İSTANBUL 30. AĞIR CEZA MAHKEMESİ'NE
DOSYA NO : 2024/414 E.
SUNAN : Adnan OKTAR
KONU : Kuran'da Kehf kıssasında anlatılan hadiselerin, samimi Müslümanların hayatlarıyla da, müvekkilin yaşadıklarıyla da benzerlik göstermesinin, Müslümanların ortak kaderine işaret ettiği ile ilgili müvekkilin açıklamalarının sunumudur.
AÇIKLAMALAR:
Daha önce Sayın Mahkemenize sunmuş olduğumuz, müvekkilin Kuran'daki Yusuf kıssası ile günümüz benzerliklerine dair dilekçenin bir benzeri takdirinize sunulmaktadır. Daha önce belirttiğimiz gibi müvekkil, Kuran'dan peygamberlerin ve samimi Müslümanların başına gelenleri esas alarak, Allah için yaşayan samimi iman sahiplerinin nasıl bir kader birliği içinde olduğunu göstermek istemektedir. Kendisinin yaşadığı haksızlık ve hukuksuzluklara, şu anda bulunduğu hapis imtihanına da bakış açısı bu yöndedir.
Bu konuda, Kuran'da Kehf Suresinde, Kehf ve Rakim ehlinin imtihanlarının anlatıldığı kıssa, müvekkil tarafından bu yönde yorumlanmıştır:
- Mağaraya Sığınan Gençler: Kehf Ehli
Sen, yoksa Kehf ve Rakim Ehlini Bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın?
O gençler, MAĞARAYA SIĞINDIKLARI zaman, demişlerdi ki: "Rabbimiz, Katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl).
Böylelikle mağarada yıllar yılı onların kulaklarına vurduk (derin bir uyku verdik).
Sonra iki gruptan hangisinin kaldıkları süreyi daha iyi hesap ettiğini belirtmek için onları uyandırdık.
Biz sana onların haberlerini bir gerçek (olay) olarak aktarıyoruz. Gerçekten onlar Rablerine iman etmiş gençlerdi ve Biz de onların hidayetlerini artırmıştık.
Onların kalpleri üzerinde (sabrı ve kararlılığı) rabtetmiştik; (Krala karşı) Kıyam ettiklerinde demişlerdi ki: "Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir; İlah olarak biz O'ndan başkasına kesinlikle tapmayız, (eğer tersini) söyleyecek olursak, andolsun, gerçeğin dışına çıkarız."
"Şunlar, bizim kavmimizdir; O'ndan başkasını ilahlar edindiler, onlara apaçık bir delil getirmeleri gerekmez miydi? Öyleyse Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir?"
(İçlerinden biri demişti ki:) "Madem ki siz onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından kopup-ayrıldınız, o halde, (dağlara çekilip) MAĞARAYA SIĞININ da Rabbiniz size rahmetinden (bolca bir miktarını) yaysın ve işinizden size bir yarar kolaylaştırsın." (Kehf Suresi, 9-16)
Kehf kıssasında, mağaraya sığınan Kehf ve Rakim ehli olarak tanımlanan gençler, günümüze işaret ettikleri manasıyla, imanlarından dolayı mağara benzeri bir ortamda saklanmak zorunda kalan, tüm zorlamalara ve baskılara rağmen kendi imanlarından ve ittifaklarından vazgeçmeyen kişiler olarak tanımlanabilir. Ayetlerde geçen "mağaraya sığının" ifadesiyle söz konusu topluluğun, KENDİ İSTEKLERİYLE MAĞARAYA GİRDİKLERİ anlaşılmaktadır.
Rakim, anlam olarak, kalın bir şekilde iz, işaret bırakmak, çizmek ve yazmak anlamlarına geldiğinden, bu topluluğun kendi haklılıklarını ifade etmek için yazılı şekilde de kendilerini ifade ettikleri dikkat çekmektedir.
- Mağarada Cezaevi Benzeri Bir Ortamda Yaşamaktadırlar:
Bu gençler, bir arada mağarada hapis hayatı yaşamaktadırlar. Dışarıdan kendilerine parayla yiyecek alınmaktadır. Mağaranın en geniş boşluğunda kalmakta, orada uyumaktadırlar. Yanlarında mescid, yani bir cami vardır.
(Onlara baktığında) Görürsün ki, güneş doğduğunda mağaralarına sağ yandan yönelir, battığında onları sol yandan keser-geçerdi ve onlar da onun (mağaranın) geniş boşluğundalardı. Bu, Allah'ın ayetlerindendir. Allah, kime hidayet verirse, işte hidayet bulan odur, kimi saptırırsa onun için asla doğru-yolu gösterici bir veli bulamazsın.
Sen onları uyanık sanırsın, oysa onlar (derin bir uykuda) uyuşmuşlardır. Biz onları sağ yana ve sol yana çeviriyorduk. Köpekleri de iki kolunu uzatmış yatıyordu. Onları görmüş olsaydın, geri dönüp onlardan kaçardın, onlardan içini korku kaplardı.
