettiği konumu hayatın diğer alanlarında da insanlar üzerinde baskı kurmak ve korku salmak için kullanmayı alışkanlık haline getirmiştir.
“Ajans1905” adlı Youtube Kanalı’na 29.04.2022 tarihinde verdiği röportaj bir röportajda bu durum açıkca görülmektedir. Söz konusu röportajda Adnan Oktar ve arkadaşlarını cezaevinde tutacak güce sahip olduğu iddiasında bulunmuştur. Böylece kendisini açıkça yargı mekanizması üzerinde konumlandırmış, Adnan Oktar Dava dosyası ile ilgili yargı sürecini kendisinin yönlendirdiğini ima etmiştir:
Beyaz TV’de yayınlanan “Beyaz Futbol” isimli program için 2022 yılının Mayıs ayında verdiği röportajda da aynı imayı tekrarlayarak şunları dile getirmiştir:
“200 tane silahlı adamıyla cezaevinde 4 yıldır. Çıkmak istiyor çıkamıyor. Her defasında hukukla kanunla durduruyorum. Çok ciddi, buna gerçekten çok ciddi kaynaklar ayırıyorum.”
Fırat Develioğlu, Gazeteci Bahar Feyzan’ın 29.02.2024 tarihli canlı yayınına katılarak, ADNAN OKTAR’IN ERZURUM’DAN VAN’A SEVK EDİLMESİNİ KENDİLERİNİN SAĞLADIĞINI iddia etmiş, devletin valisine, savcısına, cezaevi müdürüne kendince göz dağı vermiş, “ADNAN OKTAR’A KARŞI TUTUMLARI KONUSUNDA UYANIK OLACAKLARINI DÜŞÜNÜYORUM” diyerek kendince aba altından sopa göstermiştir:
Fırat Develioğlu KRT TV’de 13.02.2024’te yayımlanan “Seçil Özer ile Başka Bir Gün” programında ise, cezaevinde tüm vatandaşlara tanınan demokratik hakların hiçbirinin Adnan Oktar’a verilmemesi gerektiğini savunmakta, bu hukuk dışı düşüncesi doğrultusunda gerekli “tedbirleri” aldıklarını da ifade etmektedir.
Bilindiği üzere cezaevleri; mahkumları ıslah etmek ve yeniden topluma kazandırmak amacıyla hizmet vermektedir. Kişilerin cezaevlerinde rahatsız edilmeleri; temel hak ve hürriyetlerinin alınması hukuka aykırıdır. Fırat Develioğlu’nun cezaevinin bu şekilde yasaya aykırı hakeret etmesi için ne gibi “gerekli tedbirler” aldığının, bunu nasıl sağladığının, kimler üzerinde nasıl bir baskı oluşturduğunun açıklığa kavuşturulması gerekir. Zira başka programlara da bunu sağlamak için maddi-manevi her türlü gücünü kullandığını iddia etmektedir. Fırat Develioğlu’nun bu beyanları devlet memurlarını zan altında bıraktığı gibi kendisi yönünden de açıkça suç teşkil etmektedir:
Fırat Develioğlu aynı konuşmasında, savcılarla, hakimlerle birebir görüştüklerini, bu görüşmelerde, sanki yargı mensupları bilmiyormuş da kendileri onlara öğretiyormuş gibi müvekkil Adnan Oktar’a nasıl davranmaları gerektiklerini anlattıklarını söyleyerek yargı mensuplarını dahi baskı altına aldıklarını şöyle itiraf etmiştir:
Fırat Develioğlu’nun, müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları dışındaki insanları da tehdit eden, insanlara baskı yapan ve gözdağı veren, emniyet güçlerini ve yargıyı manipüle eden provokatif davranışları basında ve sosyal medyada sıkça yer almaktadır. Bu yöntemlerini huzurdaki dosya dışı olaylarda da kullandığı görülmektedir. MHK eski Başkanı Lale Orta, eski hakem Mete Kalkavan, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Koç, Fenerbahçe Spor Kulübü eski Başkanı Aziz Yıldırım, Cumhurbaşkanı Başdanışmanlarından Mehmet Uçum, Futbol Federasyonu Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu gibi isimleri ve ailelerini dahi kamuoyuna açık sosyal medya hesabından açıkça tehdit eden, sayısız hakaretler sıralayan paylaşımları olduğu görülmektedir. Başakşehir Futbol Kulübü Başkanı Göksel Gümüşdağ’ı tehdit eden paylaşımları yüzünden hakkında soruşturma başlatılmış, yakalama kararı dahi çıkarılmıştır.
Fırat Develioğlu bu yöntemlerle kendisini insanlara istediğini yaptırabilecek güçte, Cumhurbaşkanına yakınlığı sayesinde dokunulmaz biri gibi lanse etmekte, tüm bunları yaparken de adeta alay edercesine “herşeyi kanunla hukukla yaptığı” şeklinde mesajlar vermektedir.
