Küçük Yaş Mağdur Yalanı Serra Mohammadvalipour -2-
T.C. Cumhurbaşkanlığı'na;
SUNAN : Adnan OKTAR
VEKİLİ : Av. Mert ZORLU
KONU : Adnan Oktar davasında, küçük yaş müşteki olarak adı geçen Serra MohammadValipour'un, müvekkil ve arkadaşlarıyla başından beri ilk bağlantı kuran ve ısrarla konuşma ve görüşme talep eden kişi olduğu ve stüdyoya yaptığı ziyaretin ardından da müvekkilin arkadaşlarına yönelik bu sevgi mesajlarını sosyal medya üzerinden devam ettirdiğine dair dilekçemizin sunumudur.
KÜÇÜK YAŞ MAĞDUR YALANI SERRA MOHAMMADVALİPOUR
-2-
Sayın Cumhurbaşkanımız,
Adnan Oktar davasında küçük yaş mağdur sıfatıyla ön plana çıkarılan Serra MohammadValipour ile ilgili olarak bir ön bilgilendirme dilekçesi sunmuş, konuyla ilgili bazı önemli hususları devam dilekçeleri kapsamında tarafınıza ileteceğimizi belirtmiştik.
Küçük yaş mağdur/müşteki sıfatıyla Adnan Oktar dosyasına giren ama gerçekte husumetli müştekiler tarafından kullanılıp, 2018 yılından beri, yani 15 yaşından beri bu kişilerin elinde tutulan Serra MohammadValipour'un yalan söylediğine dair deliller oldukça fazla sayıda ve son derece nettir.
Serra MohammadValipour, sosyal medyada üzerinden A9 TV yayınlarına katılan camiaya mensup kişilere teker teker ulaşmaya başlamış ve bu aşamadan operasyon gününe kadar HER TÜRLÜ TANIŞMA, KONUŞMA, GÖRÜŞME, BAĞLANTI KURMA TEŞEBBÜSÜ SERRA'NIN BİZZAT KENDİSİNDEN GELMİŞTİR. Sadece müvekkil değil, bu dava sanıklarından hiç kimse, Serra ile ilk bağlantıya geçen OLMAMIŞ, onu ÇAĞIRMAMIŞ, onunla görüşmek için TALEPTE BULUNMAMIŞTIR. Bunu her aşamada TEK İSTEYEN SERRA OLMUŞTUR.
Serra'nın, müvekkilin arkadaşlarıyla sosyal medya üzerinden ilk bağlantıya geçen kişi olduğunu gösteren yazışmalarına bazı örnekler aşağıdaki gibidir:
26 KASIM 2012
30 KASIM 2012:
30 KASIM 2012:
Bu ilk arkadaşlık teklifleri, o dönemde A9 TV canlı yayınlarına çıkan herkese Serra tarafından gönderilmiş ve bunun sonrasında da Serra'nın mesajları, yıllarca kesintisiz bir şekilde devam etmiştir. Mahkemeye detaylı olarak sunulmuş bulunan bu mesajlara burada sadece birkaç örnek verilmektedir. Bu bağlantıların tümü Serra'nın bizzat kendisi tarafından başlatılmış ve konuşma ve görüşme istekleri daima Serra'nın bizzat kendisinden gelmiştir.
Görülebildiği gibi ilk bağlantılar hep Serra tarafından kurulmuş ve sonrasında Serra, mesajlarına devam etmiştir. Hatta tek bir gün cevap alamamasından dolayı oldukça içerlemiş hemen bunun sebebini soruşturmuştur.
Serra MohammadValipour, Facebook'tan ilk olarak camiadan kişileri ekleyen kişi olmasının yanı sıra, sadece onları kapsayan Facebook mesaj gruplarını da İLK OLARAK OLUŞTURAN kişidir. Mesaj grubunu kendisi açmış, Facebook'tan eklediği camiadan tüm kişileri mesaj gruplarına dahil etmiş, gönderdiği çocukça resimler için herkesten yorumlar almak istemiştir. Gruba dahil edilen camiadan kişilerin bir süre sonra GRUPTAN KENDİ İSTEKLERİYLE ÇIKTIKLARI görülmüştür. Belli ki bu mesajlaşma onların değil DOĞRUDAN SERRA MOHAMMADVALİPOUR'UN TALEBİDİR:
Görülebildiği gibi camiadan tanıdıklarına ısrarlı bir şekilde ulaşmaya çalışan, onlara grup mesajları gönderen Serra'nın kendisidir. Serra'nın bu konudaki ısrarcılığı dikkat çekici boyutlardadır.
Türkiye'ye Geldiğinde Müvekkili Görmek İsteyen ve
A9 TV Stüdyosunu Ziyaret Etmek İsteyen
Serra MohammadValipour'dur
Serra MohammadValipour ve annesi Dilek Çelikten'in 2013 yılında Türkiye'ye geliş sebepleri müvekkil ve arkadaşlarıyla hiçbir şekilde bağlantılı değildir. Serra MohammadValipour ve annesi, zaten Türkiye'ye yaz aylarında düzenli olarak gelmekte, her gelişlerinde Pendik'te yine kendilerine ait olan evlerinde kalmaktadırlar. A9 TV stüdyosuna geldikleri yıl da, bu ziyaretlerinden birini gerçekleştirmek üzere zaten Türkiye'dedirler. Dolayısıyla, Türkiye'ye gelişlerini camiadan herhangi birisi organize etmemiş, herhangi birinin talebi üzerine gelmemişlerdir.
Serra'nın akrabaları ve aile yakınlarının mahkemeye sunmuş oldukları tanık beyanlarından da anlaşılabileceği gibi Serra MohammadValipour müvekkil ve arkadaşlarıyla tanışmak için Türkiye'ye bir an önce gitmek istemektedir ve bu konuda çok heyecanlıdır.
Konuyla ilgili olarak anne Dilek Çelikten'in ilk yargılama esnasında İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'ne yazmış olduğu beyan şu şekildedir:
"Takip eden aylarda her zaman yaptığımız gibi kızımla okul tatilinde Türkiye’ye geldik. Kendi evimizde kaldık. Ebru hanımla bağlantıya geçtik ve Adnan Oktar’ı ziyaret etmek istediğimizi söyledik. Hatırladığım kadarıyla ilk birkaç gün imkan olmadı sonra canlı yayın sırasında görüşebileceğimiz imkân doğdu ve Ümit Kuruca isimli arkadaşları bizi stüdyoya getirdi. Kızımla ikimizdik. Stüdyo Göksu evleri isimli sitede bulunan 3 katlı bir villanın alt katındaydı. Arabadan inince merdivenlerden yukarı çıktık. Otomat ile açılan bir kapının ardından evin bahçesine girdik. Ve hemen giriş katı olan camekanlı bir bölüme geldik. Biz o camekanlı yere gelince Adnan Oktar ve birkaç bayan arkadaşı yanımıza geldi. İçerisi yayın yapılan stüdyoydu. Orada da birileri vardı, dışarda bahçede de birçok kişi vardı. Oldukça kalabalıktı. İçeri girmeden ayakta kısaca görüştük. Bayan arkadaşlardan daha önce de tanıştığım Ebru Altan, Didem Ürer, Didem Rahvancı, Görkem Erdoğan vardı. Adnan Oktar bize hoş geldiniz dedi, dua etti. İyi dilekte bulundu. Ben kendimizin ve çevremizde birçok kişinin yayınlarını takip ettiğimizi çok sevdiğimizi söyledim.
Sonra bayanlardan biri çok sevimli tavşanlar olduğu bir ev olduğunu, istersek oraya gidebileceğimizi söyledi. Serra sevinçten uçtu. Ne olursun annecim gidebilir miyiz, ben de tabi canım dedim. Ümit Kuruca bizi oraya götürdü. Bahçesinde birçok hayvan vardı. Serra’nın çok hoşuna gitti, hepsiyle oynadı, çok mutlu gözüküyordu, sonra kısa zaman içinde eve döndük. Ertesi gün yine canlı yayın sırasında stüdyoya gittik, bu sefer giriş katına girmeden evin ana kapısına geldik. Kapıyı açtılar. Bir bey bizi içeri alıp hemen giriş sağdaki kapısı açık salona girdik. Serra ile orada bir süre oturup bekledik. Salonda tekli koltuklar vardı. Biz Serra ile yan yana oturduk. Salonun kapısı camdı ve hep açıktı. Bir süre sonra yayına ara verdiler. Ve Adnan Oktar yanında bayan arkadaşlarıyla yanımıza geldi. Yine yanında Ebru Altan, Didem Ürer, Didem Rahvancı, Görkem Erdoğan ve Ceylan Özbudak (Özgül) vardı. Biz içeri girdiklerinde ayağa kalktık. Adnan Oktar oturun diye eliyle işaret etti.
O da bizim karşımızdaki koltuklardan birine oturdu. Kızlar da kenarda ayaktaydı. Görüşmemiz sırasında oda kapısı hep açıktı. Biz Adnan Oktar’a onu ve arkadaşlarını çok sevdiğimizi anlattık. Dua etti, iyilik, sağlık temennilerinde bulundu. Serra’ya kendisini çok iyi yetiştirmesi, eğitimini önemsemesi yönünde öğüt verdi. Tıp okumasının iyi olacağını söyledi. 10 dk, 15 dk sonra kalktık. Çıkmadan Adnan Oktar, Serra’nın istediğini kırmayıp ve fotoğraf çektirmeyi kabul etti. Ben Serra, Adnan Oktar, üçümüzün fotoğrafını çektiler. Yine iyi niyet dilekleri ile kız arkadaşları aşağı indiler. Bize arabamızın hazır olduğu söylenince eve döndük.
GÖRÜŞME BOYUNCA KIZIMIN HEP YANINDAYDIM. TEK BİR AN BİLE YALNIZ KALMADIK, AYRI DA KALMADIK. ADNAN OKTAR OTURDUĞU KOLTUKTAN AYAĞA KALKMADI BİLE. NE ADNAN OKTAR NE ARKADAŞLARINDAN HERHANGİ BİR RAHATSIZLIK GÖRMEDİM. AKSİNDE SON DERECE SAYGILI, SEVECEN, GÜZEL BİR ÜSLUPLA BİZİ KARŞILADILAR. Daha sonra yayın başlayacağı için onlar alt katta bulunan stüdyoya indiler, biz de giriş yaptığımız kapıdan evimize döndük.
Kızımın ve benim Adnan Oktar ile olan görüşmelerimiz sadece bundan ibarettir. ADNAN OKTAR’IN KENDİSİYLE BAŞKA GÖRÜŞMEMİZ OLMADI. SERRA HİÇBİR ZAMAN YALNIZ KALMADI, HATTA İKİMİZ BİLE ADNAN OKTAR İLE YALNIZ KALMADIK. Hep kız arkadaşları vardı. EL İLE DOKUNMA KESİNLİKLE GERÇEKLEŞMEDİ. HEM BANA HEM KIZIMA HEM DE ADNAN OKTAR’A ATILAN TÜM İFTİRALAR YALANDIR.
Ben bir anne olarak böyle bir şeye ASLA İZİN VERMEM! Orası böyle bir yer olsaydı kızımı asla oraya götürmezdim."
Dilek Çelikten'in anlattığı bu olayları, Serra MohammadValipour'un müvekkilin arkadaşlarına aynı dönemde yazdığı mesajlar da doğrulamaktadır.
Konuyla ilgili olarak ailenin İsviçre'deki komşuları Levent Çöğür, mahkemeye sunmuş olduğu 20.10.2020 tarihli tanık beyanında şunları yazmıştır:
"Bu dönemlerde Serra ve annesi dediğim gibi Adnan Oktar ile tanışmışlar ve hem Serra, hem Dilek yaşadıklarını bize anlatırdı. Serra’nın bize anlattığı şeyler annesiyle aynı konular, işte orada hayvanları sevdim, baterya müzik oynadım, eğlendim ve daha sonra annemle İstanbul’da dolaştık, gezdik, akrabaları ziyaret ettik.
Serra bize anlattığı tarzı ve üslubu hiç de korkuya kapılmış, tedirgin olmuş ve Adnan Oktar’dan bahsedilince çekindiği bir yapısı yoktu. Orada Adnan Oktar olsun, diğer arkadaşlar olsun, hepsini çok sevdiğini, ona çok iyi davranıldığını söylerdi. Ben de onlar adına sevinmiştim. Yani Serra bize Adnan Oktar ve arkadaşlarını severek anlatırdı. Zaten Serra orada yaşadıklarını anlatırken, Serra’nın gözleri parlardı, sevinci mutluluğu anlaşılırdı."
Serra MohammadValipour, İstanbul'da müvekkil ve arkadaşlarına olan ziyaretinden ne kadar mutlu olduğunu İsviçre'ye döndüğünde de herkese anlatmıştır. Bu konuda komşuları Nevin Dağcı, ilk yargılama esnasında İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdiği 22.10.2020 tarihli tanık beyanında şu açıklamalarda bulunmuştur:
"Ve bir gün bana Türkiye’ye gidip onlarla görüşeceklerini söylediler. 2013 yılında görüşmeleri oldu. İsviçre’ye döndüklerinde çok mutluydular, HER ŞEYİ ÇOK GÜZEL YAŞADIKLARINI SÖYLEDİLER. Orada çekildikleri resimleri bana da gösterdiler. Bahçede resimler, hayvanlarla resimler…
Görüşmelerinden Serra da annesi Dilek Hanım da çok mutlu olmuşlardı. Serra, sürekli tekrar gitmek istediğini söylerdi: “Anne TEKRAR GİDELİM BEN ABLALARIMI, ABİLERİMİ TEKRAR GÖRMEK İSTİYORUM, HEP ONLARLA BİRLİKTE OLMAK İSTİYORUM, ONLARI ÇOK SEVİYORUM” derdi. Ben Serra’dan hiçbir olumsuz söz duymadım.
Adnan Oktar ile görüştüklerini, görüşme esnasında ise, SERRA, ANNESİ VE YANLARINDA ADNAN OKTAR’IN BAZI ARKADAŞLARI OLDUĞUNU söylemişlerdi.
Benim eşim, Adnan Oktar’ın programlarını ve eserlerini takip etmezdi. Serra ve annesi Dilek Hanım bize geldiklerinde Serra büyük bir insan gibi eşimle tartışır, A9 YAYINLARINI VE ADNAN OKTAR’I SAVUNURDU."
