İSTANBUL 1. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

DOSYA NO           : 2024/74 E.

SUNAN                 : Adnan Oktar

MÜDAFİ               : Av. Mert Zorlu

KONU                   : Dosyamızda “tanık” sıfatıyla ifadesine başvurulan Fatih Kılıç isimli şahsın beyanlarına güvenilemeyeceği konusundaki açıklamalarımızdan ibarettir.

AÇIKLAMALAR     :

FATİH KILIÇ KİMDİR, DOSYAMIZLA ORGANİK BAĞI NEDİR

Sayın mahkemenizde 10.07.2024 tarihinde görülen celsede Fatih Kılıç isimli şahıs tanık olarak huzura alınmış ve müvekkile mesnetsiz suçlamalar yöneltmiştir. Ancak kanaatimizce Fatih Kılıç’ın bu davada tanıklık yapması mümkün olmayıp, şahsın “sanık” sıfatıyla kovuşturmaya dahil edilmesi ve buna göre yeniden ifadesinin alınması gerekmektedir.

Ancak daha önce şunu ifade etmek isteriz ki Fatih Kılıç huzurdaki beyanında, sanıkların bir önceki celsedeki ifadelerinde kendisinin yalanlarının ve çelişkilerinin bir kısmını gündeme getirmeleri üzerine, ifadesi boyunca bu açıklarını kapama girişiminde bulunmuştur. İfadesinin hemen başında yaptığı açıklamalar ve zaman zaman yaptığı vurgular bu açıdan dikkat çekicidir. Örneğin, sanıkların Fatih Kılıç’ın etkin pişman sanık olmasının ardından 7-8 defa ifade vermeye gitmiş olmasının ve her defasında ifadesine yeni isnatlar eklemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu gündeme getirmeleri üzerine ifadesinin hemen başında, “ben çok şey bir psikolojiyle geldim kolay değil kaçtım geldim bir anda ifade veriyorum benim daha anlatacağım çok şeyler olacaktır dedim ben dedim hani size mutlaka her şey olduğunda geleceğim siz de beni ararsanız her zaman gelirim dedim ki beni çok aradılar ben çok ifadelere gittim kendimden de gittim ne zaman aradılarsa aynı gün gidip ifademi verdim geldim” demiştir. Bu inandırıcılıktan ve gerçeklikten son derece uzak bir durumu örtbas etme çabasıdır.

Zira yine kendi beyanına göre kendisinin teslim olmasından kısa süre önce operasyon yapılan firari Erol Şimşek ve Orkun Şimşek’in adreslerini polise bildiren ve bu operasyonun yapılmasını sağlayan, etkin pişman sanık statüsüne kavuşabilmeyi garanti altına alan bir takım “gizli ve önemli” bilgileri teslim olmadan önce polisle paylaşan, özetle son derece programlı ve planlı hareket eden birinin bir anda bir sabah uyanıp “kaçmaya” karar vermediği, apar topar emniyete gitmediği açıktır. Bu derece sistemli hareket eden, etkin pişman olmanın hazırlıklarını çok önceden yapan birinin psikolojisinin dağınık olmayacağı da aşikardır. Dolayısıyla “psikolojim bozuktu, unutmuş olabileceğim şeyler olabilirdi, hatırladıkça gelir anlatırım” hikayeleri gerçekle bağdaşmadığı gibi normal ve hukuki bir adli süreç kavramıyla da bağdaşmamaktadır.

Fatih Kılıç’ın, dosyaya sunduğu gerçek dışı bilgilerin soruşturma safhasında yalan olduğunun açığa çıkması ve sanıkların da bunu ilk ifadelerinde dile getirmeleri üzerine başvurduğu bir diğer örtbas etme yöntemi de “devam eden başka gizli soruşturmalar var” hikayesini uydurmasıdır. “O yüzden bazen yutkunuyorum konuşurken, kafamda kuruyorum, çünkü bazı ifadelerle ilgili devam eden hala soruşturma olduğunu biliyorum gizli soruşturma var bazı isimler bazı olaylarla ilgili” şeklinde kurduğu teatral cümlelerin hukuken de mantıken de bir karşılığı yoktur. Beyanı sırasında yutkunmadığı açıkca görülmekle birlikte, kendisinin “polis, operasyon, tutuklanma, cezaevi korkularını” istemsizce sık sık vurguladığı “ortalık yangın yeri, yanıyor, korkuyor herkes” vb gibi cümlelerinden de anlaşıldığı üzere “başka soruşturmalar da var” cümleleriyle sanıklar üzerinde korku oluşturabileceğini düşündüğü anlaşılmaktadır. Ancak bu yöntemler Fatih Kılıç’ın emniyet ve savcılık ifadelerinde gerçeği söylemediği somut durumunu değiştirmemektedir.

Sanıklara emniyet ve savcılık sorgularında sorulan, önemle üzerinde durulan, hakkında bu dosya kapsamında araştırma ve inceleme yapılan, birkaç kişinin ifadesine başvurulan ve doğruluğunun tespit edilmiş olsa bu dosyanın belki de tek ve en önemli konusu haline gelebilecek hususların hiçbir savcı tarafından dosyanın dışında bırakılmayacağı açıktır. İleride de izah edeceğimiz üzere, soruşturma esnasında yapılan araştırmalar Fatih Kılıç’ın yalan söylediğini ortaya çıkarmış ve bu durum bu kişinin beyanlarının hukuken değeri olmadığını göstermiştir. 

  1. FATİH KILIÇ BU DOSYANIN TANIĞI DEĞİL SANIĞI OLMASI GEREKEN BİR KONUMDADIR

Fatih Kılıç, huzurunuzda verdiği beyanda 2002 yılında müvekkilin arkadaş grubuna dahil olduğunu ve 2022 yılına dek 20 YIL BOYUNCA bu grup içinde bilfiil yer aldığını ifade etmiştir. Şahıs, 2018 yılı öncesi (kanaatimizce suç teşkil etmeyen ancak iddia makamının iddianamesine taşımış olduğu) sözde eylemlerden dolayı Sayın Heyetinizce görülmekte olan 2024/60 E. Sayılı dosyada müvekkilin arkadaş grubuna aidiyetinden, müşteki beyanlarına göre hukuk ve adliye imamı olmak, hukuk ofisinin idaresinden sorumlu bulunmak iddiaları ve bir cinsel saldırı isnadından mütevellit yargılanmaktadır. Dolayısıyla, Sayın Mahkemenizde yürütülmekte olan 2024/74 E. Sayılı kovuşturmanın konusunu teşkil eden iddiaların tam olarak içindedir.