Fırat Develioğlu Adnan Oktar Davasının başlangıcından itibaren sayısız kere basında yer almış, kendisine söz verilmiştir. Buna karşılık, tüm basın etik ilkeleri ayaklar altına alınarak şahsın mesnetsiz iftiraları ve hakaretlerine karşı müvekkil Adnan Oktar’a ya da avukatlarına 1 dakika dahi cevap hakkı tanınmamıştır. Daha da kötüsü, şahsın kişilik haklarını çiğneyen ve tehdit içeren söylemlerine, çirkin değerlendirmelerine karşı program moderatörleri tek kelime dahi etmemiş, hiçbir uyarı ya da müdahale görmeksizin istediği yalanları istediği şekilde milyonlara yaymasına göz yumulmuştur. Kanaatimizce bu ilkesiz yayıncılığın iki sebebi bulunmaktadır:
Birincisi, Fırat Develioğlu’nun kendisini sayın Cumhurbaşkanımıza ve hükümet çevrelerine çok yakın, buralarda sözü geçen “önemli” birisiymiş gibi lanse etmesi,
İkincisi, katıldığı yayınların moderatörlerinin ya da yayını yapan kanalların bir çoğunun zaten müvekkil Adnan Oktar ve arkadaş çevresine ideolojik olarak karşı olmalarıdır. Yoksa hiçbir tarafsız yayıncı, kendi programına konuk olarak aldığı sıradan bir vatandaşın bir başkası hakkında (Adnan Oktar’ı tenzih ediyoruz) “bu adamın önce hadım edilmesi, arkasından da öldürülmesi gerekli”, “itlaf edilmesi gerekir” diye konuşmasını, kurduğu hemen her cümlede bir hakaret sözcüğü sarf etmesini görmezden gelmez, buna müsaade etmez, karşı tarafa da cevap hakkı tanımadan programına devam etmez.
Oysa aşağıda sadece birkaç örneğini sunacağımız yayınlarda tam olarak bu dediğimiz yaşanmıştır:
ÖZLEM GÜRSES YOUTUBE YAYINI, 11.02.2024
Bu yayında ve daha başka pek çok yayında Fırat Develioğlu, güya Adli Tıp Profesörü merhum Kriton Dinçmen’in eski tarihli bir Kanal 6 yayınında, yapımcı Kadir Çelik ile röportaj yaparken bu cümleleri sarf ettiğini iddia etmiştir. Oysa yayın izlendiğinde, Kriton Dinçmen’in böyle bir beyanda bulunmadığı kolaylıkla görülmektedir. Kaldı ki bir bilim adamı, bilimsel literatürde hiçbir şekilde karşılığı olmayan “imha etme, itlaf etme” gibi yöntemleri asla dile getirmez. Bu cümleler Kriton Dinçmen’in beyanları değil, Fırat Develioğlu’nun kabaran husumetinin dışa vurumundan başka bir şey değildir.
KRT TV SEÇİL ÖZER İLE BAŞKA BİR GÜN, 13.02.2024
“Fırat Develioğlu: (Adnan Oktar)… ya çok iyi izole edilmesi gerekir ya da süratle kanun çıkartılıp idam edilmesi, asılması gerek.
Seçil Özer: Mutlaka hapishanede kalması gerekir yani değil mi...
Fırat Develioğlu: Evet, hapishanede de izole edilmesi gerekir yani böyle bildiğimiz, yani bunu normal bir insan sayıp da buna bu da bir insan buna da biz demokratik hakları verelim falan dediğiniz zaman, bunun tarzı farklı, ilgili kanunlar çıkartılıp bunların özgürlüklerinin kısıtlanması gerekir….”
BAHAR FEYZAN YOUTUBE KANALI, 29.02.2024
Fırat Develioğlu: “2 tane yapılması gereken şey var. Bir tanesi hadım cezasının Anayasal hale getirilmesi ve bu Adnan Oktar’ın hadım edilmesi. İkincisi de idam cezasının yine yasal hale getirilmesi ve bu adamın asılması.”
Fırat Develioğlu, aynı çirkin söylemlerini 11.07.2024 tarihinde Habertürk Televizyonunda katıldığı Mesut Yar ike Gece Hattı programında ve TV 100 Kanalında Devrim Tosunoğlu’nun sunduğu Özel Dosya isimli programda da tekrarlamıştır.
Fırat Develioğlu, Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik kin dolu konuşmalarını rahatlıkla yapabileceği başkaca pek çok programa daha kendini davet ettirmiştir. Sadece bir iki örnek göstermemiz gerekirse;
FIRAT DEVELİOĞLU’NUN MAFYAVARİ TARZ VE ÜSLUBU TAKLİT EDEREK KORKUTUCU GÜÇ KAZANMAYA ÇALIŞMASI
Fırat Develioğlu’nun insanlar üzerinde güç elde edebilmek için başvurduğu yöntemlerden biri de yoğun olarak kullandığı mafyavari üsluptur. Sayın Cumhurbaşkanı’nın yakın akrabası olan Kasımpaşa Spor Kulübü Başkanı Göksel Gümüşdağ’ı ve ailesini tehdit mesajlarında da bu üslubu açıkca görülmektedir.