Böylece, aralarında bir sorgulama yapsınlar diye onları dirilttik (uyandırdık). İçlerinden bir sözcü dedi ki: "Ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün veya günün bir (kaç saatlik) kısmı kadar kaldık." Dediler ki: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir; şimdi birinizi bu paranızla şehre gönderin de, hangi yiyecek temizse baksın, size ondan bir rızık getirsin; ancak oldukça nazik davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin." (Kehf Suresi, 17-19)
- Deccali Sistemin Baskısından Uzaklaşmaya Çalışmaktadırlar
Böylece, aralarında bir sorgulama yapsınlar diye onları dirilttik (uyandırdık). İçlerinden bir sözcü dedi ki: "Ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün veya günün bir (kaç saatlik) kısmı kadar kaldık." Dediler ki: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir; şimdi birinizi bu paranızla şehre gönderin de, hangi yiyecek temizse baksın, size ondan bir rızık getirsin; ANCAK OLDUKÇA NAZİK DAVRANSIN VE SAKIN SİZİ KİMSEYE SEZDİRMESİN."
ÇÜNKÜ ONLAR ÜZERİNİZE ÇIKIP GELİRLERSE, SİZİ TAŞA TUTARLAR VEYA DİNLERİNE GERİ ÇEVİRİRLER; bu durumda ebedi olarak kurtuluş bulamazsınız." (Kehf Suresi, 19-20)
Ayetlerden de anlaşılabildiği gibi, söz konusu imanlı gençler için dışarıda oldukça tehlikeli bir ortam vardır. Deccali sistemin temsilcileri bu gençleri, KENDİ İNANÇLARINDAN DÖNDÜRMEK, ONLARI DAĞITMAK VEYA HİÇ OLMUYORSA YOK ETMEK için özel bir çaba sarf etmektedir. Bu nedenle dışarı çıktıklarında KENDİLERİNİ SEZDİRMEMELERİ tembihlenmektedir. Şayet bu kişilerin mağaraya sığınan imanlı gençler olduğu anlaşılırsa, dışarıdaki topluluğun, onları inançlarından geri döndürmek veya taşa tutarak yaralamak veya öldürmek konusunda kararlı oldukları anlaşılmaktadır.
Onlardan açıkça, kendi inançlarından vazgeçmeleri istenmektedir. "İnancını terk et, yoksa çıkamazsın, aramızda yaşayamazsın" dayatması yapılmaktadır. Dışarıda, inançsızlık, kalleşlik, muhbirlik, ispiyonculuk ve bunlara dayanan bir sistem olduğu da anlaşılmaktadır. Yani dış dünyada tam anlamıyla deccali bir sistem hakimdir.
- Kehf Ehlinin Devlet Tarafından Korunuyor Olması
Böylece, Allah'ın va'dinin hak olduğunu ve gerçekten kıyametin, kendisinde şüphe bulunmadığını bilmeleri için (şehir halkına ve sonraki insan kuşaklarına) onları buldurmuş olduk. (Onları görenler) Kendi aralarında durumlarını tartışıyorlardı, (bir kısmı) dedi ki: "Onların üstüne bir bina inşa edin, Rableri onları daha iyi bilir." Onların işine galip gelen (sözleri geçen)ler ise: "Üstlerine mutlaka bir mescid yapmalıyız" dediler. (Kehf Suresi, 21)
Ayette Kehf ehlinin durumu ile ilgili olarak önemli işaretler bulunmaktadır. Anlaşıldığı kadarıyla Kehf ehli, gerçekte devletin oldukça önem verdiği kişilerdir. Muhtemelen bu gençlerin kıymetinin anlaşılması ve güvenilir olduklarının görülmesi için mağaradaki hapis hayatları devletin kendisi tarafından planlanmıştır. Devlet, DIŞARIDAKİ DECCALİ SİSTEMDEN BU GENÇLERİ KORUMAK VE DAĞILMALARINI ENGELLEMEK için onların kapalı bir ortamda bulunmalarını istemiştir. Onların dışarıda, deccali sistemin temsilcileriyle aynı ortamda bulunmalarını, zarar görmelerini engellemiştir.
Ayette, bir kısım kişiler bu gençlerin kaldıkları yerin üzerine bir anıt/bina inşa edilmesi, devlet tarafından sözü geçenler ise buraya bir mescid inşa edilmesi gerektiğini söylemektedirler. Bu ancak, mübarek ve saygın görülen kişiler için yapılacak bir uygulamadır. Belli ki Kehf ehlinin büyük bir sebat ve kararlılıkla kaldıkları hapishanenin UNUTULMASI İSTENMEMEKTEDİR. Bu, devletin bu gençlere değer verdiğinin önemli bir göstergesidir.
Sonuç:
Şu anda müvekkil ve arkadaşlarının da cezaevlerine konularak baskı altına alınmalarının, "dağılın, faaliyet yapmayın, inancınızı değiştirin, yoksa buradan çıkamazsınız" denmesinin sebebi, bu mücadeleyi, görünmez eli ile deccalin yürütüyor olmasıdır. Söz konusu kıssayı esas alarak müvekkil, çok çeşitli hukuksuzluklar ve kumpaslarla cezaevinde bulunuyor olmasını hikmetli görmekte, devlet tarafından, dışarıdaki deccali sistemden korunduğunu, devletin kendisini ve arkadaşlarını daha yakından tanıdığını, güvenilirliklerini çok daha fazla ispat ettiklerini belirtmektedir. Kuran'daki her kıssada önemli işaretler bulunduğunu belirten müvekkil, iman sahibi gençlerin gösterdikleri sabır ve azmin özellikle örnek verildiğini, Müslümanların bu zorlukları yaşamalarının bir üstünlük olduğunu ve dolayısıyla yaşanan her imtihanın kendisi için bir nimet olduğunu belirtmektedir.
Sayın Mahkemenizin takdirine sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.10.03.2025