Malum olduğu üzere 2024/74 E. Sayılı kovuşturma, müvekkilin arkadaş grubunu sözde suç örgütü olarak kabul ederek 2019 – 2022 yılları arasında bu grubun sözde suç örgütü faaliyetleri gerçekleştirdiği iddiası üzerine inşa edilmiştir. Fatih Kılıç isimli şahsın bu kovuşturmada “sanık” sıfatıyla yer alması zarurettir çünkü, bizzat kendi ifadelerine göre kendisinin 2018 tarihli polis operasyonu ile gözaltına alınmamış olduğu, bu sayede kaçarak saklandığı ve firari konuma geçtiği, 2018 yılı Temmuz ayından 2022 yılı Temmuz ayına kadar geçen 4 yıllık sürede bilfiil en yoğun hukuki faaliyetlerin odağında yer aldığını öne sürmektedir.

Fatih Kılıç’ın emniyet ifadesinde ve kendisinin emniyete teslim ettiği, hukuki delil niteliği taşımayan ve müvekkil aleyhine hiçbir içeriğini kabul etmediğimiz yazışmalarda ARKADAŞ GRUBU İÇERİSİNDE 2002-2018 YILLARI ARASINDA;

  • Hukuk ofisinin idaresi ve faturaların ödenmesi, giderlerin karşılanmasına kadar tüm işleyişinin takibi,
  • Hukuk ofisinde görev yapan avukatların maaşlarının ödenmesi,
  • 1999 dosyası savunmasının hazırlanması ve yargılama aşamalarının takibi,
  • Üsküdar davası olarak bilinen 2008/1211 S. ve 2012/815 E. 2013/27 K. sayılı dosyanın dilekçelerinin hazırlanması da dahil tüm dosyanın takibi,
  • İşkence davası olarak bilinen …. Sayılı dosyanın tüm detaylarıyla takibi,
  • Tekziplerin yayınlanması, hakaret ve tazminat davalarının açılması ve bunların tüm hukuki süreçlerinin takibi,
  • Adliyedeki günlük evrak işlerinin takibi

2018-2022 YILLARI ARASINDA, YANİ HUZURDAKİ DOSYANIN SUÇ TARİHİ OLARAK BELİRLEDİĞİ DÖNEMDE İSE,

  • Savunma sürecinin düzgün işleyebilmesi için kurulması gereken sistemin nasıl olması gerektiğini izah ettiği ve arkadaş grubunu buna göre yönlendirdiği,
  • Tüm savunma sürecinin kendi kontrolünde ilerlemesini istediği ve her aşamada mutlaka kendisi ile “istişare” edilmesini yazdığı,
  • Yapılacak hukuki savunmalara yönelik tavsiyeler verdiği, sözde örgüt üyelerini sık sık uyardığı ve yönlendirmeler yaptığı,
  • Süreçleri yakından takip ettiği ve strateji belirlediği,
  • Sosyal medya paylaşımları yapılması konusunda talimatlar verdiği,
  • Cezaevinde tutuklu bulunan sanıklar tüm ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli organizasyonlara katkıda bulunduğu,
  • Yargılama sürecindeki tüm aşamalara vakıf olmaya çalıştığı, mevcut çalışmaları görmek istediği, diğer avukatların neler yaptığını öğrenmek, aile avukatları ile yakın bağlantıda olmak, yeni avukatlarla ilgili süreci görmek ve sosyal medya ile ilgili güncel bilgilere sahip olmak istediği,
  • Firari olduğu bilinen kişilerle de irtibatta olduğu, KENDİSİ TARAFINDAN İKRAR EDİLMEKTEDİR.

10.07.2024 tarihli celsede Sayın Heyetinize verdiği ifadeyi incelediğimizde de, kendisi 2018 – 2022 yılları arasında müvekkilin arkadaş grubundaki konumunu ve faaliyetlerinin bazılarını şöyle izah etmektedir:

  • Ben de şimdi hukuk grubuyum, hukuku birazcık az çok hani eskiden biliyorum, bir şeyler yapmak istiyorum, sağa sola ulaşmaya çalışıyorum, ne yapabilirim nasıl faydam olur diye…
  • Hukuk imamı olarak aranıyorum, hukuk imamı olarak aranıyorum kaçıyorum…
  • Ben en ortada durmak için birilerine ulaşmaya çalıştım…
  • Ben o işlerin tam ortasındaydım…
  • İşte şöyle bir dilekçe lazım tutukluluğa itiraz edeceğiz gözaltına itiraz edeceğiz sağlık raporları vereceğiz ilk günler böyle bu şekilde ben onlara dilekçe takviyesi sağlıyorum…
  • Cezaevlerinde kimin nerede olduğunu bulmaya çalışıyoruz, herkese temiz çamaşır, işte ihtiyacı nedir klasik daha çok…
  • Bu şekilde bayağı bir dönem gittik efendim çalıştık ettik dilekçeler gönderdik
  • Bir gün efendim biz dosyayı böyle bakarken bizim önümüze dosya çünkü sabah akşam geliyor avukatlar atıyor ben bir gün şey gördüm, şüpheli Dilek Çelikten diye gördüm başka bir dosyada aa dedim Dilek Çelikten de şüpheli olabilir dedim hemen haber verdim, dedim ki dikkat etsin, şüpheli olabilir alınabilir bu kadın da riskli dikkat etsin diye haber gönderdim…
  • Böyle örnekler geliyor notları geliyor ve biz bunlara ben baktım bunlara diyorum ki burada hatalı riskli yerler var, burada hatalı riskli yerler var, bunlara sakın sey yapmayın, riskli olur diyorum bunları kullanmayalım diyorum…
  • Bana soruyor çünkü ben biliyorum herkesin maaşını ben veriyorum elden. Bütün gün ofisteyim…
  • Halbuki o büroyu ben yönetiyordum fiiliyatta…
  • Tabi bazı içinde hukuki detay olan konuları da teyit alıyorlar, bakıyoruz biz, kendimizce bunda risk var yok diyoruz…
  • Nihan Toklu bana Pelin'ler aracılığıyla soruyu gönderiyor…ben yine ona cevap yazıyorum

Sayın Heyetiniz tarafından görülmekte olan kovuşturmada sanık sıfatıyla yargılanan kişilerin iddianamede yer alan hukuki değerlendirme kısımlarına baktığımızda, Fatih Kılıç’ın kendisi adına zikrettiğine benzer faaliyetler birer suç isnadı olarak kullanılmıştır. İddia edilen bu eylemlerin bir suç teşkil etmediği kanaatimizi tekrarlamakla birlikte, Fatih Kılıç’ın bizzat iddia ettiği şahsi eylemlerinin iddianameye taşınmaması, Fatih Kılıç’ın sanık olarak kovuşturmaya dahil edilmemesi, Fatih Kılıç’ın müvekkili ve arkadaşlarını suçlayıcı beyanlar vermesi karşılığında bu kovuşturmadan muaf tutulmuş olabileceğini ister istemez akıllara getirmektedir.