“Göksel Gümüşdağ aileni vs bayıltırım. İçinden geçerim.”, “Göksel Gümüşdağ akıllı ol. Beni kendine düşman etme.”, “Göksel Gümüş ailenin içinden geçeceğim, Ali de yardım edemeyecek” gibi tehditler halk tarafından da çok iyi bilinen klasik mafyavari tehdit kalıplarıdır.
Bu mafyavari üslubunu elinde puro tutmak ve hiçbir sebebi olmadığı halde sert bakıyormuş triplerine girmek ile destekleyeceğini herhalde filmlerden görmüş olsa gerek, bu şekilde de bir seri fotoğraf yayınlamıştır. Böylece kendini mafyatik bir tip olarak göstermiş olacağını, dediklerini sorunsuz şekilde yaptırabileceğini ve kimsenin de kendisiyle uğraşmaya cesaret edemeyeceğini tasarlamış gibi gözükmektedir. Bu amaç doğrultusunda çektirdiği fotoğraflarından bir kaçına göz atıldığında dahi, durum çok net bir şekilde anlaşılmaktadır:
SONUÇ OLARAK,
18 Ağustos 2025 tarihli yayınınızda yaptığınız tespit ve değerlendirmeler, kişilerin Sayın Cumhurbaşkanının fotoğrafını kullanarak kendine nüfuz elde etmeye çalışması gibi konular elbette ki son derece çirkin hareketlerdir. Bu konudaki yorum ve eleştirilerinize katılmaktayız.
Ancak bunun aynısını Adnan Oktar Davasında yapan bir husumetli müştekinin durumunu tam 7 yıldır sizinle ve tüm basın camiasıyla paylaşıyor olmamıza rağmen, konu müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları olunca tüm basında derin bir sessizlik hali gözlemlenmektedir. Husumetli müşteki Fırat Develioğlu, elindeki fotoğrafları ve hükümet çevrelerinde edindiği bazı ilişkileri kullanarak dilediği programa dilediği zaman katılmakta, bu yayınlarda ağzına geleni büyük bir ferahlık içinde söylemekte, karşısındaki programcılar da tek bir uyarı veya eleştiri yapmadan sessizce yapılanlara göz yummaktadır. Tüm basın camiasının düsturu olan “cevap hakkı tanınması” gibi bir demokratik girişim ise asla ve asla düşünülmemektedir.
Fırat Develioğlu, Sayın Cumhurbaşkanımız ve bazı hükümet yetkilileri ile edindiği fotoğrafları aynen programınızda eleştirdiğiniz avukat Cem Duman gibi kullanarak normal bir demokratik toplumda izin verilmesi mümkün olmayan uygulamalara gönül rahatlığı ile imza atmaktadır. Kendi beyanlarına göre, İstediği yargı mensubunun yanına gitmekte, müvekkil Adnan Oktar’ın cezaevindeki durumu ile ilgili “direktifler” vermekte, en temel demokratik haklardan dahi faydalanmasını engellemeye çalışmaktadır. TV ve Youtube yayınlarına katılarak her türlü hakareti büyük bir pervasızlıkla dile getirmekte, müvekkil Adnan Oktar’ın hem hadım edilmesi ve hem de bunun ardından öldürülmesi, imha edilmesi gibi akıl almaz ve hukukta hiçbir yeri olmayan teklifleri ortaya atmaktadır. Bunu yaparken güya dayanak olarak kullandığı merhum Adli Tıp profesörü kişinin böyle bir sözü olmadığı halde, hiçbir yayıncı da “bir dakika efendim, her kim hakkında olursa olsun bizim yayınımızda böyle bir şey söyleyemezsiniz” dememektedir. Daha da garibi, hiçbir program yapımcısı bu şahsın çirkin ithamlarına ve hakaretlerine karşı müvekkil veya avukatına cevap hakkı dahi tanımamaktadır.
Tüm bunlar sizin gibi dürüst, demokrat ve aydın bir gazetecinin tarafından hiçbir zaman tasvip edilmeyeceğine inanmaktayız. Bugün Türkiye’nin geldiği durum, müvekkilin yıllardır uyardığı üzere, göz yumulan ve desteklenen hukuksuzlukların her kesimden insanı bir gün sarıp kuşatacağını gözler önüne sermiştir. Geçmişte yapılan bu tutumdan vazgeçilmediği yani “başkası için her türlü hukuksuzluğun alkışlandığı, kendine ya da aynı düşünceden olan insanlara isabet ettiğinde ise veryansın edildiği” model değişmediği müddetçe bundan sonra atılacak her hukuk dışı adımda bu modele katkı verenlerin de imzası olacaktır.
Saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz. 22.08.2025