Benzer ifadeleri, Serra MohammadValipour'un İsviçre'den komşusu olan ve 22.10.2020 tarihli tanıklık ifadesini mahkemeye sunmuş bulunan Arzu Çöğür de dile getirmiştir:
"İsviçre’ye döndüklerinde, Serra da annesi Dilek abla da çok mutluydular. Çıkan yalan haberlerde söylendiği gibi, SERRA, İSTİSMARA MARUZ KALAN BİR ÇOCUĞA ASLA BENZEMİYORDU. Bu sözde 'cinsel istismar' gerçekten olmuş olsaydı, bir çocuğun hayatının travması olup, derin psikolojik yaralarla sarsılır ve mutlaka tavırlarından, hal ve hareketlerinden ve konuşmalarından bir anormallik olduğu anlaşılırdı. Artı, Serra gibi akıllı, dışa dönük, kendine özgüveni olan ve her şeyini, yaşadıklarını en ince detayına kadar anlatan ve paylaşan bir çocuk, annesine ve bizlere kesin olarak bu sözde “cinsel istismar” olayını da anlatırdı. Fakat tam tersine, Serra bizlere orada yaşadığı mutluluğu, ablalarından ve abilerinden gördüğü ilgiyi ve sevgiyi anlata anlata bitiremezdi. Bahçede, hayvanlarla birlikte çekildiği resimleri gösterip tekrar tekrar oraya gitmek istediğini söylerdi.
ADNAN OKTAR’LA İSE ÇOK AZ GÖRÜŞTÜKLERİNİ SÖYLEMİŞTİ. Adnan Oktar’la o kısa görüşmelerinde Serra, Adnan Oktar’a şu soruyu sormuş (kendisinin de annesinin de bize söylediklerinden): 'Ben de burada sizinle birlikte kalabilir miyim? Sizi çok seviyorum. Burada kalmayı çok istiyorum, İsviçre’ye geri dönmek istemiyorum.' Adnan Oktar’ın cevabı ise şu şekilde olmuş: 'Şimdi olmaz, sen daha küçüksün, okuyacaksın, İSVİÇRE’YE GERİ DÖNECEKSİN, ORADA EN GÜZEL OKULLARDA OKUYACAKSIN ve büyüyünce Oktar Babuna gibi büyük doktor olacaksın. ONDAN SONRA TÜRKİYE’YE GELİP KONFERANSLAR VEREBİLİRSİN' demiş."
Yalnızca bu ifadeler bile SERRA MOHAMMADVALİPOUR’un müvekkille görüşmeyi ÖZELLİKLE KENDİSİNİN TALEP ETTİĞİNİ, hatta BU ORTAMDA DAHA FAZLA KALMAK İSTEDİĞİNİ göstermektedir. Ortada gerçekten iddia edildiği gibi bir cinsel istismar durumu olsa, bir küçük çocuğun böyle bir travmayı yaşadığı bir yere ısrarla gitmek istemesi, orada kalmak istemesi, ziyaret ve kalma talepleri reddedilince bundan müteessir olması kuşkusuz ki BEKLENEMEZ. Bu durum, söz konusu ziyarette SERRA MOHAMMADVALİPOUR’un SÖZLÜ VEYA FİİLİ HİÇBİR İSTİSMARA MARUZ KALMADIĞINI AÇIKÇA ORTAYA KOYMAKTADIR.
İsviçre'ye Dönmesinin Ardından Tekrar Camiadan Kişilerle Bağlantıya Geçen ve Müvekkile Sevgi Mesajları Gönderen Serra MohammadValipour'dur
Serra Mohammadvalipour, müvekkil Adnan Oktar ile TEMMUZ 2013 tarihinde tanışmasının ardından, annesi DİLEK ÇELİKTEN ile birlikte İsviçre'ye dönmüştür. Sözde mağdur ifadesinde Serra, bu görüşmeleri güya zorla yaptığını ve bu görüşmeler sırasında sözde cinsel istismara uğradığını iddia etmiştir. Oysa İsviçre'ye dönmesinin hemen ardından camiadan kişilere Facebook üzerinden sevgi mesajları göndermeye devam etmiş ve bu mesajlarda müvekkile de sürekli olarak sevgilerini iletmiştir. Müvekkil ve arkadaşlarına yönelik sosyal medya mesajlarında kullandığı sevgi ve özlem dolu ifadeler, iddialarını yalanlamaktadır:
Serra MohammadValipour'un Temmuz 2013 tarihindeki İSTANBUL ZİYARETİNDEN SONRAKİ mesajları:
24 EYLÜL 2013 - Serra MohammadValipour'un ziyaretinden 2 ay sonra
2013 yılı Temmuz ayı sonrasına ait bu sevgi mesajları, HERHANGİ BİR İSTİSMAR DURUMUNUN SÖZ KONUSU OLMADIĞINI açıkça göstermektedir.
3 ARALIK 2013 - Serra MohammadValipour'un ziyaretinden 5 ay sonra:
Yukarıdaki mesaj, Serra'nın CİNSEL İSTİSMARA UĞRAMIŞ BİR ÇOCUK OLMADIĞINA, ülkesine dönüp iyi eğitim alması ve hatta tıp okuması için müvekkil tarafından teşvik edildiğine dair sanık beyanlarının tümünü desteklemektedir.
14 AĞUSTOS 2013 – Serra MohammadValipour'un ziyaretinden 1 ay sonra:
Serra MohammadValipour'un yukarıdaki yazışmalarda bizzat kendisine ait olan e-mail adresini vermesi, bu yazışmalardaki kimliği doğrulamış bulunmaktadır. Ayrıca 2013 yılı Temmuz ayı sonrasında Serra tarafından gönderilmiş bu mesaj, HERHANGİ BİR İSTİSMAR DURUMU OLMADIĞINI da ortaya koymaktadır. |
28 AĞUSTOS 2013 - Serra MohammadValipour'un ziyaretinden 1 ay sonra:
30 EYLÜL 2013 - Serra MohammadValipour'un ziyaretinden 2 ay sonra:
Ziyaretinde istismara uğramış bir çocuk, orada bulunan kişilere "canım abicim" şeklinde hitapta bulunmaz, onlara böylesine sıcak sevgi mesajları göndermez, irtibatı kesmemek için bu denli uğraşmaz.
1 EKİM 2013 - Serra MohammadValipour'un ziyaretinden 3 ay sonra:
Ziyaretinden 3 ay sonra bu yorumları yapan bir çocuğun İSTİSMARA UĞRAMADIĞI AÇIKTIR. |
Müşteki SERRA MOHAMMADVALİPOUR, annesi DİLEK ÇELİKTEN ile birlikte yaptığı ziyaretlerden YAKLAŞIK 7 AY SONRA bile hala müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarına selam ve sevgilerini iletmektedir:
1 ŞUBAT 2014 - Serra MohammadValipour'un ziyaretinden 7 ay sonra:
Ziyaretinden 7 ay sonra bu yorumları yapan bir çocuğun İSTİSMARA UĞRAMADIĞI AÇIKTIR.
2 ŞUBAT 2014 - Serra MohammadValipour'un ziyaretinden 7 ay sonra:
Görüldüğü gibi, SERRA MOHAMMADVALİPOUR, annesi DİLEK ÇELİKTEN ile birlikte yaptığı A9 TV ziyaretlerinden AYLAR SONRA BİLE MÜVEKKİLİN ARKADAŞLARIYLA BAĞLANTIYI DEVAM ETTİRMEYE ÇALIŞMAKTA, bunun için özel çaba göstermekte ve MÜVEKKİL ADNAN OKTAR’I ÇOK SEVDİĞİNİ, ÖZLEDİĞİNİ VE ONUN TEŞVİKİYLE İLERDE DOKTOR OLMAK İSTEDİĞİNİ İLETMEYE DEVAM ETMEKTEDİR. Ortada gerçekten bir istismar durumu olsa bunları yapmayacağı açıktır. Görülebildiği gibi bütün bu aşamalarda müvekkilin arkadaşlarıyla ilk bağlantı kuran her zaman Serra Mohammadvalipour'un bizzat kendisi olmuştur. Tüm bu ifadeler müştekinin tüm iddia ve isnatlarının geçersizliğini belgelemektedir.
Sonraki dilekçelerimizde, Serra MohammadValipour'un yalan söylediğine ve bu dava için özel olarak kullanıldığına dair diğer delillerimiz tarafınıza sunulmaktadır. Saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.
Adnan Oktar Müdafi,
Av. Mert Zorlu
Küçük Yaş Mağdur Yalanı Serra Mohammadvalipour -3-
T.C. Cumhurbaşkanlığı'na;
SUNAN : Adnan OKTAR
VEKİLİ : Av. Mert ZORLU
KONU : Adnan Oktar davasında küçük yaş müşteki olarak adı geçen Serra MohammadValipour'un, 2017 yılında yani müvekkile yönelik isnatlarından tam 4 sene sonra, müvekkilin yakın arkadaşına ulaşıp müvekkille bağlantı kurmaya çalışmasının, istismar iddialarını kesin olarak ortadan kaldırdığına dair dilekçemizin sunumudur.
KÜÇÜK YAŞ MAĞDUR YALANISERRA MOHAMMADVALİPOUR-3-
Sayın Cumhurbaşkanımız,
Serra MohammadValipour, 2017 yılında, yani müvekkil ile görüşmesinden TAM 4 SENE SONRA, müvekkil ADNAN OKTAR'IN ARKADAŞI VE DAVA SANIĞI HAYRİ CAN DAĞTEKİN'E SOSYAL MEDYA ÜZERİNDEN MESAJLAR YAZMAYA BAŞLAMIŞTIR. Bu mesajlar Serra'nın müvekkil ve camia hakkında gerçek düşüncelerinin anlaşılması bakımından önemli deliller içermektedir.
Serra, 2017 yılında İsviçre'de adaptasyon amaçlı olarak bir devlet kurumunda kalmaktadır. Dolayısıyla o tarihlerde annesiyle sıklıkla görüşse de annesinden ayrıdır. Bu tarihte aniden, o dönemde A9 TV yayınlarına çıkmakta olan, Adnan Oktar davası sanıklarından Hayri Can Dağtekin ile bağlantı kurmuştur. Bu bağlantıda amaç, müvekkil Adnan Oktar ile tekrar bağlantıya geçebilmektir.
Söz konusu yazışmalar, Emniyet birimleri tarafından tespit edilmiş ve dava dosyasına girmiştir.
Aşağıda detaylarıyla sunduğumuz bu yazışmalar göstermiştir ki Serra MohammadValipour, 2013 yılında müvekkille yapmış olduğu görüşmeden SON DERECE MEMNUNDUR; yazışmalarda,
- müvekkilden HİÇBİR ZARAR GÖRMEDİĞİNİ,
- ONUN YANINDA OLAĞANÜSTÜ MUTLU OLDUĞUNU,
- HAYATINDA MÜVEKKİLDEN DAHA FAZLA SEVDİĞİ BİR İNSAN OLMADIĞINI
- MÜVEKKİLLE TEKRAR GÖRÜŞMEK İSTEDİĞİNİ
söylemiştir. BU YAZIŞMA BAŞLI BAŞINA, ORTADA BİR CİNSEL İSTİSMAR KONUSUNUN OLMADIĞININ KESİN VE NET KANITIDIR. Nitekim Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi de ilk kararında, bu hususu BOZMA SEBEBİ saymıştır.
Serra MohammadValipour ve Hayri Can Dağtekin Arasındaki Bu Yazışma Emniyet Tarafından da Tespit Edilmiş ve Dosyaya Girmiştir
Serra MohammadValipour ve Hayri Can Dağtekin arasında önce instagram, ardından whatsapp üzerinden gerçekleştirilen yazışmalar emniyet birimleri tarafından da tespit edilmiş ve dava dosyasına girmiştir.
Serra MohammadValipour da Hayri Can Dağtekin ile Sosyal Medyadan 2017 Yılında Yazıştığını Kabul Etmektedir
Yalanların içeriği değişmek ve birbiriyle çelişmek kaydıyla, Serra MohammadValipour, vermiş olduğu 3 ifadede de Hayri Can Dağtekin ile instagram üzerinden bağlantı kurduğunu kabul etmektedir. Kendisiyle ilk bağlantı kuranın Hayri Can Dağtekin olduğu ve kendisinden fotoğraflar istediği yalanını söyleyerek durumu karşı tarafa suçlamaya dönüştürmeye çalışsa da, ilerleyen sayfalarda sunduğumuz ve analizini yaptığımız -EMNİYETİN BİZZAT TESPİT ETTİĞİ- yazışmalar, bu iddiaların yalan olduğunu ortaya koymaktadır.
Dosyada mübrez bu yazışmaların, Serra MohammadValipour tarafından tüm aşamalarda kabul edilmiş olduğuna dair ifadeler şu şekildedir:
31.05.2018 tarihli Zürih'ten yazdığı mektup:
"2017 yılında … Instagramdan birkac murid ekledim candag dagtekin bana merhaba yazdi sonra konsumaya basladik…"
13.07.2018 tarihli Emniyet İfadesi:
"Daha sonra bu whatsapp grubundan olan, instagram üzerinden Can DAĞTEKİN isimli 26-27 yaşlarındaki erkek şahıs bana ulaştı… Bu Can DAĞTEKİN de Adnan OKTAR'ın grubundan olduğunu bildiğim için Adnan Hoca'ya selam söyle dedim, çünkü herkes beni Adnan OKTAR gözdesi olarak bildiği için korktu ve bir daha beni aramadı…"
12.08.2020 tarihli Mahkeme İfadesi:
"BİR KISIM SANIKLAR MÜDAFİ AV. BURAK TEMİZ SÖZ ALDI: İfadenizde 2017 yılında Can Dağtekin'le yazıştığınızı beyan etmişsiniz Can Dağtekin'le yazışmanızda 14 yaşında 2003 doğumlu olduğunuzu için 14 yaşında olmanıza rağmen Can Dağtekin'e 17 yaşına gireceğinizden bahsetmişsiniz neden yaşınızı bilerek yanlış beyan ettiniz?
MÜŞTEKİ SERRA MUHAMMED VALİPUR BEYANINDA: Şöyle söyleyeyim WHATSAPP GÖRÜŞMELERİM VAR, Whatsappta ben Can'a sabahın 5'inden akşam'ın 5'ine kadar OKULDA OLDUĞUMU SÖYLÜYORUM Whatsapp görüşmelerimde yani Can'a 17 yaşımda olduğumu söylemiş olamam."