  1. FATİH KILIÇ’IN DOSYAMIZLA ORGANİK BAĞI, TANIK İFADESİNİN GÜVENİLMEZ OLMASINA SEBEBİYET VERMEKTEDİR

Fatih Kılıç Temmuz 2022’de etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak niyetiyle başvuruda bulunmuştur. Bu aşamada başvurusunun kabul görebilmesinin yegane yolunun, müvekkile ve arkadaşlarına suç isnat etmek olduğu aşikardır.

Etkin pişmanlıktan istifade etmeyi ümit eden şüphelilere sunulan yegane yol, bir takım sözde suçlara dair bilgiler sunmasıdır. Fatih Kılıç da bu beklentinin farkında birisi olarak, ifadelerinde bir takım suç isnatlarında bulunmak mecburiyetinde olduğunun bilincindedir. Anlatabileceği gerçek bir suç eylemi bulunmadığı içinbir taraftan sayfalar dolusu hikaye anlatmış, diğer taraftan da %99'u gerçek ve meşru olayların aralarına %1 oranında yalanlar sıkıştırarak güya çeşitli suçların ifşasında bulunmuş gibi bir tavır takınmıştır. Etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanarak cezaevine girmemenin tek muhtemel yöntemi olarak böyle davranmaya mecbur kılındığını düşünmekteyiz.  

Nitekim, ana dava yargılamalarında benzer şekilde etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak için başvuran bazı şüpheliler, güya “yeterli derecede suç isnadında bulunmadıkları” gerekçesiyle aylarca cezaevlerinde tutulmuştur. Bu kişiler ne zaman ki “suç uydurmak” mecburiyetinde kalmışlardır, işte o zaman hepsi tahliye edilmiştir.

Bu şekilde tahliye edilenler arasında haklarında cinsel saldırı suçlarına dair isnatlar bulunlar da vardır. Cinsel saldırı suçunda etkin pişmanlık gibi bir müessese bulunmadığı halde, müvekkil ve arkadaşları hakkında gerçek dışı suçlayıcı beyanlarda bulunan herkes derhal tahliye edilmiştir. Bu kişiler, yerel mahkeme tarafından haklarında 60-70 yıllık cezalara hükmedildiğinde dahi tutuklanmamış, serbestçe yaşamaya devam etmişlerdir. İstinaf tarafından ceza hükümlerinin bozulması ve dosyanın yerel mahkemeye iadesi sonrası süreçte aynı kişiler aynı suçlardan bir kere daha 60-70 yıl ceza almış ancak bu durumda dahi tutuklanmamışlardır. TCK m.220/2 kapsamında hükmedilen cezalarda, etkin pişmanlığa başvurmayan sanıkların cezaları en üst sınırdan 4 yıl 6 ay olarak tespit edilirken, etkin pişmanlığa başvuran sanıklar 11 ay gibi bir ceza almış ve doğal olarak HAGB hükmünden istifade etmişlerdir.

Ortada bu kadar somut örnekler varken, 2022 yılında etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak ümidiyle başvuru yapan Fatih Kılıç’ın, müvekkil ve arkadaşlarına yönelik hayali suç hikayeleri üretmesi ve bunlara ifadesinde yer vermesi kaçınılmazdır. Kaldı ki Fatih Kılıç uzun yıllardır hukukla ilgilendiğini ve 2018’den 2022’ye kadar geçen 4 yıllık süreçte yargılamaların her aşamasını çok yakından takip ettiğini, binden fazla dilekçe kaleme aldığını beyan etmektedir. Dolayısıyla, süreçte etkin pişman sanıkların nasıl bir farklı muameleye tabi tutulduğunu, ne gibi avantajlar elde ettiklerini çok iyi bilen bir kişidir.

Neticede, Fatih Kılıç 2024/60 E. Sayılı dosyada müvekkilin arkadaş grubuna aidiyetinden dolayı TCK m.220/2 kapsamında yargılanmaktayken ve burada etkin pişman sanık konumundayken, yine müvekkilin ve arkadaşlarının yargılandığı “sözde suç örgütünün devamı” isnatlı 2024/74 E. Sayılı dosyada sanki müvekkil ve arkadaş grubuyla hiçbir alakası yokmuşcasına “tarafsız tanık” olarak ifadesine başvurulması, bu ifadesinde tarafsız beyanda bulunabileceğinin düşünülmesi kanaatimizce olanaksızdır

  1. FATİH KILIÇ’IN VERDİĞİ İFADELER ŞAİBELİDİR, SUNDUĞU DİJİTALLER HUKUKİ DELİL NİTELİĞİ TAŞIMAMAKTADIR

Fatih Kılıç kendi beyanına göre müvekkilin arkadaş grubuyla 2002 yılında tanışmış ve grubun yürüttüğü sosyal / ilmi alanlardaki sivil toplum faaliyetlerine dahil olmuştur. 2002 yılından 2022 yılına dek tam 20 yıl boyunca bu grubun içerisinde yer almıştır. Özellikle 2018 ile 2022 yılları arasında firari olmayı tercih ederek kendi ifadelerine göre başta müvekkil olmak üzere gruptaki tüm arkadaşlarının hukuki savunmalarına çaba harcaması, bu konularda aralıksız çalışma yürütüp dilekçeler kaleme alması, hukuki savunma stratejileri düşünüp hayata geçirmesi, savunma hazırlayacak avukatlara tavsiyeler vermesi gibi davranışları, Fatih Kılıç’ın 2022 yılına dek arkadaş grubunda severek isteyerek yer aldığını göstermektedir.

Ancak 2022’de ana dava yargılamasında çok önemli bir gelişme yaşanmıştır. Yerel mahkemenin ceza hükümleri İstanbul Bölge Adliyesi 1. Ceza Dairesi tarafından bozulmuş ve hemen hemen tüm ceza hükümleri bakımından beraat veya davanın düşmesi kararı verilmesi gerektiğine hükmedilmiştir. Bu hükümle birlikte cezaevinde tutulan yaklaşık 100 kişi tahliye olmuşlardır. Kısa süre sonra bu olumlu atmosfer, derin devlet bağlantılı bazı gazetecilerin ve etki odaklarının devreye girmesiyle tersine dönmüş ve istinafça verilen kararlara itiraz edilmiş, bu itirazın sonucunda da tahliye edilen tüm sanıkların yeniden tutuklanması kararı çıkarılmıştır. Sanıklara beraat ve tahliye kararları veren istinaf heyeti hakkında derhal soruşturma açılmış ve hakimler görevlerinden alınarak tenzil-i rütbe ile farklı dairelere dağıtılmışlardır.

