26.06.2025 tarihinde Halk TV’nin sahibi Cafer Mahiroğlu’nun, RTÜK tarafından kanallarına verilen 10 günlük karartma ve %3 para cezası neticesinde halka bir açık çağrısı olmuştur. Bu çağrısında halka, “Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu gözardı ediyorlar. Ama bilmiyorlar ki Halk TV’nin gücü beni aşalı çok oldu. Buradan Halk TV izleyicilerine soruyorum: Ne yapmamızı istiyorsunuz, karar sizin?" diye sorarak, halkın Halk TV’den beklentisinin ne olduğunu duymak istemiştir.
Müvekkil Adnan Oktar’ın konuyla ilgili görüşleri şu şekildedir:
Müvekkil yargının tüm kararlarına saygılıdır. Kanunlara uyulması ve basın etik ilkelerinin göz ardı edilmemesi önemlidir, herhangi bir ihlal söz konusu olduğunda hukuki tedbirler alınması da gereklidir. Bununla birlikte, fikir ve ifade özgürlüğünün bir zenginlik ve güzellik olduğunu düşünen müvekkil Adnan Oktar Halk TV ve tüm basının özgürce yayın yapabilmesini temenni etmekte, muhalif düşüncenin demokrasinin gelişmesi ve güçlenmesi için kıymetli olduğuna inanmaktadır. Fikirlerin, inançları, farklı yaşam tarzlarının yasaklanarak, cezalandırılarak yok edilmesinin mümkün olmayacağı düşünmekte ve bu tip yöntemleri doğru bulmamaktadır. Eğer bir yanlış varsa dahi yanlışın baskı altına alınarak değil doğrusu anlatılarak düzeltileceğine inanmaktadır.
1979 yılında İstanbul’a gelip fikri mücadelesine başladığı tarihten bu yana müvekkil Adnan Oktar da birçok baskı, yıldırma, dayatma operasyonlarına maruz kalmış, hayatı iftiralar, karalamalar, hukuksuzluklarla mücadele etmekle geçmiş bir insandır. Bunların her birini ise hayır ve güzellik olarak görmektedir. Zira, MÜVEKKİL ADNAN OKTAR İÇİN KARŞITLARI DEFALARCA “BU SEFER BUHAR OLACAK” DEMİŞLER, HER DEFASINDA İSE MÜVEKKİL İÇİN “BAHAR OLMUŞTUR”. 2018’DE DE CUMHURİYET TARİHİNİN EN KARANLIK, EN KAPSAMLI KUMPASINI KURUP “BUHAR OLMASINI” BEKLEMİŞLER ANCAK TAM AKSİNE, MÜVEKKİL ADNAN OKTAR İÇİN BU GİRİŞİM YİNE BAHAR OLMUŞTUR.
Sayın Caferoğlu,
Türkiye’nin şu anda zor bir dönemden geçtiği açıkca görülmektedir. Bu zorluğun oluşmasındaki en temel sebeplerden biri ise toplum geneline yayılmış olan sevgisizliktir. Sevgisizlik öfkeyi, kıskançlığı, haksızlığı ve hukuksuzluğu besleyen zemin olmaktadır. Kendisi gibi düşünmeyen ya da inanmayan insana yaşam hakkı tanımayan anlayış hem sağda hem de solda etkin olmakta, bu durum derin kutuplaşmalar oluşturmakta, kolaylıkla çözülüp anlaşmaya ulaşacak konular çetrefilleşmektedir. Maalesef çoğu zaman basının da bu süreçte kışkırtıcı bir rolü olmaktadır.
Çoğu zaman alışılagelmiş basın kültürü yaygarayı, sansasyonu, reyting almayı esas kabul ettiğinden, kurulan her cümlenin bir insanın hayatını doğrudan etkilediği düşünülmeden yayınlar yapıldığından, başkasına yapıldığında her türlü haksızlık alkışlandığından bir süre sonra bunu yapanları da kuşatan bir açmaz doğmaktadır. Bu açmazı aşmak ise zor değildir. Israrla hakkaniyetten, dürüstlükten, sevgiden yana olmak önemlidir.
Özellikle son dönemde İmamoğlu Davası dosyasıyla birlikte Türkiye’de hukukun içinde bulunduğu durum daha da aşikar bir hal almıştır. Bugün Türkiye’de hukuksuzluktan mağdur olmayan neredeyse kimse yoktur. Bu konudaki tespitleriniz yerindedir. Ancak samimi ve dürüst bir insan olarak tüm bu tespitleri yaparken bazı özeleştirilerde bulunmak gerektiğinin de farkında olduğunuz kanaatindeyiz.