Tekrar belirtmek gerekirse, Serra'nın buradaki ifadelerinin aksine, HAYRİ CAN DAĞTEKİN İLE İLK BAĞLANTI KURAN ve ısrarla bu yolla MÜVEKKİLE ULAŞMAYA ÇALIŞAN, bu sebeple SÜREKLİ OLARAK YAZAN KİŞİ SERRA MOHAMMADVALİPOUR'UN KENDİSİDİR. Zaten birazdan sunacağımız yazışmalar bunu ispat etmektedir.
Hayri Can Dağtekin'e İlk Mesaj Yollayan Serra Mohammadvalipour'dur
Serra MohammadValipour, kendisine ilk mesaj yollayanın Hayri Can Dağtekin olduğunu iddia etmektedir. Oysa yazışmalar tam tersini söylemektedir:
Konuşmanın genel gidişatına bakıldığında, buradaki cümlenin KONUŞMAYI BAŞLATAN CÜMLE olduğu anlaşılmaktadır. Serra, belli ki TANIMADIĞI BİR KİŞİYE yazmakta ve "iyi günler, kusura bakmayın rahatsız ettiğim için" diyerek, konuşmaya ilk giren bir yabancının kullanabileceği bir nezaket cümlesi kurmaktadır. Konuşma, Serra'nın Can Dağtekin'i İnstagram'dan eklemesi ve İnstagram mesaj kutusuna mesaj yazmasıyla başlamaktadır.
"Sizi gördüm" diyerek İnstagramda Can Dağtekin'in profilini kendisinin gördüğünü teyit etmektedir. Yani Serra'ya ilk yazan Can Dağtekin DEĞİLDİR. Buradaki ifadelerden Serra'nın, Can Dağtekin'in müvekkille yakın bağlantısı olduğunu profildeki paylaşımlardan ve Can Dağtekin'in yayınlara katılıyor olmasından dolayı anlamış olduğu ve onu, MÜVEKKİLE ULAŞMAK İÇİN BİR YOL OLARAK GÖRDÜĞÜ anlaşılmaktadır.
Serra, o sırada müvekkilin YAYININI İZLEMEKTEDİR. "HOCAMIZI İZLİYORUM" diye özellikle belirtmekte, müvekkili özel olarak TAKİP ETMEKTE, özel olarak BU BAĞLANTIYI KURMAKTA ve müvekkile SELAM YOLLAMAKTADIR.
Kendisini tanıtmakta ve "İnşaAllah hatırlar beni" diyerek MÜVEKKİLİN KENDİSİNİ HATIRLAMASINI GERÇEKTEN VE ÇOK İÇTEN UMMAKTADIR.
Ardından kendisini hatırlatabilmek için 4 sene önce Hür sokaktaki evde Uğur Şahin ve bir midilliyle çektirdiği fotoğrafı göndermektedir. Açıkça görüldüğü gibi Serra, 2017 yılında, yani iddia konusu olan isnatlardan TAM 4 SENE SONRA, ISRARLA MÜVEKKİLLE GÖRÜŞMEYE ÇALIŞMIŞTIR.
Şu bir gerçektir ki, 4 yıl önce cinsel istismara uğradığını ve bundan dolayı psikolojik travma yaşadığını iddia eden bir insan, ARADAN 4 YIL GEÇTİKTEN SONRA İSTİSMARA UĞRATTIĞINI İDDİA ETTİĞİ KİŞİYLE BÖYLESİNE BİR İSTEKLE TEKRAR GÖRÜŞMEK İSTEMEZ, ONA ULAŞMAK İÇİN YOLLAR ARAMAZ, ONA ISRARLA SEVGİSİNİ İLETMEZ, ÖZLEDİĞİNİ SÖYLEMEZ, SELAM YOLLAMAZ.
SERRA ÖZLEMİNİ, SEVGİSİNİ GÖRÜŞME İSTEĞİNİ BU KADAR AÇIK İFADE ETMEKTEDİR, ÇÜNKÜ SERRA HİÇBİR ZAMAN MÜVEKKİL TARAFINDAN İSTİSMARA UĞRATILMAMIŞTIR.
Serra MohammadValipour Müvekkile "Kendisini Çok Özlediğini" İletmektedir
Aşağıdaki konuşmanın, ilk mesajdan bir gün sonra yapıldığı anlaşılmaktadır. Can Dağtekin, Serra'nın mesajını bir gün önce müvekkile iletememiştir. Serra da onun üzerine bir mesaj daha göndermekte ve "ONU ÇOK ÖZLEDİĞİMİ SÖYLEYİN" diyerek müvekkile özlemlerini tekrar tekrar iletmeye çalışmaktadır:
Serra MohammadValipour Müvekkilden Israrla Cevap Beklemektedir
Mesajlardan anlaşıldığı kadarıyla Hayri Can Dağtekin Serra'nın mesajını ikinci gün de müvekkile iletememiştir. Serra ise sürekli ve ısrarcı bir şekilde mesajının iletilmesini takip etmektedir. 3. Gün "iletebildiniz mi?" diye başlayan mesaj ile ciddi bir kararlılıkla müvekkile ulaşmaya çalıştığı anlaşılabilmektedir.
Bu ısrarın sonucunda Can Dağtekin müvekkile Serra'nın selamını ilettiğini söylemiştir. Can Dağtekin bunu, "Selamını ilettim, sen de ona selam söyle dedi" şeklinde bir cevap ile Serra'ya iletmiş, belli ki konuyu geçiştirmeye çalışmıştır.
Serra bu cevabı oldukça yetersiz bulmuş olacak ki, "başka bir şey sordu mu peki?" diye sormakta, sonra da müvekkilden herhangi bir ilgi ve alaka görmeyişini "yani meşguldür büyük ihtimalle" diyerek meşguliyete bağlamaya çalışmaktadır.
Görüldüğü gibi TÜM GİRİŞİMLERİ YAPAN SERRA'DIR. Israrlı bağlantı talebi Serra'dan gelmektedir. Hatta Serra, müvekkilden kapsamlı, doyurucu cevaplar almayı beklemektedir. Bir başka deyişle Serra bakımından, tek taraflı ve ısrarlı bir bağlantı kurma, kendini hatırlatmaya çalışma arzusu vardır.
Serra, Müvekkille Yazışabilmek İçin Şahsi Numarasını Vermiştir
Beklediği yeterli cevabı alamayınca Serra, bağlantıya geçtiği Can Dağtekin'e şahsi numarasını vermekte, instagram mesaj bölümünden yazışmanın zor olduğunu, bu nedenle telefon bağlantısı kurmak istediğini söylemektedir. Böylelikle ESKİSİ GİBİ müvekkili bilgilendirmek istediğini belirtmektedir. DEMEK Kİ, ESKİDEN DE YAZIŞARAK BAĞLANTI KURAN SERRA MOHAMMADVALİPOUR'UN KENDİSİDİR; ANNESİ DEĞİL!
Serra bu esnada, geçmişte müvekkilin arkadaşlarıyla yaptığı yazışmaları hatırlamış ve "sen böyle yazınca cidden eski yılları özledim" şeklinde bir ifade kullanmıştır. "Eskiden nasıldı?" sorusuna ise, o dönemlerde bayan kardeşlere yazdığını, müvekkile onlar vesilesiyle mesajlar ilettiğini anlatmaktadır.
"Cidden eski yılları özledim" ifadesi bir ÖZLEM VE MUTLULUK İFADESİDİR. Belli ki o dönemlere geri dönmek istemektedir; keza o dönemleri hatırlamak bile ona mutluluk vermiştir.
Bu cümleler, CİNSEL İSTİSMARA UĞRAMIŞ BİR İNSANIN SÖZLERİ OLAMAZ. HİÇ KİMSE, CİNSEL İSTİSMARA UĞRADIĞI BİR DÖNEMİ, ORTAMI VE KİŞİYİ ÖZLEM İLE YAD ETMEZ. O GÜNLERE GERİ DÖNMEK İSTEMEZ. Ve dahası, HİÇ KİMSE, İSTİSMARA UĞRATTIĞINI İDDİA ETTİĞİ BİR KİŞİ İLE YILLAR SONRA TEKRAR BAĞLANTI KURUP ISRARLA ONUNLA GÖRÜŞMEK VE ONA ÖZLEMİNİ İLETMEK İSTEMEZ.
Serra, sürekli yayınlarını izleyip takip ettiği müvekkile yönelik aşırı düşkünlük göstermekte, onu oldukça sevdiğini açıkça belli etmekte, dile getirmektedir. Ailesinden, çevresindeki insanlardan koptuğu ve uzaklaşmak istediği bir dönemde sadece müvekkil ve arkadaşları ile bağlantı kurmayı bu kadar çok istemesinin başka bir anlamı yoktur.
Buradaki ifadeler yine, geçmişte facebook üzerinden müvekkilin arkadaşlarıyla bağlantı kuran kişinin Serra olduğunu kanıtlamaktadır. Serra bu yazışmada açıkça, "bayan kardeşlere yazarak hocamızla görüşüyordum. Onlar da hocamıza iletiyor bana da hocamızdan mesaj geliyordu" diyerek BU YAZIŞMALARI KENDİSİNİN YAPTIĞI KABUL ETMİŞ BULUNMAKTADIR.
Serra, müvekkille bağlantıya devam etmek istemekte ve "kimbilir belki artık siz vesile olursunuz" diyerek bu konudaki talebini açıkça dile getirmektedir.
Serra'nın "Kaybettiği" Fotoğraf
Müvekkile olan düşkünlüğünü ispat etmek adına Serra, Can Dağtekin'e, "Hocamızla fotoğrafım vardı hatta, ama kaybettim" demektedir. Aslında bu ifade ilginçtir. Serra'nın müvekkille yegane fotoğrafı, müvekkil, Serra ve anne Dilek Çelikten'in birlikte olduğu aşağıdaki fotoğraftır.
Serra bu yazışma esnasında bu fotoğrafı kaybettiğini söylemektedir. Ancak bu fotoğraf 2018 yılında Serra'nın husumetli müştekiler tarafından Türkiye'ye getirilip ardından Çocuk Şube'ye götürüldüğü dönemde bir anda müşteki Uğur Şahin'in telefonundan çıkmıştır. Oradaki ifadede Serra, bu fotoğrafı Uğur Şahin'e kendisinin gönderdiğini söylemiştir. Uğur Şahin'in emniyete sunduğu bu fotoğrafta bir sahtecilik de yapılmış, "anne" fotoğraftan kasıtlı olarak çıkarılmıştır.
Can Dağtekin ile 2017 yılındaki yazışmaları sırasında Serra bu fotoğrafı kaybettiğini söylediğine göre, bunu emniyette, annesinin bulunduğu kısım kesilmiş olarak getiren de husumetli müşteki Uğur Şahin olmalıdır. İftira beyanda kullanılacak bu fotoğraf ile ilgili de belli ki Serra'nın orada yalan beyan vermesi sağlanmıştır.
Serra'nın Müvekkil İçin Söylediği
"Ondan Korkmam, Hayatımda Onun Kadar Hiç Kimseyi Sevmedim" İfadesi
Serra MohammadValipour, buradaki yazışmalarda Can Dağtekin'e MÜVEKKİLLE YILLARDIR GÖRÜŞEMEDİĞİNİ, ONU GERÇEKTEN ÇOK ÖZLEDİĞİNİ söylemekte ve uzun zamandır bağlantı kuramamasının nedeni olarak da geçmişte hem velayet davasında hem okulunda hem de devlet yurdunda söyleyip durduğu aynı yalanı tekrar etmekte ve annesini suçlamaktadır.
Buradaki yazışmalar ve yazışmalarda Serra'nın müvekkile olan pozitif bakış açısı hayli dikkat çekicidir:
Buradaki konuşmaları aşama aşama inceleyecek olursak;
Serra, 2013 yılında müvekkille görüştüğü iki seferde de, "tek gidemediği için annesiyle gidiyor" olduğunu belirtmektedir. Yani Serra'nın müvekkille görüşmelerinin her ikisinde de müvekkilin bulunmadığı Hür sokağa yaptığı ziyaretlerde de ANNESİ MUTLAKA YANINDADIR.
Serra, senelerdir müvekkille iletişime geçemediğini belirttikten sonra, "şu an onu gerçekten özlediğimi fark ettim, yaşım da büyüdüğü için" diyerek müvekkile özlemini dile getirmektedir.
Serra, annesi yüzünden bu aşamalarda müvekkille görüşemediğini belirtmektedir. Gerçekten annesi nedeniyle görüşememiş, çünkü annesi gitmesine izin vermemiş, bundan dolayı da annesine kızmıştır. Yani olayın arka planı, dava dosyasına anlattığı gibi değildir. Serra annesine karşı kızgınlığından dolayı bu konuyu bir iftiraya dönüştürmüş ve burada da bu iftirayı kullanmıştır.
Her durumda ortada olan gerçek, Serra'nın o dönemde ısrarla müvekkille görüşmek istediği ve istediği halde görüşemediğidir.
Mesajın devamı ise çok daha önemlidir:
Serra, tam olarak şu cümleyi kurmaktadır: "Zaten HOCAMIZDAN KORKMAM BEN. HAYATIMDA ONUN KADAR KİMSEYİ SEVMEDİM".
2017 yılında doğrudan Serra tarafından yazılmış olan bu cümle, bu dava seyri ile ilgili çok önemli bir delil içermektedir. Belli ki istismar iddiası yalandır. Hiç kimse, kendisine istismarda bulunduğunu iddia ettiği bir insan ile ilgili olarak;
"BEN ONDAN KORKMAM"
"HAYATIMDA ONUN KADAR KİMSEYİ SEVMEDİM"
İfadelerini kullanmaz.
"Hayatımda onun kadar kimseyi sevmedim" ifadesi çok iddialı bir ifadedir. Serra'nın, bu ifadeleri sarf ettiği bir insan hakkında, sadece bir sene sonra "bana geçmişte istismarda bulundu" diye ortaya çıkması, husumetli müştekiler tarafından yönlendirildiğini ve iftiraya açık kişiliğini açıkça ortaya koymaktadır.
Serra'nın Yaşı Konusunda "Yeniden" Yalan Söylemesi
Bu yazışmaların devamında Hayri Can Dağtekin Serra'ya yaşını sormakta ve Serra, "16'yım, 17'ime gireceğim" diyerek yine yalan söylemektedir. Oysa 2003 doğumlu olan Serra, 2017 yılında sadece 14 yaşındadır.