İşte kanaatimizce Fatih Kılıç bu aşamada adalet mekanizmasına inancını yitirmiştir. Görünüşe göre hukuk yoluyla ne yaparsa yapsın netice alamayacağı hissine kapılarak, tamamen çaresiz hissederek kendini kurtarmak için bir çözüm yolu arayışına girmiştir. Ana dava dosyasının husumetli müştekileri (ki bu kişilerin etkin pişman sanıkları ve sözde mağdurları organize ettikleri dosyada mevcut belge ve delillerle ve kendi beyanlarıyla sabittir), bir kısım basın yayın organları, buralarda görev yapan üç beş gazeteci ve haberci, ve bunları arka planda destekleyen bazı derin devlet elemanlarının tuzağına düşmüş görünmektedir. Tek kurtuluş yolunun müvekkil ve arkadaşlarına gerçek dışı sahte suçlar isnat ederek etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanabilmek olduğunu düşünerek ifade vermeye gitmiştir.

Etkin pişmanlığa başvurduğu ilk ifade tarihi 19.07.2022’dir. Bu ifadesinde ve bunu takip eden günlerde devam eden ifadelerinde, ELİNDE E-MAİL YAZIŞMALARI OLDUĞUNA DAİR BİR BEYANATI BULUNMAMAKTADIR.

İlk ifadesinden yaklaşık 40 gün sonra, 30.08.2022’de yeniden ifade vermeye gitmiş ve bu ifadesinde güya kendi kullanımında bulunan bir e-mail hesabının bilgilerini vermiş, ayrıca üzerinde çalışarak ayrıştırdığı ve klasörlediği toplam 13 klasör dolusu sözde yazışma çıktısını da teslim etmiştir. İlk ifade dönemi 19 Temmuz’dan 29 Temmuz’a kadar devam ettiği halde, BÖYLESİNE BÜYÜK ÇAPLI BİR “SÖZDE” DELİLİN ELİNDE BULUNDUĞUNDAN İLK GÜNDEN BERİ TEK KELİMEYLE DAHİ BAHSETMEMESİ, hayatın olağan akışına aykırıdır.

Fatih Kılıç’ın Sayın Heyetinize verdiği ifadede de zikretmiş olduğu e-mail yazışmaları, Fatih Kılıç’ın iddiasına göre 2018 – 2019 yılları arasında serbest bırakılmış birkaç avukatla yaptığı yazışmalardır. Nitekim 2024/74 E. Sayılı kovuşturma iddianamesi tek başına Fatih Kılıç’ın sunduğu birtakım yazışmalar ve etkin pişmanlık ifadelerine dayandırılmıştır. Her ne kadar Fatih Kılıç sayın heyetinize bu e-mail yazışmalarını avukatlarla yürüttüğünü iddia etmişse de, 19.07.2022 tarihli Mali Şube ifadesinde sayfa 94-95’te benim bu süreçte herhangi bir avukatla doğrudan bağlantım olmadı. İlk zamanlarda Ufuk Zeytinoğlu ara ara benden bazı konularda dilekçeler yazmamı istiyordu. Bazı avukatlarla irtibatta olan kişi Ufuk Zeytinoğlu idi. Daha sonra Eda Babuna ve Meltem Daban tahliye oldular. Benden istedikleri dilekçeleri yazıp onlara ilettim. Onlar da uygun avukatlara ileterek dosyaya verilmesini sağladılar” şeklinde açıklama yapmıştır.

Fatih Kılıç tarafından üretilmiş sahte delillerin hukuken geçersizliği konusuna girmeden önce, Fatih Kılıç’ın bu çelişkili beyanını göz önüne alarak ifadelerinin ne derece güvenilmez olduğunu tekrar vurgulamak isteriz.

  1. FATİH KILIÇ'IN DOSYAYA SUNDUĞU DİJİTAL MATERYALLERİN HUKUKİ DELİL NİTELİĞİ YOKTUR

Fatih Kılıç 13 klasörlük e-mail yazışmalarını 30.08.2022 tarihinde teslim etmiştir. Daha sonra 20.10.2022’de de bir kısım yazışmayı daha sunmak üzere savcılığa gitmiş, 1 klasör daha evrak sunmuştur. İfade tutanağında e-mail yazışmalarını yaptığını iddia ettiği mail adresinin şifresini vermiş, “bu şifreyi yeni değiştirdim. Cep telefonumu da bu maile bağladım. Emniyette ilk bilgi sahibi olarak ifade verdiğim günden beri herhangi bir giriş de sağlamadım demiştir. Ancak bu durumda, ilk ifadesini verdiği 30.08.2022’den 40 gün kadar sonra 20.10.2022’de 13 klasör tutacak e-mail çıktısını nasıl hazır edip emniyete sunduğu sorusu akıllara gelmektedir. Bu şartlar altında, söz konusu klasörlerin önceden "e-mail yazışmaları görünümü verilmiş" düzmece içerikler üretilmek suretiyle hazır edilerek kendisine verilmiş olabileceği şüphesi uyanmaktadır.

Nitekim Fatih Kılıç’ın sunduğu hukuksuz dijital materyal hakkında Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından 14.11.2022 tarihinde tanzim edilen Araştırma Raporu’nun sonuç kısmında şu değerlendirme yapılmaktadır:

“Internetin yapısı gereği veriler ve paylaşımlar üzerinde ekleme, çıkarma, değiştirme yetkisi bulunan kullanıcıların tercihlerine göre verilerin ve paylaşımların değiştirilebilir nitelikte olduğu bilinmelidir. Hakkında çalışma yapılan hesapların ilgililere ait olabileceği gibi bahse konu hesapların ilgililerin bilgisi dışında kişisel bilgileri veya fotoğrafları kullanılarak başkaları tarafından oluşturulmuş sahte hesaplar olabileceği, hesapların başkaları tarafından ele geçirilmiş ve ilgililerin rızası dışında kullanılmış olabileceği, ilgililerinin kendi paylaşımlarını hesap bilgilerini veya diğer bilgilerini sonradan değiştirebileceği, gizleyebileceği, askıya alabileceği, kapatabileceği veya hesabın ilgili sosyal ağ tarafından kapatılabileceği, ilgili veya diğer şahıslar tarafından aynı isim veya rumuz ile birden fazla hesap açılabileceği hususlarının değerlendirmelerde göz önünde bulundurulması gerekmektedir.”

GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ, RESMİ RAPORA GÖRE FATİH KILIÇ’IN KENDİ KULLANIMINDA OLDUĞUNU ÖNE SÜRDÜĞÜ MAİL ADRESİNİN GERÇEKTEN ONUN TARAFINDAN KULLANILIP KULLANILMADIĞI TESPİT EDİLEMEMİŞTİR. Bununla birlikte, Fatih Kılıç’ın bir takım sahte kullanıcı adlı mail adreslerini de bazı sanık avukatlarla irtibatlandırmaya çalışmasının kanıtlanabilir somut delillerle tespitinin yapılamadığı anlaşılmaktadır. Kullanıcı kişilerin kimliklerinin saptanamadığı bir takım yazışmalar hakkında Siber Şube tarafından hazırlanan rapor, BU YAZIŞMALARA DIŞARIDAN MÜDAHALE EDİLEBİLECEĞİNİ, BUNLARIN ÜZERLERİNDE EKLEME, ÇIKARMA, DEĞİŞTİRME YAPILABİLECEĞİNİ ORTAYA KOYMAKTADIR. Bu şartlar altında, hukuken güvenilirliği olmayan bu sözde delillere itibar edilmesi mümkün değildir.

Kaldı ki, Fatih Kılıç tarafından sunulmuş olan hukuk dışı belgelerin Mali Şube’de görevli polis memurları tarafından 01.12.2022 tarihinde incelenmiş ve raporlanmış olması, CMK m. 122’de düzenlenen “belge ve kağıtları inceleme yetkisi cumhuriyet savcısı ve hakime aittir” hükmüne aykırılık teşkil etmektedir. Söz konusu usüle aykırılık, Fatih Kılıç’ın sunduğu evrakları CMK bakımından da hukuksuz hale getirmektedir.

  1. FATİH KILIÇ’IN HUZURUNUZDA VERDİĞİ İFADE TUTARSIZLIKLARLA VE ÇARPITMALARLA DOLU KURGU BİR HİKAYEDEN İBARETTİR

10.07.2024 tarihinde görülen celsede Fatih Kılıç “tanık” olarak huzura alınmış ve uzun bir ifade vermiştir. Bu ifadesi, müvekkil ve arkadaşlarına duyduğu husumeti açığa vuran, yargılanmakta olduğu diğer davada başvurduğu etkin pişmanlık hükümlerinden istifade edebilmek amacına matuf çarpıtmalarla ve hayali isnatlarla doldurulmuş kurgu bir hikayedir.

Bu hikaye metni, davamızı ilgilendiren konular yerine yargılamanın kapsamadığı geçmiş dönemlere odaklanan, bu sayede rahatlıkla hayali suç isnatları yapılabilecek, hatta hakaret edilebilecek bir metin olarak düzenlenmiştir. Fatih Kılıç bu metne sadık kalabilmek için olağan dışı bir çaba sarfetmiş, kendisinin “etkin pişman sanık” olduğunun hatırlatılmasından müthiş rahatsızlık duymuş, defalarca bu tanıma karşı çıkmış, sık sık müdafilerle ve bizzat sayın Başkan ile zıtlaşmak pahasına kendisine “temin edilen” metni dillendirmiştir.

Bilirkişi marifetiyle hazırlanan SEGBİS çözümleme tutanağında 18. Sayfada başlayan ifadesi, ancak 26. Sayfaya gelindiğinde kendisinin “şimdi o zaman sizin takdiriniz üzerine bu dosyaya geleyim isterseniz” sözüyle davamız konusu döneme giriş yapmaktadır.

5.1) ISRARLA DOSYA KAPSAMINDA OLMAYAN 2018 ÖNCESİ OLAYLARI KAPSAMLI ANLATMASI VE SUÇ OLMAYAN ŞEYLERİ SUÇ GİBİ GÖSTERME ÇABASI

      Fatih Kılıç’ın huzurdaki ifadesinde sık sık, “ileride detaylandıracağım, her şeyi açıklayacağım, birazdan anlatacağım” vurgularını yapması ve anlattıklarına bir nevi heyecan katma çabası da, etkin pişmanlık müessesinin hakkını verme gayreti olarak görülmektedirNe var ki yaklaşık 30 sayfa dökümü olan beyanı boyunca tek bir tane bile somut delil ortaya koyamadığı gibi hiçbir isnadına karşılık makul ve tutarlı bir açıklama yapamamış, hiçbir şeyi detaylandıramamış ve açıklayamamıştır.

    Fatih Kılıç’ın ısrarla dava konusu olmayan tarihlere ait yaptığı anlatımlara bakıldığında, büyük çoğunluğunun suç teşkil etmeyen detaylar içermesi dikkat çekmektedir. Örneğin, müvekkil Adnan Oktar’a yönelik “kişileri suça bulaştırdığı” iddiasında bulunurken buna örnek olarak verdiği tek husus Aykut Ayna isimli kişinin A9 TV’de canlı yayına çıkarılması olmuştur. Bir kişinin bir TV yayınına çıkması ya da çıkarılmasının TCK’na göre suç teşkil etmediği açık olmakla birlikte, sözde örgüt yapılanmasına dair “çok gizli bilgilere” sahip olduğu iddiasında olan birinin “suç olarak” yansıtmaya çalıştığı tek şeyin böyle sıradan meşru bir konu olması aslında müvekkil ve diğer sanıkların masumluğunun delili niteliğindedir.

    Fatih Kılıç ifadesinde geniş olarak 2018 öncesi döneme yer vermesi sırf müvekkile hakaret edebilmek ve Mahkeme üzerinde müvekkil aleyhine kanaat oluşturabilmek amacıyla bilinçli olarak seçilmiş bir yöntemdir. Kaldı ki suç gibi anlattığı birkaç konu da ana dava kovuşturması sırasında yargılanmış ve “non bis in idem” gereği kapanmış konulardır. Fatih Kılıç defalarca uyarıldığı halde bu konuları anlatmaya devam etmiştir. Örneğin;

    KENDINI TANITMAYAN BIR AVUKAT: Tanıgın anlatımları daha önce 30. Ağır Ceza       Mahkemesi'nde yargılanan konular... -Anlasılamadı. (00.09.56) bu dosyanın konusunu anlat dediniz ama su an anlatılan 2010-2011 yılları oldugu için onlar da yargılama konusu yapıldıgı için...

    Müdafi tarafından yapılan bu hatırlatma üzerine sayın Başkan Fatih Kılıç’ı uyarmış ve dava konusu döneme gelmesini söylemiş, ancak Fatih Kılıç Başkan’ın bu cümlesinden hemen sonra ilk cümlesinde 2008’de Çağlayan ve Kartal Adliyeleri’nin bulunmadığını söyleyip hiç istifini bozmadan “ezberletildiği şekilde” kendisine öğretilen metni seslendirmeye devam etmiştir. Bu üslubunu inatla sürdürmesi üzerine sayın Başkan tarafından 2 kere daha uyarılmıştır:

    BAŞKAN: Eski davaya ilişkin seylerden bahsetme tekrar söylüyorum…

    BAŞKAN: Bizim dosya güncel yapılanma ya, tekrar hatırlıyorum, güncele gel…

    5.2) DOSYADA İSMİ GEÇMEYEN VE SANIK OLMAYAN AV. NİHAN TOKLU HAKKINDA AÇIKCA YALAN SÖYLEMESİ

    Fatih Kılıç ifadesinde ana dava dosyası sanıklarından Av. Nihan Toklu’nun OPERASYONDAN BİRKAÇ GÜN SONRA YANİ HEMEN TEMMUZ 2018’DE TAHLİYE OLDUĞUNU ve kendisiyle irtibata geçtiğini iddia etmiştir.