HALK TV EKRANININ KARARMASINI İSTEMEMEKTE ELBETTE SONUNA KADAR HAKLISINIZ. ANCAK EĞER SAMİMİ OLARAK HUKUK DIŞI UYGULAMALARA MARUZ KALMAK İSTEMİYOR VE KARŞI DURMAK İSTİYORSANIZ, HER ŞEYDEN ÖNCE “BAŞKASINA UYGULANDIĞINDA” KUMPAS YÖNTEMLERİNİ TEŞVİK EDEN BİR YAYIN ANLAYIŞINA KANALINIZDA YER VERİLMEMESİ GEREKİR.
BUGÜN KANALINIZDA HEMEN HER GÜN “BU NASIL OLABİLİR?”, “BU NASIL YAPILABİLİR?” DENİLEREK HAKLI BİR FERYATLA DİLE GETİRİLEN HUKUKSUZLUKLARIN HEPSİ VE DAHA FAZLASI 2018’DEN BU YANA KESİNTİSİZ MÜVEKKİL ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARINA YAPILMAKTADIR. İşin vahim yani tüm bunlar müvekkil ve arkadaşlarına yapılırken kanalınızda çalışan ve yayın yapan birçok insan her birini alkışlamış, hatta “daha yok mu?” manasına gelecek bir anlayış benimsemiştir:
- Halk TV karşılığında maaş ödeyerek Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Timur Soykan gibi -bizzat kendileri de hukuksuzluk mağduru olan- kişileri ekranına çıkartmış, bu kişiler bugün eleştirdikleri her şeyi kendileri de başkalarına yapmışlardır. Başkalarına yapılan hukuksuzluğu sevinçle karşılamış, ellerinde sopalarla genç hanımların fotoğraflarını ekrana yansıtıp saatlerce tutuklanmalarından, kelepçelenmelerinden, bir ilden diğerine sürekli cezaevi cezaevi dolaşmalarından adeta mutluluk duymuşlardır.
- Bu kişilerin yayın anlayışları ya da kanalınızda görev yapmalarından elbette şahsınız tek başına sorumlu değilsiniz. Muhtemelen yapılan bir çok vicdana aykırı hukuku çiğneyen yayından haberiniz de olmamıştır ve belki de siz de kimi zaman bu üsluptan bizzat mağdur olmuşsunuzdur. Bundan sonrasında benzerlerinin yaşanmaması için şahsınızı bilgilendirmek amaçlı bunlar dile getirilmektedir.
- Adnan Oktar davası dosyasının tamamı yalan olduğu ispatlanmış beyanlardan oluştuğu halde bu beyanlar ispatlanmış gerçek gibi kanalınızda yayınlanmıştır.
- Müvekkilin hanım arkadaşları yüz üstü yere yatırılıp elleri sırtlarından kelepçelenip alınlarına uzun namlulu silahlar dayanıp saatlerce bu şekilde tutulunca kanalınızda bu görüntüler adeta alkışlanmıştır.
- Müvekkilin arkadaşlarının ailelerinden 40’dan fazla insan çocuklarının çektiklerine dayanamayıp vefat ettikleri, çocuklarının anne babalarının cenazesine bile katılmasına izin verilmediği halde kanalınızda yapılan haksızlıklar sürekli körüklenmiştir.
- Adnan Oktar davası dosyasında gencecik insanlar gerekçesiz tutuklanıp, 25 ayrı ilde 33 ayrı cezaevine dağıtılıp “bir daha mavi gökyüzünü görmek istiyorsan Adnan Oktar’a iftira at” diye tehdit edilerek etkin pişman yapılmak istendiğinde kanalınız bu hukuk dışılığa karşı tek kelime etmemiştir.
- Tek kelime etmemek bir yana etkin pişmanlık müessesi teşvik edilmiş, genç kızların korkutularak hazırlanan iftiraları çarşaf çarşaf yayınlanmıştır.
- Hiçbir haklı ve hukuki gerekçe olmadan müvekkil ve arkadaşlarının mallarına mülklerine el konulduğunda “Adnan Oktar’ın milyarlarına el konuldu” diye sevinç içinde haberler yapılmıştır. Ki müvekkil Adnan Oktar ne üzerine tapulu bir malı ne de bankada bir hesabı bulunmamaktadır.
- Ancak arkadaşlarının ailelerinden nesillerdir gelen şirketlerine ve alın terleriyle kazandıklarına örgütsel gelir denilerek el konulmuş, hatta emekli maaşları dahi örgütsel kazanç denilerek bloke edilmiş, el konulan arabaları, evleri hatta ayakkabıları dahi satışa çıkarılmıştır.
- Aleyhinde tek bir tane bile somut delil olmadığı tam tersine tutulan raporlar lehine delillerle dolu olduğu halde müvekkil tutuklandığı günden bu yana avukat kısıtlamasına maruz kalmaktadır. Haftanın belli günlerinde, sınırlı saatte, memur eşliğinde, iki kamera kaydıyla avukatlarıyla görüşebilmekte, tüm savunma evraklarına el konulmakta, savunma haklarının tamamı ihlal edilmekte buna karşın kanalınızda avukatlarıyla görüşmesi dahi suçmuş gibi yansıtılmıştır.