Yazışmanın başka bir aşamasında ise Serra, "üniversitedeyim, ders çalışacağım" diyerek yaşıyla ilgili başka bir yalan söylemektedir:
Yaşı konusunda yalan söylemek Serra'nın sıklıkla başvurduğu bir yöntemdir. Mahkeme esnasında ısrarla 2013 yılında 9 yaşında olduğunu tekrarlayıp durmuştur. Oysa o tarihlerde 10 yaşını bitirmiş, 11 yaşından gün almaya başlamıştır. Yaşı konusundaki bu yalan mahkeme başkanının dikkatini çekmiştir. (Serra MohammadValipour'un yalanlarının anlatıldığı bölümde bu konuya detaylı yer verilmişti)
Yine emniyet ifadesinde Hayri Can Dağtekin için "26-27 yaşlarında erkek bana ulaştı" demiştir. Oysa 1993 doğumlu olan Hayri Can Dağtekin o tarihte 24 yaşındadır. Zaten buradaki instagram konuşmalarında da Serra, Can Dağtekin'e, "sen 23-24 duruyorsun" demekte, Can Dağtekin de 24 yaşında olduğunu söyleyerek bu durumu teyit etmektedir.
Konuşmalardan anlaşıldığı gibi Serra, Can Dağtekin'in yaşını gayet iyi bilmektedir. Ancak buna rağmen emniyet sorgusunda onun yaşıyla ilgili de yalan söyleme ve kasıtlı olarak onun yaşını büyütme ihtiyacı duymuştur.
Pek çok konuda olduğu gibi yaş konusunda yalan söylemek de Serra'da hastalık şeklindedir.
Serra, Israrla Müvekkille Görüşmenin Yollarını Aramıştır
Artık whatsapp üzerinden ilerleyen yazışmaların sonraki aşamalarında Serra, müvekkil ile tekrar görüşebilmenin yollarını aramaktadır:
"Seni ne zaman göreceğim" sorusuna cevap olarak Serra, "hocamıza kalmış. Gelebilirsem inşaAllah Hülya ile gelebilirim" demektedir. Buradaki "hocamıza kalmış" sözü önemlidir. Belli ki Serra, tekrar gelebilmek ve MÜVEKKİL İLE GÖRÜŞMEK İSTEMEKTE VE BUNUN İÇİN MÜVEKKİLDEN TEKLİF BEKLEMEKTEDİR. Ancak yazışmalarda da açıkça görüldüğü gibi müvekkilin böyle bir talebi, bu yönde bir mesajı OLMAMIŞTIR.
Serra Müvekkile Selamını İletmek ve Müvekkil ile Bağlantı Kurmak İçin Özel Çaba Göstermektedir
Hayri Can Dağtekin ile yaptığı yazışmalar esnasında Serra, sürekli olarak Can Dağtekin'e, müvekkile selamını iletip iletmediğini sormakta, bunu mutlaka netleştirmek istemektedir. Belli ki müvekkilden kendisiyle ilgilendiğini gösteren bir cevap beklemektedir.
Serra, sonrasında Hayri Can Dağtekin aracılığıyla müvekkile ulaşabilmenin sevincini dile getirmektedir:
Serra, Can Dağtekin'e sürekli olarak müvekkili sormaktadır. Ardından da "cidden sen çok önemlisin benim için, eskiden hep Didem Ürer ya da Ebru Altan'la görüşürdüm ya da Ümit vardı, şu an sana ulaştım işte" diyerek Can Dağtekin aracılığıyla müvekkille bağlantıya geçebileceği için mutluluğunu dile getirmektedir. Açıkça müvekkille hiçbir şekilde irtibatsız kalmak istememektedir.Buradaki açıklamalar aynı zamanda Serra'nın 2013-2014 yıllarında Didem Ürer, Ebru Altan ve Ümit Kuruca vesilesiyle BİZZAT KENDİSİNİN BAĞLANTIYA GEÇTİĞİNİ de teyit etmektedir. İddia ettiği şekilde bu bağlantıyı sağlayan annesi Dilek Çelikten değil, Serra'nın kendisidir.
Görüşme ve selam iletme talebi sürekli ve tamamen tek taraflı olarak Serra'dan gelirken, yazışmalardan anlaşılabileceği gibi, MÜVEKKİL BU KONUYLA PEK İLGİLENMEMEKTE, Serra'nın ısrarlı bağlantı talepleri karşılıksız kalmaktadır. Serra'nın, müvekkilin gözdesi olduğuna dair iddialarının hiçbir geçerliliği olmadığı, Serra'nın müvekkil için HERHANGİ BİRİ olduğu da buradan ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Serra, Müvekkilden Beklediği Cevap Gelince Olağanüstü Sevinmekte ve Bağlantıyı İlerletmenin Yollarını Aramaktadır
Hayri Can Dağtekin, Serra'nın gönderdiği ve ısrarla müvekkile iletilmesini istediği mesajı günler sonra müvekkile iletmiş ve bu durumu Serra'ya haber vermiştir. Bunun akabinde şu konuşma geçmektedir:
Burada iki önemli vurgu vardır. Birincisi müvekkilden gelen cevapta, "YAŞIN DOLUNCA" (reşit olunca) görüşebilecekleri belirtilmiştir. Bu yargılama esnasında ısrarla vurgulandığı gibi müvekkilin 18 yaşından küçük bir kişi ile yanında ebeveyni olmadan görüşmesi imkansızdır. Yanında ebeveyni olduğunda ise bu görüşme ancak çocuğun ailesinin yanında ve kalabalık ortamda, 5-10 dakikayı geçmeyecek şekilde gerçekleşir. Bu yazışma, bu gerçeği doğrulamaktadır.
İkinci önemli vurgu ise, müvekkilden günlerdir beklediği cevap geldiğinde Serra'nın "Ohh Allah senden razı olsun, çok mutlu oldum" diyerek şiddetli sevincini dile getirmesidir.
Hiç şüphe yok ki, cinsel istismara uğrayan hiçbir kişi, yıllar sonra istismarcısıyla bağlantı kurmaz ve onunla yeniden bağlantı kurduğu için böylesine sevinmez.
Serra, sevincini dile getirirken, "O zaman sabredeyim de 1-2 sene çabuk geçsin" demektedir. Yani MÜVEKKİLLE GÖRÜŞMEK İÇİN SABIRSIZLANMAKTADIR. Kendisini 16 yaşında tanıttığı için de 1-2 senenin çabuk geçmesini ve bir an önce 18'ine basıp müvekkille görüşebilmeyi planlamaktadır.
O kadar sevinmiştir ki, Can Dağtekin'e sürekli olarak teşekkür etmektedir.
Ardından Hayri Can Dağtekin'e, müvekkile düzenli ulaşabilmek için kendisiyle iletişimde kalıp kalamayacağını sormaktadır. Bağlantıyı devam ettirmek istemektedir.
Hayri Can Dağtekin ile Yazışmalar Esnasında Serra'nın Gönderdiği Şahsi Fotoğrafları
Serra, Can Dağtekin ile yazışması esnasında aşağıda bulunan kendi kişisel fotoğraflarını göndermektedir:
Serra MohammadValipour, Can Dağtekin'e yaşının büyük olduğunu söylemiştir. Oysa bu yazışmaları yaptığı sırada 14 yaşındadır. Yaşı küçük bir çocuğun tanımadığı bir kişiye bu tarzda fotoğraflar göndermesi aslında onun GERÇEK KİŞİLİĞİNİ göstermektedir. KENDİSİNE MAKYAJ YAPTIRAN YOKTUR; KENDİSİNE ZORLA POZLAR VERDİREN YOKTUR. TEK BAŞINA BİR YURTTA KALMAKTA VE BÜTÜN BUNLARI KENDİSİ, KENDİ İSTEĞİ İLE YAPMAKTADIR.
Serra, fotoğrafları gönderirken Can Dağtekin'e "biraz değişik bakıyorum ama bu kendiliğinden olan bir şey yani bir amacım yok" diyerek o yaştaki bir kişiden beklenmeyecek şuhlukta ve özel pozlar verilerek çekilmiş olan fotoğrafların "ASLINDA DOĞAL" olduğunu, BAKIŞLARI BÖYLE OLDUĞU İÇİN FOTOĞRAFLARIN DA BU ŞEKİLDE ÇIKTIĞINI, BUNDA ÖZEL BİR AMACI OLMADIĞINI belirtmeye çalışmaktadır. Fotoğrafların, 14 yaşındaki bir çocuğun normal şartlarla vermeyeceği pozlar içerdiğinin kendisi de farkındadır.
Serra, Can Dağtekin ile Yazışmaları Konusunda Tüm Aşamalarda Yalan Söylemiştir
Bütün bu yazışmalar ve analizler sonrasında geriye dönüp de Serra'nın verdiği çeşitli ifadelere baktığımızda, Serra'nın, bu yargılamada hemen her aşamada olduğu gibi, bu konuda da kapsamlı yalanlar söylediğini açıkça görebiliyoruz.
Zürih'ten yazdığı mektubunda Serra, Hayri Can Dağtekin'in adeta kendisinden sadece fotolarını istemek için bağlantı kurduğuna dair bir algı yaratmaya çalışmıştır. Yazışmalar dosyada olmasa, karşı tarafı buna inandıracaktır. Oysa Can Dağtekin'i instagramdan ekleyen, onunla bağlantı kuran ve bu bağlantıyı günlerce ısrarla devam ettiren ve bu yolla müvekkile ulaşmak isteyen kişi Serra'nın bizzat kendisidir.
Yine emniyet ifadesinde Serra konuyu aynı yere getirmeye çalışmış, müvekkile ulaşabilmek için dur durak bilmeyen girişimlerinden ve müvekkile yönelik sarf ettiği oldukça samimi sevgi sözcüklerinden hiç bahsetmemiştir. Bu davada, haksız ve hukuksuz şekilde cinsellik konuları ön plana çıkarıldığı için, kendisi de benzer bir vurgu yaptığında dikkatlerin bu yöne çekileceğini ummuştur ve bu sebeple mevcut konuşmaların hiçbirinden bahsetmeyip, bu görüşmeyi Hayri Can Dağtekin'in kendisinden bikinili fotoğraflar istediği iddiasına bağlamaya çalışmıştır. Ancak yazışmaların tümü dosyada mübrezdir ve bu iddia doğru olmadığı gibi BU YAZIŞMALARDA KONU SADECE SERRA'NIN MÜVEKKİLE YÖNELİK SEVGİSİDİR.
Yine emniyet ifadesinde Serra, bu yazışmaların elimizde olduğu ihtimali dahilinde müvekkile selam gönderdiğini hatırlayarak "Can DAĞTEKİN de Adnan OKTAR'ın grubundan olduğunu bildiğim için Adnan Hoca'ya selam söyle dedim" diyerek durumu arada geçen önemsiz bir konuymuş gibi geçiştirmeye çalışmıştır. "Neden selam gönderdin?" şeklindeki muhtemel bir soruya kendince bir ön hazırlık yapmıştır.
Bu açıklamanın hemen ardından da "herkes beni Adnan OKTAR gözdesi olarak bildiği için korktu ve bir daha beni aramadı" demektedir. Ancak yazışmalardan da görülebileceği gibi durum hiç de böyle değildir. Can Dağtekin'in korkup kaçtığı falan yoktur. Günler boyunca müvekkilden sadece bir selam alabilmek için KESİNTİSİZ OLARAK CAN DAĞTEKİN'E MESAJLAR YAZAN, HER GÜN SELAMININ İLETİLİP İLETİLMEDİĞİNİ SORAN, SELAMI İLETİLDİĞİ SÖYLENDİĞİNDE HAVALARA UÇAN VE BUNDAN SONRA MÜVEKKİLE ULAŞMAK İÇİN CAN DAĞTEKİN İLE BAĞLANTIDA OLACAĞINI SÖYLEYEN SERRA'NIN KENDİSİDİR.
MÜVEKKİLİN TAVRI İSE SERRA'NIN GÖZDE OLDUĞU İDDİALARINI ORTADAN KALDIRMAKTADIR. Müvekkil, Serra'nın ısrarlı selam ve sevgi mesajlarını ÖNCE GÖRMEZDEN GELMEKTE, ardından BİRER CÜMLELİK CEVAPLARLA GEÇİŞTİRMEKTEDİR. SERRA, BELLİ Kİ MÜVEKKİL İÇİN, İDDİA ETTİĞİ KADAR ÖNEMLİ BİRİ DEĞİLDİR.
Hatta Serra, müvekkile ulaşmak için o kadar çok mesaj yazmıştır ki, konuşmaların bitiminde "zamanını daha fazla alıp sıkmayayım seni" demek zorunda kalmıştır:
Serra'nın bu dava kapsamında bu konuda bu kadar rahat yalan söyleyebilmesinin sebebi, bu yazışmaların tespit edildiğini o dönemde bilmeyişidir. Dikkat edilirse mahkeme ifadesinde bu konuyu hiç açmamış, bu konuda hiçbir detaya girmemiştir. Çünkü yazışmaların elimizde olduğunu görmüştür ve yazışmalardaki durum da gayet açıktır.
Serra'nın bu yazışmalarla ilgili aleni yalanları, davanın genel seyrinde Serra'nın diğer iddiaları kapsamında da mutlaka değerlendirilmelidir. SERRA, ÇOK AMA ÇOK KOLAY YALAN SÖYLEYEBİLMEKTEDİR.
Buradaki deliller ışığında istisnasız herkes şu değerlendirmeleri mutlaka yapacaktır:
- Cinsel istismara uğramış ve bunun travmasını yaşamış bir kişi, aradan 3-4 yıl geçtiğinde kendisine cinsel istismarda bulunduğunu söylediği kişiyle ısrarla bağlantıya geçmez,
- Onun kadar kimseyi sevmediğini söylemez,
- Ondan hiç korkmadığını söylemez,
- Onun yanına gelmek için çırpınmaz, planlar yapmaz,
- Selamı iletilmediği için üzülmez; iletildiği için çılgınca sevinmez,
- Sadece görüşebilmek için geçmesi gereken birkaç yılı "sabrederek bekleyeceğini" söylemez
- İrtibatta kalmak için bir yol bulduğuna bu kadar mutlu olmaz,
Sadece bu yazışmalar dahi durumu netleştirmektedir:
SERRA MOHAMMADVALİPOUR, HERHANGİ BİR CİNSEL İSTİSMARA UĞRAMAMIŞTIR.
İDDİA ETTİĞİ DÖNEMDE İSTEMEDİĞİ İNSANLARLA, İSTEMEDİĞİ ORTAMDA BULUNMAMIŞTIR.