    Pelin’le neydi Nihan çıktı, Pelin'le Nihan'ı da çok iyi tanırım birazdan onları da anlatacagım bu dosyanın sanıkları, dosyanın sanıklarına tek tek gelecegim.

    İkinci haftalardayız avukat Pelin çıktı durmuş avukat Nihan Toklu çıktı Pelin akçalı zaten dışarı çıktı eski örgüt üyesi

    Avukat Pelin, Avukat Nihan ve Pelin Akçalı'yı serbest bıraktılar, nasıl serbest bıraktılar, ben o kısmını bilmiyorum, o gün yanlıs hatırlamıyorsam 13 kisi Sulh Ceza Hakimligi'ne çıkıyor, içlerinden 5-6 kisi tahliye ediliyor ve tek tahliye olanlar da yanlıs hatırlamıyorsam onlardı 5-6 kisiydi çıktılar, Pelin Akçalı'nın nasıl çıktı bilmiyorum artık o detaylarını, çıktılar. Neyse bu örgüt için aslında bir nevi sans oldu, çünkü bunlar bir anda o yıllarda çok aktif bir role büründüler, çok aktif oldular. Çünkü Pelin ve Nihan avukat.

    OYSA SANIK AV. NİHAN TOKLU TEMMUZ 2018'DEN ŞUBAT 2020’YE KADAR TUTUKLU OLARAK CEZAEVİNDE TUTULDUĞU İÇİN, FATİH KILIÇ’IN BU ANLATIMININ GERÇEK OLMADIĞI AÇIK VE NETTİR. (EK. Av. Nihan Toklu’nun tahliye tarihini gösterir evrak)  Dahası beyanın devamında da ısrarla o tarihte tutuklu olan Av. Nihan Toklu’nun tahliye olduğu yalanına ek olarak, gerçekte cezaevinde tutuklu bulunan Av. Nihan Toklu’nun güya o dönemde dışarıda olup kendisiyle görüştüğünü, savunma hakkında fikir alışverişinde bulunduklarını, birlikte dilekçeler hazırladıklarını, bu dönemde Av. Nihan Toklu’nun önemli bir sorumluluk üstlendiğini ifade etmiştir:

    Ufuk beni bir şekilde onlarla görüştürdü, tabi o sıralarda efendim görüşme dediğimiz olay da böyle arıyorum alo Nihan neredesin şeklinde olmuyordu…

    Korkmadık bir şeyler yapmaya çalıştık, bir şekilde Pelin ve Nihan'a ulaştım ama tabi dediğim gibi telefonumda sim kart yok telefonum yok…

    Pelinlerle Nihanlarla yedek onların yedek bir telefonu üzerinden konuşuyorumişte şöyle bir dilekçe lazım tutukluluğa itiraz edeceğiz gözaltına itiraz edeceğiz sağlık raporları vereceğiz ilk günler böyle bu şekilde ben onlara dilekçe takviyesi sağlıyorum..

    Pelin’le Nihan topa girdiler işte cezaevine gidiyorlar onu arıyorlar bunu soruyorlar falan nasılsa çıktılar ilk zamanlar işte benden de sürekli artık dilekçe istemeye başladılar şuraya şöyle bir itiraz yazacağız buraya böyle bir itiraz yazacağız şu olacak bu olacak beni bazen Pelin Akçalı arardı, bazen Nihanlar arardı, bazen yurtdışından Ufuk Zeytinoğlu yani bu işler böyle biraz değişirdi…

    Bayağı bir dönem böyle gitti efendim o dönemler Pelin akçalı Nihan Toklu Pelin durmuş ve Sinem Mollahasanoğlu çok aktiftiler…

    Pelin Akçalı, Pelin Durmuş, Nihan Toklu... Mesela, sosyal medya capsleri, yine aynı üçlüye atmışım…

    Av. Nihan Toklu 19 Temmuz 2018’de tutuklandığı ve 91 kadının tahliye olduğu Aralık 2019’a (2019 yılının son ayının son haftası) kadar tutuklu kaldığına, Fatih Kılıç’ın dosyaya sunduğu sözde mail yazışmaları 2018-2019 tarihlerini kapsadığına göre;

    Fatih Kılıç tutuklu olan biri ile nasıl görüşmüştür?

    O dönemde halihazırda cezaevinde olan Av. Nihan Toklu nasıl diğer cezaevlerine ziyarete gidebilmektedir?

    Cezaevinde olan birine nasıl mail göndermiştir?

    Yalan olduğu kolaylıkla ortaya çıkabilecek bir konuda dahi bu kadar seri ve heyecanlı anlatımlar yapabilen birinin tanıklığının tek bir cümlesine bile itibar edilemeyeceği açıktır.

    5.3) FATİH KILIÇ SIRF MÜVEKKİLİ ZARARLANDIRABİLMEK AMACIYLA OLAĞANDIŞI İDDİALAR ORTAYA ATMIŞTIR:

      Fatih Kılıç: …bakın efendim burada hiçbir şey ne operasyon öncesi operasyon sonrası Adnan Oktar'dan habersiz olmaz bunun imkanı yok. Burada bir caps mi hazırlanacak, su an Twitter’a gidin 100 milyon caps vardır en az, o capslerin 100 milyonundan da Adnan Oktar'ın haberi vardır, onun haberi olmadan hiçbir sey...

      Müvekkil Adnan Oktar’ın 2018 yılından itibaren devam eden görüş kısıtlılığı ve tüm görüşmelerinin kayıt altında olması bir yana, Fatih Kılıç sırf sanıklara zarar verebilmek ve suçlu gösterebilmek adına nasıl çürük bir yalan söylediğini dahi fark edemeyecek bir akıl tutulması yaşamıştır.

      İfadesindeki “en az 100 milyon” tanımlamasını değerlendirdiğimizde, müvekkil Adnan Oktar’ın tutuklulukta görüş kısıtlılığı altında geçen 6 yıl içerisinde toplam 2190 günde bunu başarabilmesi için günde 45662, saatte 1902, dakikada 32 capsten haberdar olması ve bunlar üzerinde düşünerek bunlara yönelik müdahaleler yapması gerekmektedir. Bu hesap, Fatih Kılıç’ın iddiasını gerçekleştirmek için 1 dakika dahi uyumadığını, yemek yemediğini, başkaca hiçbir işle ilgilenmediğini ve nefes dahi almadan imkansız olmakla birlikte güya 6 yıl boyunca görüşlerin her saniyesi aralıksız süregiden ses ve görüntü kayıtlarında tespit edilmeden, cezaevine giren çıkan her belgeyi satır satır inceleyen memurlarca fark edilmeden sokularak kendisine getirilen capsleri güya incelediğini, yorumladığını, onayladığını veya değiştirilmesini söylediğini teorik olarak var sayarak yapılmış bir hesaptır. Fatih Kılıç’ın husumet hisleriyle bu akıl dışı beyanlarda bulunduğu aşikardır. Bu şartlar altında beyan veren bir kişinin “tarafsız tanık” sıfatına haiz olamayacağı da son derece açıktır. 