- Müvekkilin avukatları sırf savunma yaptıkları ve bu savunma etkili olduğu için hiçbir somut delil olmamasına rağmen tek bir etkin pişman sanığın ifadesi ile tutuklanmışlar, mesleklerini kaybetmek tehlikesiyle karşı karşıya kalmışlardır. O gün savunmaya yapılan müdahale kanalınız yayınlarında teşvik edilmiş olduğundan bugün diğer başka avukatlar da hedef olmaktadır.
- İstinaf Mahkemesi yerel mahkemenin yaptığı 700’den fazla hukuksuzluğu tespit edip dosyada yalan beyan dışında hiçbir aleyhe delil olmadığını görerek bozma kararı verdiğinde, kanalınız İstinaf hakimlerini dahi hedef tahtasına koymuştur. Cesaret edip hukuka uygun karar veren hakimlerin hedef gösterildiği bir ortamda başka hakimlerin cesaret göstermesinin önünü kesildiğini daha öngöremeyen bir yayın anlayışı benimsemiştir.
Daha bunlar gibi çok sayıda yanlış bugün yan yakıla şikayet edilen hukuksuzluk kabusunun maalesef temellerini atmıştır. Bugün yaşananların gerçek sebebi:
BU HUKUKSUZLUKLAR İLK UYGULANDIĞINDA, HUKUKSUZLUK OLDUĞUNU HERKESİN ÇOK İYİ BİLİYOR OLMASINA RAĞMEN ELBİRLİK HUKUKSUZLUĞA GÖZ YUMULMASI, DAHA DA ÖNEMLİSİ HUKUKSUZLUĞUN OLAĞANLAŞTIRILIP MEŞRULAŞTIRILMAYA ÇALIŞILMASIDIR.
Adnan Oktar davası dosyasında “ortaya atılan iddiaların tutarsızlığı, oluşturulan iftira mekanizması, yalan olduğu açıkca görülen beyanların esas alınması, insanlar üzerinde “yargı eliyle” baskı kurulması, haksız tutuklamalarla insanların mağdur edilip iftira atmaya mecbur edilmesi” gibi YÜZLERCE HUKUKSUZLUK YAŞANDIĞINDA VE HALK BUNDAKİ ANORMALLİĞİ GÖRÜP BUNLARIN HİÇBİRİNE İTİBAR ETMEDİĞİNDE, SAĞ VE SOL BASIN ELBİRLİĞİ İLE “YALANLARA İNANIN, HUKUKSUZLUĞU KABULLENİN” KAMPANYASI YAPMAMIŞ OLSAYDI, bugün kimse artık benzeri haksızlıklarla muhatap olmak durumunda kalmayacaktı.
BUGÜN İMAMOĞLU DAVASINDA YAŞANAN HUKUKSUZLUKLAR (Kİ BUNLAR HENÜZ SADECE BİR KISMIDIR, ŞİDDETLE ARTACAĞI DA GÖRÜLMEKTEDİR) ADNAN OKTAR DAVASI DOSYASINDA “TUTMASI” YANİ HALKA KABUL ETTİRİLMESİ İÇİN İTTİFAKLA ÇABA GÖSTERİLMİŞ YÖNTEMLERDİR. Her ne kadar arif olan Türk halkı Adnan Oktar Davası dosyasındaki kumpası net olarak görmüş ve yalanlara itibar etmemiş olsa da, hukuksuzluğun olağanlaştırılmasında bu çabaların bir dönemeç olduğu açıktır.
ADNAN OKTAR DAVASINDA HER TÜRLÜ HUKUKSUZLUĞUN “TUTMASI” İÇİN ÇABA GÖSTERİLMİŞTİR. TUTTUĞUNU DÜŞÜNDÜKLERİ HER TÜR YÖNTEM DE BUGÜN HERKESE UYGULANMAKTADIR.
Dolayısıyla şimdi hemen her gün hukuksuzluktan ve adaletsizlikten şikayet edenlerin şikayet ettikleri yöntemlerin tutmasının baş aktörleri olduğunu göz ardı etmemeleri gerekir. Samimi olarak bu hatalarını gördüklerinde ve vazgeçtiklerinde gerçek adalete kavuşmak için en önemli adım atılmış olacaktır.
Sonuç olarak SAYIN CAFER MAHİROĞLU, müvekkil Adnan Oktar sizin samimiyetinize güvenmektedir. Bunları kızgınlık ya da kırgınlıkla söylememektedir. Türkiye’nin aydın geleceği için adım atma cesareti göstereceğinizi düşündüğü için, iyi niyetle ve sevgiyle bu önemli konuları dile getirmektedir.
Saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz. 27.06.2025