MÜVEKKİLİ DE, ZİYARETE GELDİĞİ ORTAMI DA ÇOK SEVEREK GELMİŞTİR; AYRILMAK İSTEMEMİŞTİR.
EVLENMEK İÇİN 13 YAŞININ BEKLENDİĞİ YALANDIR; MÜVEKKİL SADECE GÖRÜŞMEK İÇİN BİLE 18 YAŞININ DOLMASINI BEKLEMEKTEDİR. ZATEN HERHANGİ BİR EVLİLİK TALEBİ DE YOKTUR.
Serra MohammadValipour YALAN SÖYLEMEKTEDİR.
Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, 2021/696 esas, 2022/258 karar nolu kararında, Serra MohammadValipour'un Hayri Can Dağtekin ile yapmış olduğu bu yazışmaları bozma gerekçesi olarak değerlendirmiştir:
"5-)Sanık Adnan Oktar hakkında katılan Serra Mohammadvalıpour'a karşı çocuğun cinsel istismarı suçundan açılan kamu davasında; suç tarihinde 9-10 yaşlarında olduğu belirtilen katılan Serra'nın sanık Adnan Oktar'ın yanına kanuni temsilcisi olan annesi Dilek Çelikten tarafından getirildiği açık olmakla, dosyada mevcut olan KATILANIN SANIKLARDAN HAYRİ CAN DAĞTEKİN'E GÖNDERDİĞİ WATSAP MESAJLARINDAKİ ADNAN OKTAR İLE İLGİLİ YORUMLARI, bir kısım müştekinin soruşturma aşamasında Serra'nın ifade vermek üzere Türkiye'ye getirilebileceği, annesinin çok z..i biri olduğu ve para için isteneni yapabileceğine dair verdikleri bilgi notları, … dikkate alındığında; … eksik kovuşturma ile yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup…"
Bu karardan da anlaşılabileceği gibi, söz konusu yazışmalar oldukça önemli bir delil niteliğindedir. Tüm bu hususları dikkatinize sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.
Adnan Oktar Müdafi,
Av. Mert Zorlu
Küçük Yaş Mağdur Yalanı Serra Mohammadvalipour -4-
T.C. Cumhurbaşkanlığı'na;
SUNAN : Adnan OKTAR
VEKİLİ : Av. Mert ZORLU
KONU : Adnan Oktar davasında küçük yaş müşteki olarak adı geçen Serra MohammadValipour'un, 2017 yılında, yani müvekkile isnatlarından 4 sene sonra, müvekkili seven kişilerle kendi isteğiyle bağlantı kurmasının, onlarla vakit geçirmesinin ve bağlantısını bu tarihten sonra düzenli devam ettirmesinin, istismar iddialarını ortadan kaldırdığına dair dilekçemizin sunumudur.
KÜÇÜK YAŞ MAĞDUR YALANISERRA MOHAMMADVALİPOUR-4-
Sayın Cumhurbaşkanımız,
Adnan Oktar davasında küçük yaş mağdur olarak ön plana çıkarılan Serra MohammadValipour, istismar iddialarından 4 sene sonra, yani 2017 yılında İsviçre'de bulunan ve müvekkil Adnan Oktar'ı seven kişilerle özel olarak bağlantıya geçmiş ve onlarla görüşmek istemiştir. Bu görüşmeyi gerçekleştirdikten sonra da onlarla yakın bağlantıya devam etmiştir. Serra'nın, özellikle müvekkile kalpten bağ kurmuş kişilerle bağlantı kurmak istemesi, müvekkile yönelik isnatlarının yalan olduğunu ortaya koymaktadır.
Serra, mahkeme karşısında müvekkil tarafından ısrarla çağırılan fakat kendisi görüşmek istemeyen bir profil çizmeye çalışırken, gerçekler tam tersini göstermektedir. Müvekkilin yakın arkadaşlarından Hayri Can Dağtekin ile 2017 yılında yaptığı yazışmalarda, sadece müvekkilden bir selam alabilmek için günlerce uğraşan Serra, yine 2017 yılında İsviçre'de müvekkili seven kişilere ulaşarak müvekkil ile bağlantıyı bir şekilde devam ettirmeye çalışmıştır.
2017 yılında, yani Serra KESB kurumunda kalırken, yani annesinin yanında değilken, kendisi bizzat müvekkil Adnan Oktar'ı seven kişilerle özel olarak bağlantı kurmuştur ve hatta bulunduğu yerden, biletini kendisinin aldığı 45 dakikalık bir tren yolculuğu yapıp Zürih'e ulaşarak bu kişilerle görüşmüştür. Bu kişiler Hülya Tanrıkulu, Arzu Çöğür ve Aylin Aktaş'tır. Söz konusu görüşmenin fotoğrafları şu şekildedir:
Bu görüşme ile ilgili olarak Serra, 08.09.2022 tarihli mahkeme ifadesinde şu açıklamaları yapmıştır:
MÜŞTEKİ SERRA MUHAMMED VALİPUR BEYANINDA: …sonra benim annemle iletişimim bir şekilde kesildi fakat Adnan Oktar'ın sempatizanları İsviçre de, İsviçre çok küçük bir yer bu 2017 yılında Hülya Tanrıkulu yine bana ulaştı yurttayken ve dedi ki Serracım dedi bak seninle bir oturalım kahve içelim kabul ettim…
Görüldüğü gibi Serra, bu görüşmeyi doğrulamıştır. Ancak hikayeyi olduğundan farklı anlatmıştır. Kendisine ulaşanlar bu kişiler değil, Serra'nın kendisidir. Arzu Çöğür, 22.10.2022 tarihinde İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunmuş olduğu tanık beyanında bu konuyu şu şekilde anlatmıştır:
Aylin Aktaş da İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'ne bir tanık beyanı sunmuş ve 08.05.2022 tarihli tanık beyanında bu konuyu şu şekilde anlatmıştır:
Dikkat edilirse her iki beyanda da doğum günü kutlamak amacıyla buluşma talebinin Serra'nın kendisinden geldiği belirtilmiştir.
Nitekim, önceki dilekçemizde detaylarını verdiğimiz Whatsapp konuşmaları sırasında da Serra, Can Dağtekin’e Hülya Tanrıkulu’nun fotoğrafını göndermiş ve Adnan Oktar’ı ziyaret etmek istediğini, bu ziyaretini de Hülya ile yapmak istediğini söylemiştir. Yani Serra, bu kişilerle sürekli olarak bir aradadır.
Serra'nın görüştüğü bu kişiler müvekkil Adnan Oktar'ı seven ve takip eden insanlardır. Serra da bunu çok iyi bilmektedir ve BU KİŞİLERLE GÖRÜŞME SEBEBİ ZATEN BUDUR. Aşağıdaki fotoğraflarda Hülya Tanrıkulu ve Arzu Çöğür'ün, müvekkilin arkadaşları İbrahim Tuncer ve Erkan Seyhan ile birlikte yemek yedikleri, kitap dağıttıkları görülmektedir:
İbrahim Tuncer'in yanında sağdan üçüncü Hülya Tanrıkulu, sol başta Arzu Çöğür, karşıda oturan Erkan Seyhan
Sağdan ikinci Arzu Çöğür, sağdan üçüncü Hülya Tanrıkulu. Sol tarafta Erkan Seyhan ve İbrahim Tuncer.
Burada dikkat çeken durum şudur ki; 2013 yılında bir istismara maruz kaldığını, annesinin de buna aracılık ettiğini iddia eden Serra, 2017 YILINDA, ANNESİ YANINDA YOKKEN, ANNESİNİN RIZASI VE BİLGİSİ YOKKEN, TAMAMEN KENDİ İSTEĞİYLE, ÖZEL OLARAK ARAYARAK VE PLANLAYARAK, 45 DAKİKALIK TREN YOLCULUĞU YAPARAK, ADNAN OKTAR'IN ARKADAŞLARINA ULAŞMIŞTIR. EĞER GERÇEKTEN YAŞANMIŞ BİR İSTİSMAR DURUMU OLSA, SERRA'NIN 2017 YILINDA KENDİ RIZASI İLE BAĞLANTILAR KURARAK, PLANLAR YAPARAK, 45 DAKİKALIK BİR TREN YOLCULUĞU İLE MÜVEKKİL ADNAN OKTAR'IN ARKADAŞLARININ YANINA GİTMESİ VE ONLARLA SON DERECE MUTLU BİR ŞEKİLDE DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ YAPMASI KUŞKUSUZ Kİ MÜMKÜN OLMAZDI.
Serra MohammadValipour'un istismar iddialarıyla ilgili yalan söylediğine dair bu önemli delili de takdirinize sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.
Adnan Oktar Müdafi,
Av. Mert Zorlu
Küçük Yaş Mağdur Yalanı Serra Mohammadvalipour -5-
T.C. Cumhurbaşkanlığı'na;
SUNAN : Adnan OKTAR
VEKİLİ : Av. Mert ZORLU
KONU : Adnan Oktar davasında küçük yaş müşteki olarak adı geçen Serra MohammadValipour'un, küçük yaşlarından itibaren kolay iftira atabilen sorunlu bir çocuk olduğuna dair tanık beyanlarıyla desteklenmiş dilekçemizin sunumudur.
KÜÇÜK YAŞ MAĞDUR YALANISERRA MOHAMMADVALİPOUR-5-
Sayın Cumhurbaşkanımız,
Adnan Oktar davasında küçük yaş mağdur görünümü ile ortaya çıkarılan Serra MohammadValipour, gerçekte kişilik olarak oldukça problemli ve saldırgan bir çocuktur. Geçmişte sergilediği davranış bozuklukları karakteriyle birlikte değerlendirildiğinde bu durum çok daha iyi anlaşılmaktadır.
Yaşamındaki hadiseler, ortaya çıkan yalanlar, tanık beyanları ve bu davada ifşa edilmiş olan kapsamlı iftiralar ile birlikte değerlendirildiğinde Serra MohammadValipour, küçük yaşından itibaren dikkat çekici şekilde SORUNLU KİŞİLİK YAPISINA SAHİP OLAN, menfaatperestlik adına KENDİ AKRANLARINDAN BİR HAYLİ FARKLI davranan, KOLAY İFTİRA ATABİLEN VE BUNUN SONUÇLARINDAN KORKMAYAN oldukça PROBLEMLİ BİR ÇOCUK olarak karşımıza çıkmıştır.
Bunun en önemli delillerinden biri, Serra'nın kendi öz kuzenine cinsel saldırı iftirası atmış olmasıdır:
Serra Mohammadvalipour'un Öz Kuzenine
Cinsel Saldırı İftirası Atması
Adnan Oktar davası kapsamında, kendi öz kızı adına yapılmış olan bir şikayet üzerine tutuklanmış ve bu davada sanık sıfatı almış olan anne Dilek Çelikten, kızı Serra MohammadValipour tarafından kendisine yapılan suçlamalarla ilgili olarak dosyaya bir kısım tanık beyanları sunmuştur. Serra MohammadValipour’un müvekkil hakkında bu dosyada yalan beyan verdiğine dair delillerimizi destekleyen bir tanık beyanı, Serra MohammadValipour’un kuzeni Hüsnücan Çelikten’e aittir.
Serra MohammadValipour, henüz oldukça küçük yaşlardayken kuzeni Hüsnücan’ı, kendisini kömürlükte sıkıştırmakla suçlayarak aleni şekilde cinsel içerikli bir iftira atmıştır. Konuyla ilgili yazışma içeriği şu şekildedir:
HÜSNÜCAN ÇELİKTEN:
SERRA MOHAMMADVALİPOUR:SERRA MOHAMMADVALİPOUR:
Görülebildiği gibi Serra MohammadValipour, öz kuzeni Hüsnücan’a dahi cinsel iftirada bulunabilmekte, Hüsnücan’ın kızgınlığı karşısında da onu DAVA AÇMAKLA tehdit etmektedir. Oldukça küçük yaşlarındaki bir çocuğun BÖYLESİNE KAPSAMLI BİR CİNSEL İFTİRADA BULUNABİLMESİ, bunu HİÇ ÇEKİNMEKSİZİN KENDİ ÖZ KUZENİNE YÖNELİK OLARAK YAPABİLMESİ, aile içinde attığı bu iftiranın KENDİSİNE YÖNELİK OLARAK OLUŞTURACAĞI DURUMDAN DOLAYI HİÇBİR KAYGISININ OLMAMASI ve en nihayetinde KUZENİ HÜSNÜCAN’I KENDİSİNE DAVA AÇMAKLA TEHDİT EDEBİLMESİ ciddi anlamda şaşırtıcıdır. İftira, yalana başvurma, insanları ve ailesini aldatma ve dava açmakla tehdit etme, dahası “davaları sevme” o yaştaki bir çocuktan beklenebilecek hamleler değildir. Bütün bunlar, daha önce açıklamış olduğumuz gibi, Serra MohammadValipour’un akranlarından farklı bir şekilde İNTİKAMCI, İFTİRACI VE TEHLİKELİ bir kişiliğe sahip olduğunun teyididir.
Hüsnücan'ın babası Mustafa Çelikten de, kızkardeşi Dilek Çelikten'in soruşturma dosyasına sunduğu 18.07.2021 tarihli tanık beyanında durumun vahametinden şöyle bahsetmiştir:
Bu konuyla ilgili Hüsnücan Çelikten de İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'ne bir tanık beyanı sunmuş ve mesaj görüntüleriyle anlaşılan bu olayları kendisi anlatmıştır.
Bu tanık beyanında Hüsnücan Çelikten, Serra’nın;
- Oldukça küçük yaşlardan itibaren çok SORUNLU BİR YAPISI OLDUĞUNU,
- Kendi annesine, Hüsnücan’ın annesine, akrabalarına HAKARET ETTİĞİNİ, KÜFRETTİĞİNİ, annesinin tüm iyi niyetine karşın onun hakkında çok KÖTÜ KONUŞTUĞUNU, hatta gıyabında “KÖPEK” diye hitap ettiğini belirtmektedir.
Hüsnücan Çelikten, Serra’nın bu tutumuna rağmen anne Dilek Çelikten’in Serra’ya çok iyi davrandığını, üzerine titrediğini, her istediğini yaptığını söylemektedir. Hüsnücan, anne Dilek Çelikten’in Serra’ya kötü davrandığına HİÇ ŞAHİT OLMADIĞINI ifade etmektedir.