      Öte yandan, 02.10.2018 tarihinde başlayarak müvekkile avukat görüş kısıtlılığı uygulanmaktadır. Bu kapsamda müvekkilin;

      • Tüm avukat görüşleri sadece belli günler ve belli saatler arasında yapılmakta,
      • Bu görüşmeler baştan sonra video kameralarla görüntülü ve sesli olarak kaydedilmekte,
      • Ayrıca bir infaz koruma memuru görüşmeleri gözlemleyerek takip etmekte,
      • Avukatlarının getirdiği – götürdüğü istisnasız tüm evraklara el konulmakta, bu evraklar infaz savcılığı tarafından satır satır incelenmekte ve ancak günler hatta haftalar sonra müvekkile teslim edilmektedir. VE TÜM BU YILLAR BOYUNCA BİR KEZ BİLE İMAYLA DAHİ BAHSE KONU SOSYAL MEDYA PAYLAŞIMLARINA DAİR KENDİSİNE AVUKATLARI TARAFINDAN GÖTÜRÜLMÜŞ VEYA KENDİSİ TARAFINDAN AVUKATLARINA VERİLMİŞ BİR BELGE, DOKÜMAN, EVRAK TESPİT EDİLMEMİŞTİR. TEK KELİME SÖZLÜ OLARAK DAHİ KAYDA BU KONUDA BİR ŞEY GİRMEMİŞTİR. ORTADA FATİH KILIÇ’IN HAYAL GÜCÜNDEN BAŞKA HİÇBİR VERİ YOKTUR.

      Bu koşullar altında halen müvekkilin güya dışarıyla illegal bir irtibat içerisinde olduğunu, güya talimat gönderdiğini iddia etmek aklın ve mantığın sınırlarını aşmaktadır.

      Her 3 ayda bir hazırlanan resmi raporlarda, müvekkilin 6 yıl boyunca bir kere bile sözde talimat verdiğine, illegal mesajlaşma yaptığına ya da herhangi bir hukuk dışı girişimde bulunduğuna dair hiçbir tespit mevcut değildir. Bu kadar somut bir gerçek ortadayken, Fatih Kılıç’ın iddia ettiği şekilde müvekkilin;

      • 100 milyon internet paylaşımını kontrol edip onay vermesi,
      • Tüm sanıkların tüm savunma detaylarını belirleyip dikte ettirmesi, tek tek nasıl ifade vereceklerini ve neler anlatıp neleri anlatmayacaklarını belirlemesi,
      • Tüm sanıkların hem kendisine hem de diğer tüm sanıklara mektup yazma trafiğini yönetmesi,
      • Herkesin herşeyine müdahil olması, akşam ne yiyeceğine, köpeğine ne isim vereceğine karar vermesi,

      teknik olarak imkansız olmasının yanı sıra hayatın olağan akışı içinde böyle bir durumun varlığını makul görmek de mümkün değildirBu iddiaları destekleyecek tek bir resmi belge ve rapor olmadığı gibi, müvekkile ait bir yazı, el yazılı not, görüntü kaydı, ses kaydı ve benzeri bir dayanak da bulunmamaktadır. Bilakis, müvekkilin operasyonun ilk gününden itibaren devlet gözetiminde cezaevlerinde tutulmuş olması, kısıtlılık kararlarıyla tüm irtibatının kayıt altında olması birlikte değerlendirildiğinde, Fatih Kılıç’ın iddialarının tamamen hayal mahsulü olduğu ortaya çıkmaktadır.

      Müvekkil söz konusu suçlama ile hiçbir delile dayalı olarak ilişkilendirilememektedir, ancak bunun yanı sıra üzerinde durulması gereken diğer bir önemli konu ise, güya “tarafsız tanık” olarak ifade veren Fatih Kılıç’ın da iddialarının kendi görgüsüne dayalı olmamasıdır.

      Yukarıda saydığımız tüm savunma delillerinin yanı sıra, Fatih Kılıç’ın (hiçbir şekilde kabul etmediğimiz) iddiası müvekkilin cezaevinden dışarıya sözde talimatlar ilettiği üzerine kuruludur. Hatta tüm bir iddianame ve 2024/74 E. Sayılı kovuşturma dosyası da Fatih Kılıç’ın bu soyut iddiasına dayandırılmaktadır. Fatih Kılıç tüm hayali senaryosunu hukuken ancak “dedikodu” olarak nitelendirilebilecek bir takım duyumlara, kim oldukları dahi tespit edilemeyen birilerinin güya kendisine fısıldadıklarına dayandırmaya çalışmıştır. Asla kabul etmemekle birlikte, bir an için teorik olarak bazı avukatların Fatih Kılıç ile irtibatta olduklarını ve hukuki konularda yardımını aldıklarını varsaysak dahi, ki böyle bir çalışma yürütmek suç da değildir, Fatih Kılıç’a iletildiği iddia edilen hayali cümlelerin kimin ağzından çıktığı tamamen afakidir. Fatih Kılıç’ın kendisine iletildiğini öne sürdüğü notların / söylemlerin / taleplerin kimden geldiğini kesin olarak bilmesine imkan yoktur. Kendi beyanlarına göre 2018 yılında firari duruma geçtikten sonra, teslim olduğu Temmuz 2022’ye kadar dış dünyadan tamamen izole şekilde yaşamıştır. Kendisine temin edilen ikametten dışarı çıkmadan, 4 yıl boyunca ne müvekkil ile ne de bir başkasıyla karşılıklı görüşme imkanı olmamıştır. Verdiği ifadelerde anlattıklarının tamamı ilk ağızdan değil, başkalarının kendisine aktardığını iddia ettiği bilgilerdir. Bu görüşmelerin / yazışmaların varlığı dahi şaibeliyken, çeşitli olaylar hakkında 2. hatta 3. elden öğrendiklerini aktarıyor olması, tanıklığı konusunda şüphelerin oluşmasına yol açmaktadır. Bu şekliyle Fatih Kılıç, görgüye dayalı bir tanıklık değil, aktarmalara, dedikodulara, ihtimallere dayalı bir tanıklık yapmıştır. 