Hüsnücan Çelikten, Serra’nın kendisine iftira atmasının nedeni olarak Serra’nın kıskançlığını gerekçe göstermektedir. Anne Dilek Çelikten’in yeğeni Hüsnücan’ı çok fazla sevmesinden kaynaklanan bir kıskançlık geliştirdiğini, Dilek Çelikten’in bir keresinde şaka olarak “tüm malvarlığımı Hüsnücan’a bırakacağım” demesine çok öfkelendiğini belirtmektedir.
Serra, bu öfke sonucunda iftiralar atmaya başlamış, ilk olarak ortada hiçbir şey yokken kendisini eve almadıklarını iddia etmiş, ikincisinde de öz kuzeni Hüsnücan’a cinsel içerikli iftira atabilecek kadar ileri gitmiştir.
Serra’nın Hüsnücan’a iftira attığı tarihlerde Hüsnücan dahi oldukça küçük yaştadır. Serra’nın Hüsnücan’dan yaşça daha küçük olduğu dikkate alındığında o yaşlardaki bir çocuğun böylesine kapsamlı ve cinsel içerikli bir iftirayı aileden birine atabilmesi şaşkınlık uyandırıcıdır. Nitekim Hüsnücan da tanık beyanında “bu olayı duyunca ben ve bütün ailem şok olduk. Serra’nın ne kadar YALANCI olduğunu o zaman anladık” demektedir.
Hüsnücan, kendisi de benzer iftiraya maruz kaldığı ve Serra'nın öfkelendiğinde veya kıskandığında yalana meyilli olan bu yapısını çok iyi bildiği için "halamla ilgili attığı bu iftiraları açıkçası çok garipsemedim. Çünkü yapısını iyi biliyorum. SERRA'NIN ÇOCUKLUĞUNDAN BERİ PSİKOLOJİK OLARAK SORUNLU BİR KIZ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM" demektedir.
Hüsnücan ayrıca beyanında, Serra ile 2018 yılında görüştüğünü ve annesi ile ilgili bu sözde cinsel istismar konularından HİÇ BAHSETMEDİĞİNİ de belirtmiştir. Hüsnücan, böyle bir konudan bahsetmediği gibi hatta A9 TV ziyaretinden dolayı Serra'nın kendisine hava attığını belirtmektedir. Orada çektirdiği fotoğrafları Hüsnücan'a göstermiştir ve Hüsnücan'ın ifadelerine göre HAYATINDAN GAYET MEMNUNDUR.
Bir başka deyişle Serra, cinsel tacize uğramış bir insan portresine kesinlikle UYMAMAKTADIR. Kuşkusuz ki, bir insanın cinsel tacize uğradığını iddia ettiği bir yer, dönem ve kişiler hakkında karşı tarafa hava atarak bahsetmesi hayatın doğal akışına aykırıdır. Söz konusu durum Hüsnücan'ın da dikkatini çekmiştir.
Açıkça görülebileceği gibi Serra MohammadValipour’un müvekkile ve kendi öz annesine yönelik iftiraları İLK DEĞİLDİR. Serra, çok daha küçük yaşlarında dahi kendi öz kuzenini cinsel istismar ile suçlayacak kadar iftiraya yatkın kişiliktedir. Daha önce delilleriyle belirttiğimiz gibi, Serra MohammadValipour, küçük yaşlarından itibaren son derece sorunlu bir kişiliğe sahip olduğu için kolaylıkla YALAN SÖYLEYEBİLMEKTE, bunun sonucunda zarar gören insanlar olup olmamasını UMURSAMAMAKTADIR. Zarar gören kişilerin akrabaları, hatta kendi ÖZ ANNESİ olması dahi onu İLGİLENDİRMEMEKTEDİR. Müvekkile bu kapsamlı iftirayı atan Serra MohammadValipour’un, KLİNİK ANLAMDA İNCELENMESİ ve bir çocuktan beklenenin ötesinde TEHLİKE ARZ ETTİĞİNİN TESPİT EDİLMESİ gerekmektedir.
Serra MohammadValipour'un Küçük Yaşlarda Şiddet Eğilimi
Serra, müvekkille tanışmasından (2013 yılı Temmuz ayı) aylar önce, İsviçre'de okuldayken bir arkadaşının elini "kasıtlı olarak" kapıya sıkıştırmıştır. Çocuk acıyla bağırırken onu sakince izlemiş ve kendisine yardım bile etmemiştir. Bunun suçunu da çocuğa yıkmaya çalışmıştır. Bu gaddarane eylem Serra'nın o dönemde yatılı olarak kaldığı KESB (Kinder- und Erwachsenenschutzbehörde) kurumu raporunda şöyle yer almıştır:
KESB raporundan:
"2013 Haziran: Serra bir çocuğun elini çıkış kapısına sıkıştırıyor. Tamamen duygusuz bir şekilde acıyla bağıran çocuğu izliyor ve omuzlarını silkerek: “Ona çekil dedim. Çekilmezse kendi suçu.” diyor. (Eli sıkışan çocuğun tedavi için doktora götürülmesi gerekti.)
"Şubat 2014: Öğretmeni istediği için diğer çocuklarla konuşmak zorunda kaldığını, kendisinin ise bunu çok gereksiz bulduğunu söyledi."
Çeşitli psikolojik tetkikler sonucunda KESB'li yetkililer, Serra'nın ruh halini, kişilik yapısını ve sosyal durumunu aydınlatacak bazı önemli unsurları not etmişlerdir. Serra'nın bir kısım sorulara verdiği hayli ilginç cevaplar kurum tarafından oldukça "garip" olarak nitelendirilmiş ve o yıllarda 10-11 yaşlarında olan bir çocuğun verebileceği cevapların ötesinde olarak değerlendirilmiştir.
ŞUNU BELİRTMELİYİZ Kİ, SERRA'NIN GADDARCA DAVRANDIĞI HAZİRAN 2013 TARİHİ, DOSYAMIZA KONU OLAN CİNSEL İSTİSMAR FİİLİ İDDİASI İÇİN ÖNE SÜRÜLEN TEMMUZ 2013'TEN ÖNCEKİ BİR TARİHTİR. DOLAYISIYLA, SERRA'NIN BU PSİKOLOJİK SORUNLARININ MÜVEKKİL ADNAN OKTAR İLE TANIŞMADAN ÇOK DAHA ÖNCE VAR OLDUĞU AÇIKTIR.
Serra MohammadValipour'un Sorunlu Kişiliğiyle İlgili Tanık Beyanları
Tanık beyanlarına göre Serra, ilgili bir annenin kızı olarak yetişmiş, İsviçre'de iyi bir eğitim görmesi için annesi elinden geleni yapmıştır. Serra, İsviçre'de kendisini seven bir anne ve kendisinin de çok sevdiği üvey baba ile birlikte nezih ve mutlu bir hayat sürerken (bunlar kendi ifadeleri ve yazışmaları ile de sabittir), bir anda İran'a babasının yanına kaçmaya karar vermiştir.
- Babasının yanına kaçmak için BABASIYLA BİRLİKTE PLAN YAPMIŞTIR ve annesinden habersiz kaçış planını uygulamıştır.
- Velayetini babasının alabilmesi için 11 yaşındayken aile mahkemesine ÖZ ANNESİYLE İLGİLİ YALAN SÖYLEMİŞTİR.
- İran'da 15 ay kaldıktan sonra artık babasının yanında da kalmak istememiş, babasının ailesine sorun çıkarmış ve İsviçre'ye dönmüştür.
- Annesini özlediğini söylemiş, annesiyle kalmaya başlamış ancak annesinin müvekkille görüşmesine izin vermemesi üzerine bu defa okulundaki öğretmenlerine ANNESİNİ ŞİKAYET EDEREK EVDEN AYRILMIŞTIR.
- Devlet yurdunda kalmaya başlamış, yanına verildiği 3 KORUYUCU AİLENİN ÜÇÜNE DE İFTİRA ATARAK onların yanından da ayrılmıştır.
- Kurumdan da ayrılmak istemiş, Çocuk Esirgeme Kurumu'na gitmiş, orada da barınamayarak KESB'e geri dönmüştür.
- Bu süre boyunca sürekli olarak PSİKOLOJİK DESTEK GÖRMÜŞTÜR, çocuklar için psikolojik destek kurumlarında kalmıştır.
Bulunduğu yerde BARINAMAMA, uzun süre SABİT BİR YERDE KALAMAMA, etrafındaki insanları BEĞENMEME ve onları SUÇLAYARAK, İFTİRA ATARAK YANLARINDAN UZAKLAŞMA İSTEĞİ en küçük yaşından itibaren Serra'nın hayatının her döneminde var olmuştur. Bunları yaparken, GERİDE BIRAKTIĞI İNSANLARIN ANNESİ, BABASI VEYA SEVDİKLERİ OLDUĞUNU HİÇ UMURSAMAMIŞTIR.
İftira, Serra'nın hayatında çok küçük yaşlarından itibaren var olmuş bir alışkanlıktır. Hoşlanmadığı durumla karşılaştığında karşı tarafı suçlayacak konuları hemen bulabilmekte ve iftira yoluyla olmadık hikayeler üretebilmektedir. Oldukça küçük yaşlarda KENDİ ÖZ KUZENİNE ATTIĞI CİNSEL İSTİSMAR İFTİRASI, belki de bunların en belirginlerindendir.
Attığı iftiralar sonucunda, ANNESİNİN DAHİ HAPSE KONULMUŞ OLMASINI UMURSAMAMAKTADIR.
Serra'nın ailesinden ve yakın çevresinden alınan tanık beyanları, Serra'nın bu kişilik özelliğinin çok küçük yaşlardan beri belirgin olduğunu ispatlamaktadır:
Aydanur Çelikten:
Kuzeni Aydanur Çelikten, Serra'nın kişiliğini tanımlarken, onun,
- Kimse tarafından sevilmediğine inanarak NEFRETLE büyüdüğünü,
- Kimsenin yanında BARINAMADIĞINI,
- KİMSEYE GÜVENEMEDİĞİNİ,
- Bazı durumlarda YALAN SÖYLEMEKTEN ÇEKİNMEYEN bir çocuk olduğunu
Elif Mahinur Akıncı:
Anne Dilek Çelikten'in arkadaşı Elif Mahinur Akıncı, Serra’yı tanıyan diğer arkadaşı ile Serra’nın 10 yaş altında bir çocuğa göre AYKIRI OLDUĞUNU konuştuklarını beyan etmiştir. SERRA’NIN HAYATA BAKIŞININ NORMAL OLMADIĞINI NET OLARAK GÖRDÜĞÜNÜ, Serra’nın tavırlarının altında KLASİK BİR ÇOCUK ZEKASINDAN FARKLI BİR PSİKOLOJİK DURUM olduğunu fark ettiğini beyan etmiştir.
Elif Mahinur Akıncı, SERRA’NIN EBEVEYNLERİ SUÇLAMA ARZUSU ve ALIŞKANLIĞI olduğunu ifade etmektedir:
Mervenur Çelikten:
Serra'nun kuzeni Mervenur Çelikten ise, boşanmış bir anne-babanın çocuğu olmanın Serra’yı içsel mücadelelere sürükleyerek İNSANLARA ZARAR VERME ve ONLARA ÜSTÜN OLMA DÜRTÜSÜNE itmiş olabileceğini beyan etmiştir.
Mervenur Çelikten, bu durumun Serra’nın yaşıtlarından büyük davranmasına ve GÖZLE GÖRÜLÜR BİÇİMDE FARKLI OLMASINA neden olduğunu düşündüğünü beyan etmiştir.
Mervenur Çelikten’e göre Serra’nın dikkat çekici yönleri;
- İNİTKAMCI RUHU
- AKLININ SINIRLARINI DENEME ARZUSU
- YAPTIĞI ANORMALLİKLERLE SES GETİRME İSTEĞİ
- HIRSLI YAPISI
- MANEVİ DOYUMSUZLUĞUDUR.
Aysel Çelikten:
Serra'nın yengesi Aysel Çelikten ise, Serra’nın çok küçük yaşlarda komşuları ile aralarında “LAF TAŞIDIĞINI”, “SÖYLENMEMİŞ CÜMLELERİ SÖYLENMİŞ GİBİ GERÇEKÇİ BİR ŞEKİLDE AKTARDIĞINI” yani İNANDIRICI YALANLAR SÖYLEDİĞİNİ belirtmektedir:
Aysel Çelikten, Serra’nın DOYUMSUZ ve HİÇBİR ŞEYLE TATMİN OLMAYAN, MUTLU OLMAYAN bir çocuk olduğunu beyan etmiştir.
Ayrıca Aysel Çelikten, Serra’nın GEL-GİTLERİ OLAN DENGESİZ BİR KİŞİLİĞE SAHİP OLDUĞUNU, kendisine karşı da DENGESİZ DAVRANIŞLAR sergilediğini, bir hafta sevgi gösterip diğer hafta nefret edecek kadar ani davranış değişimleri yaşadığını beyan etmiştir.
Yengesinin ifadesine göre Serra, kendi isteği olana kadar olayı çok farklı yerlere taşıyabilecek zekada bir çocuktur. Yani istediğini yaptırmak için YALAN SÖYLEYEBİLMEKTE, başkalarına ZARAR VEREBİLECEK hamleler yapabilmekte, İFTİRA ATABİLMEKTE, SINIRLARI RAHATLIKLA AŞABİLMEKTEDİR. Aysel Çelikten'in de açıkça belirttiği gibi bu konuda bir çocuktan beklenmeyen bir akıl kullanmakta ve kıvrak zeka özellikleri ile olayı KARŞI TARAFI SUÇLAYACAK ŞEKLE DÖNÜŞTÜRÜP dediğini yaptırmaktadır:
Tanık beyanlarından da çok iyi anlaşılabileceği gibi Serra, küçük yaşlarından itibaren kendi ailesinin yanında da SORUNLU, İFTİRACI, YALANCI olarak tanınan bir çocuktur. Kendi akranlarından tamamen farklıdır. Dolayısıyla bu davada müvekkile, hatta kendi annesine iftirada bulunması aile çevresinde dahi garip karşılanmamıştır. Yargıtay içtihatlarının, çevresindeki insanlara ve hatta kendi öz anne-babasına iftira atan çocuk örnekleriyle dolu olduğu unutulmamalıdır.
Serra MohammadValipour'un istismar iddialarıyla ilgili yalan söylediğine dair bu önemli delili de takdirinize sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.
Adnan Oktar Müdafi,
Av. Mert Zorlu
Küçük Yaş Mağdur Yalanı Serra Mohammadvalipour -6-
T.C. Cumhurbaşkanlığı'na;
SUNAN : Adnan OKTAR
VEKİLİ : Av. Mert ZORLU
KONU : Adnan Oktar davasında küçük yaş müşteki olarak adı geçen Serra MohammadValipour'un, bu davada kullanılmak üzere husumetli müştekiler tarafından abluka altına alındığı ve o tarihten itibaren alıkonulduğuna dair açıklamalarımızın yer aldığı dilekçemizdir.
KÜÇÜK YAŞ MAĞDUR YALANISERRA MOHAMMADVALİPOUR-6-
Sayın Cumhurbaşkanımız,
Serra MohammadValipour, 2018 yılında birdenbire husumetli müştekilerin ablukası altına girmiş ve soruşturmaya müdahil olmasının akabinde Kazakistan'da bir nevi esir hayatı sürmeye başlamıştır. Serra'nın sorunlu kişiliği, başına buyruk ve maceraperest olması, yalana ve iftiraya meyilli yapısı, ailesinden ayrı yaşaması ve lüks ve şatafat düşkünlüğü, bu davada piyona dönüşmesini kolaylaştıran etkenler olmuştur. Serra, o dönemlerde henüz reşit olmamasına rağmen, husumetli müştekiler tarafından farklı ülkelerde farklı şehirlere götürülmüş, yanında ebeveynleri OLMAMASINA rağmen kendisine sayısız ifade verdirilmiştir. Serra'nın henüz reşit olmamasına rağmen İÇKİLİ YAT PARTİLERİNDE husumetli müştekilerle birlikte görüntü vermesi ise bu sürecin en sancılı kısımlarından biridir. Konunun detayları aşağıda açıklanmıştır:
Serra'nın, Gizli Soruşturmadan ve Yapılacak Polis Operasyonundan Önceden Haberdar Olması
Serra MohammadValipour, 2013 yılında yaşadığını iddia ettiği olaylarla ilgili olarak tam 5 yıl boyunca hiçbir girişimde bulunmamış, hiçbir merciye durumu bildirmemiş, şikayetçi olmamıştır. Bu konu HER NASILSA BİRDEN 31.05.2018 TARİHİNDE AKLINA GELMİŞ VE BİR MEKTUP YAZMAYA KARAR VERMİŞTİR.
Serra, bu mektubu yazıp herhangi bir birey gibi POSTALAMAMIŞ, bunun yerine 15 yaşındaki bir çocuktan beklenmeyecek bir kararla doğruca ZÜRİH KONSOLOSLUĞU'NA GİTMİŞ ve mektubu ZÜRİH KONSOLOSLUĞU'NA TESLİM ETMİŞTİR. Mektup, gerekçesi ve yöntemi anlaşılmayacak şekilde Zürih Konsolosluğu'ndan postalanmış ve sadece bir günde doğruca İstanbul'daki Mali Şube bürosuna ulaşmıştır. Aslında mektubun Zürih Konsolosluğu'ndan postalandığı da meçhuldür; keza zarfın üzerinde konsolosluktan postalandığına dair hiçbir ibare bulunmamaktadır.
Gelen evrak UPS adı verilen özel kargo şirketi ile gönderilmiştir. Zürih Konsolosluğuna teslim edilmiş bir evrakı özel kargo şirketiyle İstanbul Emniyeti'ne gönderen kimdir? Bunun parası kim tarafından ödenmiştir? Bu sorular halen cevapsızdır.
Dahası, Zürih Başkonsolosluğundan geldiği iddia edilen evrak incelendiği takdirde, o belgenin veya zarfın Zürih Başkonsolosluğu'ndan çıktığına dair bir mühür veya imza BULUNMAMAKTADIR. Koruma Amirinin T.C. Kimlik Numarası veya ona yönelik olarak ayırt edici bilgeler de YOKTUR. Tutanak üzerinde yer alan ibarede ise, "1 adet İsviçre'den, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğümüze BAYBARS DÜZDEMİR adına gelen zarf açıldığında..." ifadeleri geçmektedir. İşte burada geçen Baybars Düzdemir ismi dikkat çekicidir. Çünkü Baybars Düzdemir, bu davada neredeyse TÜM MÜŞTEKİ VE ETKİN PİŞMANLARIN İFADELERİNİ BİZZAT ALMIŞ VE FOTO TEŞHİS İŞLEMLERİNİ YAPMIŞ OLAN, HER NASILSA HER TUTANAĞIN ALTINDA İMZASI YER ALAN, KOPYALA-YAPIŞTIR İLE İFADE OLUŞTURMUŞ OLAN VE SAYISIZ ŞAİBELİ OLAYDA İSMİ BULUNAN 3 polisten biridir.
Buradaki garipliklere bakacak olursak,
- Serra MohammadValipour'un, güya 2013 yılında yaşadığını iddia ettiği olaylarla ilgili şikayette bulunmaya karar verdiği tarih, 31 Mayıs 2018'dir.
- 31 Mayıs 2018 tarihinde henüz müvekkil Adnan Oktar ve camiasına OPERASYON YAPILMAMIŞTIR.
- Müvekkil ve arkadaşları hakkındaki soruşturma GİZLİ yürütülmektedir; bu soruşturmadan şikayette bulunan husumetliler, savcılık ve bir kısım polis memurları dışında KİMSENİN HABERİ YOKTUR.
- Ancak Serra MohammadValipour, 15 yaşında bir çocuk olarak, bir anda, ADETA BÜTÜN BU SÜRECİ TAHMİN ETMİŞÇESİNE, BİR OPERASYON YAPILACAĞINI BİLİRCESİNE MAYIS AYININ SON GÜNÜNDE, YANİ OPERASYONDAN 1,5 AY ÖNCE, ÜSTELİK İSVİÇRE'DEN, DOĞRUCA MALİ ŞUBE'YE ULAŞACAK ŞEKİLDE BU ŞİKAYET MEKTUBUNU YAZMIŞTIR. (Operasyonun planlanan tarihinin Haziran ayı olduğunu, son anda değiştirildiğini düşündüğümüzde bu mektup belirlenen operasyon tarihinden sadece haftalar önce yazılmıştır.)
Dahası, Serra MohammadValipour, 12.07.2018 tarihinde, YANİ TAM OLARAK OPERASYONDAN BİR GÜN SONRA, ALELACELE İSVİÇRE'DEN TÜRKİYE'YE GELMİŞ ve gelir gelmez Çocuk Şube'de ifade vermiştir. Serra o sırada bir devlet yurdunda kalmaktadır. Operasyonu duyar duymaz UÇAK PARASI BULMASI, bir UÇAK REZERVASYONU YAPABİLMESİ, 15 yaşında olmasından dolayı KENDİSİNİ UÇAĞA BİNDİRECEK BİR SORUMLU KİŞİ BULMASI, 15 yaşında, İLK DEFA OLARAK TEK BAŞINA UÇARAK İstanbul'da gelmesi ve orada MEÇHUL KİŞİLER TARAFINDAN KARŞILANMASI ve bütün bunları SADECE BİR GÜNDE HALLETMESİ KUŞKUSUZ Kİ MÜMKÜN DEĞİLDİR.
SERRA MOHAMMADVALİPOUR'UN 12.07.2018 TARİHİNDE TÜRKİYE'YE GELİŞİ, ÇOK ÖNCEDEN PLANLANMIŞTIR.
ÇÜNKÜ SERRA, BAŞINDAN İTİBAREN BU KUMPASA ALET EDİLMİŞTİR VE BU DAVANIN HUSUMETLİ MÜŞTEKİLERİ TARAFINDAN YÖNLENDİRİLMEKTEDİR. ONLARIN ABLUKASINDA HAREKET ETMİŞTİR.
Serra MohammadValipour'un Zürih'ten yazıldığı iddia edilen mektubunu ve Türkiye'ye getirilmesini ve ifade vermesini organize eden, Türkiye'ye geldiğinde Serra'yı havalimanında karşılayan ardından doğruca Çocuk Şube'de ifade verdiren kişiler organize şekilde hareket eden HUSUMETLİ MÜŞTEKİLERDİR.
Serra'yı Türkiye'de havalimanında babası KARŞILAMAMIŞTIR. Serra, mahkeme ifadesinde bu konuda da yalan söylemiştir:
Serra MohammadValipour'un 12.08.2020 Tarihli Mahkeme İfadesi:
"MAHKEME BAŞKANI: Emniyetten birileri hava alanında karşıladı mı sizi?
MÜŞTEKİ SERRA MUHAMMED VALİPUR BEYANINDA: Hayır.
MAHKEME BAŞKANI: Yok.
BİR KISIM SANIKLAR MÜDAFİ AV. BURAK TEMİZ SÖZ ALDI: Tanıdığınız biri karşıladı mı?
MÜŞTEKİ SERRA MUHAMMED VALİPUR BEYANINDA: Evet yani TANIDIĞIM KİŞİLER KARŞILIYOR BENİ.
MAHKEME BAŞKANI: Kim karşıladı?
MÜŞTEKİ SERRA MUHAMMED VALİPUR BEYANINDA: O zaman geldiğimde BABAM DİYE HATIRLIYORUM.
MAHKEME BAŞKANI: Baban karşıladı.
MÜŞTEKİ SERRA MUHAMMED VALİPUR BEYANINDA: Evet.
BİR KISIM SANIKLAR MÜDAFİ AV. BURAK TEMİZ SÖZ ALDI: Babanız tek karşıladı sizi doğrudur değil mi yanlış anlaşılma olmasın? Daha sonra beraber...
MAHKEME BAŞKANI: 1 saniye dur bakayım.
BİR KISIM SANIKLAR MÜDAFİ AV. BURAK TEMİZ SÖZ ALDI: Özür dilerim.
MAHKEME BAŞKANI: BABAN MI KARŞILADI SENİ? HATIRLIYOR MUSUN HATIRLAMIYORMUSUN?
MÜŞTEKİ SERRA MUHAMMED VALİPUR BEYANINDA: ŞU AN DÜŞÜNÜYORUM, HATIRLAMIYORUM AÇIKÇASI ÇOK FAZLA GİDİŞ GELİŞ..."
Mahkemede geçen bu ilginç diyalog da göstermektedir ki, Serra MohammadValipour açıkça YALAN SÖYLEMEKTEDİR. Anlaşıldığı üzere kendisini karşılayan BABASI DEĞİLDİR. Konuyu geçiştirmek için sanık müdafinin "tanıdığınız biri mi sizi karşıladı" sorusuna, önce TANIDIĞIM KİŞİLER KARŞILIYOR BENİ şeklinde akıl almaz lakaytlıkta bir cevap vermiştir. Cevabın böylesine manasız ve alaycı olması üzerine mahkeme başkanı "kim karşıladı" sorusunu yinelemiş ve konunun üzerine gitmiştir. "Babam karşıladı" cevabındaki muğlaklık üzerine başkan durumu netleştirmesini istemiş ve en nihayetinde Serra, "Şu an düşünüyorum, hatırlamıyorum açıkçası çok fazla gidiş geliş..." şeklinde daha da muğlak ve mantıksız bir cevap vermiştir.
Serra MohammadValipour şüpheye mahal vermeyecek şekilde YALAN SÖYLEMEKTEDİR.
HAVALİMANINDA SERRA'YI BABASI KARŞILAMAMIŞTIR.
Serra MohammadValipour'un annesi Dilek Çelikten'in yargılanmakta olduğu İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi (sanığın bu dosyası daha sonra ana dava ile birleştirilmiştir), davanın tensip ara kararı gereğince, 21.10.2021 tarihinde, dosyanın müştekilerinden olan Serra'nın babası Saber MohammadValipour'un yurda giriş-çıkış kayıtlarının bildirilmesini talep etmiştir. Bunun üzerine İstanbul Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü tarafından talepte bulunulmuş ve İstanbul Göç İdaresi Müdürlüğü'nden, müştekinin yurda giriş-çıkış kayıtları temin edilerek dosyaya girmiştir.
Saber MohammadValipour, 2018 YILINDA, 25 MAYIS'TA TÜRKİYE'YE GELMİŞ VE 30 MAYIS'TA ÜLKEDEN ÇIKIŞ YAPMIŞTIR. Yine aynı yıl, 27 Ağustos tarihinde giriş yapmış, 29 Ağustos tarihinde de ülkeden ayrılmıştır. Saber MohammadValipour'un 2018 yılı itibariyle ülkede bulunduğu tarihler bunlardır.
Dolayısıyla Saber MohammadValipour'un, 12 Temmuz 2018 tarihinde SERRA'YI İSTANBUL'DA KARŞILAMASI İMKANSIZDIR. O SIRADA TÜRKİYE'DE DEĞİLDİR.
11 Temmuz 2018'de yapılan operasyonun hemen ardından Serra'nın İsviçre'den İstanbul'a gelişini organize edenler, hatta kendisini havalimanında karşılayanlar husumetli müştekilerdir. Gelişinin hemen akabinde Serra'yı çocuk şubeye götüren ve orada kendi istedikleri şekilde ifade verdiren husumetli müştekilerdir (Serpil Ekşioğlu ve Uğur Şahin). Çocuğun ifadesini alan resmi personelin, reşit olmayan birinin hiçbir ailevi veya yasal bağlantısı olmayan kişilere neye dayanarak teslim ettikleri anlaşılamamaktadır. Nitekim sorgusu sonrasında Serra, Serpil Ekşioğlu'na teslim edilmiş ve tutanağa Uğur Şahin hazirun olarak imza atmıştır. Husumetli müştekilerin burada bulundukları kesindir; kesin olan bir başka unsur ise baba Saber MohammadValipour'un havalimanında, çocuk şubede, hatta İstanbul'da OLMADIĞIDIR.
Yanında annesi de babası da olmayan yaşı küçük Serra, belli ki o dönem boyunca husumetli müştekilerle birlikte kalmış, onların himayesinde hareket etmiştir.
Yanında ebeveynlerinin olmadığı da netleşmiş olduğuna göre, 15 yaşındaki bir kız çocuğunun yurt dışından getirilmesi, Türkiye'de ve ardından Kazakistan'da alıkonulması ve şikayetçi sıfatıyla ifade verdirtilmesi gibi hususlar dikkate alındığında, husumetli müştekiler tarafından açıkça suç işlenmiştir.
O tarihten sonra anne Dilek Çelikten'in Serra'yı hiç görmediği, baba Saber'in de Türkiye'ye ilk giriş tarihinin 16.12.2020 olduğu dikkate alındığında, Serra'nın REŞİT OLMADIĞI İKİ BUÇUK YIL BOYUNCA HUSUMETLİ MÜŞTEKİLERİN ABLUKASINDA BULUNDUĞU gerçeği netlik kazanmaktadır.