      5.4) FATİH KILIÇ’IN EMNİYET İFADESİNDE DE YALAN SÖYLEMİŞ OLDUĞU SAVCILIĞIN SORUŞTURMASI ESNASINDA AÇIĞA ÇIKMIŞTIR

        Fatih Kılıç emniyet ifadesinde sunduğu bir evrak ile sanıkların “kendilerine operasyon yapan emniyet ve yargı mensupları  hakkında araştırmalar yaptıklarını ve haklarında kumpaslar planladıklarını” öne sürmüştür. Bu isnadına delil olarak da sanıklardan Ferhunde Eda Babuna’nın güya kendisine gönderdiği bir belgeyi göstermiştir. Bu belgede, ana dava dosyasının yargılamasını yapan İstanbul 30 Ağır Ceza Mahkemesi eski başkanı Mehmet Galip Perk’in malvarlığı dökümü bulunmaktadır. Nitekim Fatih Kılıç’ın bu beyanı esas alınarak sanıklardan Ferhunde Eda Babuna ve Meltem Daban’ın göz altına alınma kararlarında sevk maddeleri olarak TCK 135 ve 136 bulunmaktadır. Ancak daha sonra savcılığın sanıkların tutuklanmasından aylar sonra yaptığı araştırma ve inceleme neticesinden bu isnat tamamen ortadan kalkmıştır. Çünkü yapılan araştırma Fatih Kılıç’ın doğru söylemediğini ortaya koymuştur.

        İddia Makamı, 23 Mayıs 2023’de “Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Bilgi İletişim Dairesi Başkanlığı” ile yazışma yaparak Galip Mehmet Perk’in bilgilerinin “araştırılması işinde isimleri geçen Yasemin Seyhan, Seyhan Taştan, Erdinç Tiryaki isimli kişilerin ifadelerinin alınması talimatını vermiştir. Bu 3 kişinin ifadesinin alınmasıyla birlikte, Mehmet Galip Perk’in malvarlığıyla ilgili iki sorgulama yapıldığı anlaşılmıştır. Bunlardan biri 2017 yılında yani henüz Adnan Oktar Davası bile ortada yokken yapılmıştır. Sorgulamayı talep eden sanıklar değil Mehmet Galip Perk’in kendisidir. Talep etme gerekçesi ise ipotek terkin işlemleridir. İddia Makamı’nın ifadesinin alınmasını istediği kişilerden biri Salih Başer isimli bir polis memurudur. Çünkü Mehmet Galip Perk’in arabasıyla ilgili bir sorgulama söz konusudur. Şanlıurfa KOM Şube Md’de Risk Analiz Uzmanı olarak çalışan bu polis memuru verdiği ifadede, “risk uzmanı olarak çalıştığını, yol analiz çalışması yaptıklarını, riskli bulunan aracın önünde ve arkasında bulunan araçları da kimi zaman sorguladıklarını” söylemiştir. Yapılan araştırma sanıklarla Fatih Kılıç’ın sunduğu evrak arasında hiçbir ilişki ortaya koymamıştır. Bu nedenle de İddia Makamı bu isnadı iddianamesine dahi almamış, bu konu huzurdaki yargılamanın konusu olmamıştır. Ancak Fatih Kılıç “ben soruşturmalar devam ediyor desem kim araştıracak ki” diye düşünerek kendince Mahkemenizi yanıltabileceğini sanmıştır.

        Burada sıraladığımız bu birkaç örnek dahi Fatih Kılıç’ın gerçekleri söylemediğini göstermektedir.

        SONUÇ OLARAK;

        Fatih Kılıç 2002 – 2022 yılları arasında müvekkilin arkadaş grubunda faal olarak yer almış bir kimsedir.

        2018 yılındaki polis operasyonunda yakalanamadığı için firari konuma geçmiş ve 4 yıl boyunca bu şekilde devam etmiştir.

        Bizzat Sayın Mahkemeniz tarafından görülmekte olan 2024/74 E. Sayılı kovuşturmada sayın iddia makamı sanıkların 2019 ile 2022 yılları arasındaki bazı tutum ve davranışlarını güya “suç örgütüne aidiyet” olarak yorumlayarak iddianame düzenlemiştir. Fatih Kılıç da tam bu yıllar arasında, iddianamede zikredilen tutum ve davranışların bire bir aynılarını sergilemiş ve bunu da bizzat kendisi ikrar etmiştir.

        Bu durumda Sayın Mahkemeniz tarafından görülmekte olan 2024/60 E. Sayılı kovuşturmanın sanığı olan Fatih Kılıç’ın, yine sayın mahkemenizde görülen 2024/74 E. Sayılı kovuşturmanın da sanığı olması gerektiği hiç tartışma götürmeyecek kadar sarih ve net bir gerçektir. Tanık sıfatıyla dinlenmesi ve yargılamanın dışında tutulması, bir hukuki menfaat elde etmek amacıyla müvekkil ve arkadaşlarına suç yüklediği izlenimi oluşturmaktadır.

        Fatih Kılıç’ın teslim etmiş olduğu sözde dijital deliller pek çok cihetten hukuka aykırıdır ve şaibelerle doludur.

        Etkin pişmanlıktan yararlanmak amacıyla verdiği ilk ifadesi yaklaşık 1 hafta kadar sürmüş fakat Fatih Kılıç elinde dijital materyaller olduğunu hiçbir ifadesinde dile getirmemiştir. İlk ifadesinden neredeyse 40 gün sonra bu şaibeli dijitaller bir anda ortaya çıkmıştır. Savcılık ifadesinde ilk emniyet ifadesinden beri e-maillere erişim sağlamadığını beyan etmiş, ancak emniyet ifadesinden 40 gün sonra bu e-maillerden oluştuğu öne sürülen 13 klasör dolusu “yığını” emniyete götürüp bırakmıştır.

        İlk ifadesinde Ferhunde Eda Babuna ve Meltem Daban tahliye oluncaya dek (yani Şubat 2020) avukatlarla hiçbir irtibatı olmadığını söylemişken, sunduğu hukuksuz materyallerde güya bazı avukatlarla yaptığını iddia ettiği 13 klasör dolusu “bilgisayar çıktısı” yer almaktadır.

        Fatih Kılıç’ın ifadeleri tutarsızlıklarla, çelişkilerle ve yalan beyanlarla doludur. Huzurunuzda verdiği özde tanık ifadesinde müvekkil ve arkadaşlarına duyduğu husumet ağzından taşmış ve onlara hakaret edebilmek için dava konusuyla / dava tarihleriyle alakası olmayan konular gündeme getirmiştir.

        Tüm sebeplerden ötürü, Fatih Kılıç’ın ifadelerinin hükmedilecek karara esas alınmamasını saygılarımızla arz ve talep ederiz. 15.11.2024

        Adnan Oktar

        Müdafi Av. Mert Zorlu

        Daha yeni Daha eski