Serra'nın, Babasının, Özkan Mamati'nin Arkadaşı Olduğuna Dair Yalanı
Mahkeme sorgusu sırasında, operasyon öncesi Türkiye'ye gelişi, burada Uğur Şahin ve Serpil Ekşioğlu ile bağlantı kuruşu, çocuk şubeye Uğur Şahin ve Serpil Ekşioğlu nezaretinde gelişi ve orada onlara teslim edilişi konularına tutarlı bir cevap veremeyen Serra MohammadValipour, husumetli müştekileri nereden tanıdığı konusuna da bu sebeple oldukça çelişkili ve tutarsız cevaplar vermiştir. Serra MohammadValipour, bu aşamada da yalan söylemiştir.
"MAHKEME BAŞKANI: Peki. Bu sen Özkan Mamati'yi tanıyor musun, Uğur Şahin'i tanıyor musun?
MÜŞTEKİ SERRA MUHAMMED VALİPUR BEYANINDA: ŞÖYLE TANIYORUM BABAMIN AHBABI TANIŞTIM DÜĞÜNDE GÖRMÜŞTÜM ONLARI O KADAR.
MAHKEME BAŞKANI: Hangi düğünde?
MÜŞTEKİ SERRA MUHAMMED VALİPUR BEYANINDA: ÖZKAN MAMATİ'NİN DÜĞÜNÜ VARDI.
MAHKEME BAŞKANI: Orada mı görmüştün?
MÜŞTEKİ SERRA MUHAMMED VALİPUR BEYANINDA: Evet.
MAHKEME BAŞKANI: Ondan önce görmedin mi hiç?
MÜŞTEKİ SERRA MUHAMMED VALİPUR BEYANINDA : Hayır ondan önce hiç görmedim."
Özkan Mamati'nin düğünü 18 Mart 2018 tarihinde gerçekleşmiştir.
İşin ilginç yanı ise, Özkan Mamati'nin soruşturma devam ederken savcılığa sunduğu Serra ile ilgili sözde fişleme notunda;
"Babası: İranlı, bilinmiyor" yazmaktadır:
Bu fişleme notu, Özkan Mamati tarafından 10.04.2018 tarihinde soruşturma dosyasına sunulmuştur. Bu tarih, Özkan Mamati'nin evlendiği 18 Mart 2018 tarihinden SONRAKİ bir tarihtir. Belli ki soruşturma aşamasında Özkan Mamati, baba Saber MohammadValipour'u HİÇ TANIMAMAKTADIR.
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin talebi üzerine temin edilen Saber MohammadValipour'a ait yurda giriş-çıkış kayıtlarında bu yalan da ortaya çıkmıştır. Kayıtlara göre, Saber MohammadValipour'un 2018 yılında ülkeye ilk giriş tarihi 25 Mayıs'tır. Ondan öncesinde Türkiye'ye 2016 yılında gelmiştir. YANİ 18 MART 2018 TARİHİNDE SABER MOHAMMADVALİPOUR TÜRKİYE'DE DAHİ DEĞİLDİR. Özkan Mamati'nin düğününe katılmış ve kızını burada Özkan ile tanıştırmış olması MÜMKÜN DEĞİLDİR. Serra MohammadValipour, YALAN SÖYLEMEKTEDİR.
Serra Mohammadvalipour'un Kazakistan'da Tutulması Tüm Kumpas İddialarını İspat Etmektedir
Polis operasyonunun gerçekleşmesinin hemen ertesi günü alelacele Türkiye'ye getirilen ve husumetli müştekiler Serpil Ekşioğlu ve Uğur Şahin tarafından ifade vermeye götürülen Serra MohammadValipour, artık bu aşamadan sonra doğrudan husumetli müştekilerin himayesi altına girmiştir.
Müvekkil ve arkadaşlarına iftira atmaya zorlanmış bir çocuğun, davamız husumetlisi Özkan Mamati (Deniz) ve Uğur Şahin ile huzurdaki davanın başlamasından hemen sonra bu kadar yakın bağlantılarının olması HAYATIN DOĞAL AKIŞINA AYKIRI OLMASININ YANINDA CİDDİ ŞEKİLDE DİKKAT ÇEKİCİDİR.
Bu yakınlığın en önemli delillerinden bir tanesi, huzurdaki dava devam ederken yaşı küçük Serra MohammadValı̇pour’un, YANINDA EBEVEYNİ BULUNMAKSIZIN, ALKOL ALINAN BİR ORTAMDA, UĞUR ŞAHİN VE DİĞER HUSUMETLİ MÜŞTEKİLERLE AYNI TEKNEDE İÇKİLİ PARTİLER VERMELERİ, AYNI MEKANLARDA BİR ARADA BULUNMALARIDIR.
Görülebildiği gibi o tarihte REŞİT OLMAYAN ve yanında annesi de babası da BULUNMAYAN Serra MohammadValipour, YATTAKİ İÇKİLİ TOPLANTILARIN ERTESİ SABAHI, YİNE YATTA YARI ÇIPLAK HALDE BULUNAN HUSUMETLİ MÜŞTEKİ UĞUR ŞAHİN İLE BİRLİKTE KAHVALTI YAPMAKTADIR.
O dönemde reşit olmayan Serra MohammadValipour, fotoğrafta husumetli müştekiler UĞUR ŞAHİN, SERPİL EKŞİOĞLU VE ÖZKAN MAMATİ (DENİZ) ile ÖZKAN MAMATİ'NİN EVİNDE birlikte görülüyor.O döneme ait çekilen fotoğraflar, genellikle hep şüpheli Özkan Mamati'nin evinde olduğunu göstermektedir. Farklı kıyafetlerle ve farklı dönemlerde, Özkan Mamati'ye ait AYNI MERMER MASADA otururken görüntü vermişlerdir. 1 ve 2 nolu fotoğraflarda AYNI MERMER MASA ve AYNI TABLO, farklı zamanlarda ÖZKAN MAMATİ'NİN EVİNDE SERRA'NIN BULUNDUĞUNU göstermektedir.
Bu süreçte Serra'nın, Kazakistan ile yoğun bağlantıları da başlamıştır. Bu bağlantı oldukça önemli ve manidardır; çünkü müvekkil ve arkadaşlarına yönelik bu kumpasın asıl kurgulayıcısı olan husumetli müşteki FIRAT DEVELİOĞLU, KAZAKİSTAN'IN ALMATİ KENTİNDE YAŞAMAKTADIR. İstanbul doğumlu, İsviçre'de yaşayan Serra'nın, bu davanın müştekisi olmasıyla beraber, HAYATINDA DAHA ÖNCE HİÇ GİTMEDİĞİ KAZAKİSTAN'DA -yani FIRAT DEVELİOĞLU'nun yaşadığı şehirde- YAŞAMAYA BAŞLAMASI oldukça dikkat çekicidir.
Fırat Develioğlu ve diğer kişiler hakkında açılan bir soruşturma kapsamında savcılık tarafından istenen pasaport giriş-çıkış kayıtları, o tarihte 15 YAŞINDA olan Serra'nın Kazakistan'da kaldığını ve duruşmalar esnasında müştekiler tarafından Kazakistan’dan getirilip götürüldüğü ispatlamıştır:
Görülebildiği gibi 2018 yılı Serra için KAZAKİSTAN YOLCULUKLARININ başladığı yıldır.
Kayıtlarda Serra'nın Kazakistan Almati'den İstanbul'a 08.02.2018 tarihinde bir uçuşu gözükmektedir. Demek ki bundan hemen önceki bir tarihte Almati'ye gitmiştir. Bu yolculuğu KİMİNLE YAPTIĞI, orada ONU KİMİN KARŞILADIĞI, BİLETLERİ KİMİN ALDIĞI, yanında AİLESİNDEN VEYA YAKINLARINDAN BİRİNİN OLUP OLMADIĞI ise MEÇHULDÜR. Bu durum, Serra ile polis operasyonundan önce bağlantı kurulduğunun ve bu aşamada ablukaya alındığının delilidir.
Serra'nın Kazakistan'a bir sonraki gidiş tarihi ise 18.08.2018'dedir. Bu tarih, operasyonun gerçekleşmesinden sadece bir ay sonradır. Bu süreçte Serra, İstanbul'da, husumetli müştekilerin ablukası altında ifade vermiş, ifade sonrası onlara teslim edilmiş ve bu dönemde çekilen fotoğraflara bakıldığında, BU SÜRECİN TÜMÜNDE HUSUMETLİ MÜŞTEKİLERLE BİRLİKTE HAREKET ETMİŞTİR.
O tarihte SERRA, REŞİT DEĞİLDİR!
Emniyette ifade verme işlemlerinin tamamlanmasının akabinde yaşadığı ülkeye dönmemiş, doğup büyüdüğü İstanbul'da da kalmamış; doğruca KAZAKİSTAN'A GÖTÜRÜLMÜŞTÜR.
ANNESİNİN BU AŞAMADA SERRA'NIN NEREDE OLDUĞUNDAN HABERİ YOKTUR. Bu süreçte Serra'nın babası, pasaport kayıtlarına göre kendi ülkesi İran'dadır. Babanın bütün bu yaşananlardan, kızının Kazakistan'a götürüldüğünden haberi var mıdır; BİLİNMEMEKTEDİR. Baba Saber MohammadValipour'un ülkeye giriş-çıkış kayıtlarına göre, Serra, yolculuğunu BABAYLA YAPMAMIŞTIR, havalimanında karşılayan da BABASI DEĞİLDİR.
Kayıtlara göre Serra, 08.09.2018 tarihinden 16.03.2019 tarihine kadar Kazakistan'da kalmıştır. 2019 yılında yargılama devam etmektedir. Serra, dava sürecinde ifade vermek amacıyla zaman zaman İstanbul'a gelmiş, sonra tekrar Kazakistan'a dönmüştür. Serra'nın 2019 yılı gidiş-geliş kayıtları şu şekildedir:
04.04.2019 - 24.05.2019 arası Kazakistan'da
05.06.2019 - 25.06.2019 arası Kazakistan'da
12.08.2019 - 10.09.2019 arası Kazakistan'da
14.09.2019-26.12.2019 arası Kazakistan'dadır.
2019 yılında SERRA 16 YAŞINDADIR; yani REŞİT DEĞİLDİR.
2020 yılında ise çeşitli aralıklarla duruşmalar gerçekleşmiş, covid-19 tedbirleri kapsamında uçuşlar durdurulmuş ve muhtemelen bu nedenle o yıl Serra'nın gelişleri aksamıştır. Serra, 13.01.2020–05.07.2020 tarihleri arasında yani 7 ay boyunca KESİNTİSİZ KAZAKİSTAN'DA KALMIŞTIR.
2020 YILINDA SERRA 17 YAŞINDADIR; YANİ REŞİT DEĞİLDİR.
Serra, 2020 yılının Temmuz ayından Eylül ayına kadar İstanbul'da kalmıştır. Çünkü bu tarihler mahkemede müşteki sorgularının yapıldığı dönemdir. Serra, müşteki mahkeme sorgularının tamamlanmasının ardından, 09.09.2020 tarihinde tekrar Kazakistan’a uçmuştur. Bu, Serra'nın o tarihlere ait son uçuşudur. SERRA, O TARİHTEN SONRA HEP KAZAKİSTAN'DADIR.
Serra MohammadValipour, 15 yaşından 17 yaşına kadar TAM 15 KERE KAZAKİSTAN'A GİDİŞ/DÖNÜŞ YAPMIŞTIR. REŞİT DEĞİLDİR ve bu sırada,
- Yanında ebeveynleri yoktur
- Uçak parasını karşılayacak bir geliri yoktur
- Kendisine refakat eden veya kendisini karşılayan kişi/kişiler kim belli değildir
- Kazakistan'da hiçbir akrabası yoktur
- Kazakistan'a daha önce gitmiş değildir
Tutanaklara ve fotoğraflara göre, TÜM BU SÜREÇTE HUSUMETLİ MÜŞTEKİLERLE BİRLİKTEDİR.
Av. Sena Akkaya Avvuran'ı vekil edinmek için çıkarılan vekaletnamede de SERRA MOHAMMADVALİPOUR'UN ADRESİ KAZAKİSTAN OLARAK BELİRTİLMİŞTİR:
Serra'nın sadece bu soruşturma ve dava sürecine has olmak üzere Kazakistan ile böylesine bir yakın bağlantı içinde olması ve davanın yargılama sürecinde ve sonrasında temelli orada yaşıyor veya ORADA TUTULUYOR olması, Serra'nın husumetli müştekiler tarafından kullanılmak üzere bir çeşit abluka altında olduğu izlenimini güçlendirmektedir.
Serra MohammadValipour'un, Husumetli Müştekiler Tarafından Abluka Altında Olduğunu İspata Dair İncelenmesi Gerekenler
Yukarıda anlattığımız tüm deliller ışığında, Serra MohammadValipour'un, husumetli müştekiler tarafından ABLUKA ALTINA ALINARAK, bu kumpas davasında BİR PİYON olarak kullanıldığı kanaatindeyiz. Nitekim müvekkil hakkındaki bu ANİ İFADE DEĞİŞİKLİĞİNİN, Serra MohammadValipour'un yaşam biçimini, yaşadığı ülkeyi dahi değiştirmesinin ardında bu güçlü ablukanın varlığı açıkça görülmektedir.
Bu sebeple;
- Özellikle husumetli müştekilerin Serra MohammadValipour ile bağlantıya geçişinin,
- Özkan Mamati'nin sözde fişleme dosyasında "kızı istediğimiz zaman Türkiye'ye getiririz" ibaresindeki kendinden eminliğin nedeninin,
- Serra MohammadValipour'un Zürih'ten, İstanbul emniyetinin %99'unun dahi BİLMEDİĞİ bir gizli dosya ile ilgili mektup yazmasının,
altında yatan gerekçeleri anlamak gerekmektedir.
Bu nedenle bu konunun detayları hakkında birtakım araştırmaların yapılması elzemdir.
- Özkan Mamati veya diğer husumetli müştekilerin Serra MohammadValipour veya baba Saber MohammadValipour ile İLK NE ZAMAN bağlantı kurduklarının, İsviçre devlet yurduna GELİP GELMEDİKLERİNİN, telefonla bağlantı kurdularsa BU BAĞLANTININ TARİH VE KAPSAMININ tespit edilmesi,
- Serra MohammadValipour'un GİZLİ SORUŞTURMA DOSYASINDAN NASIL VE KİM VASITASIYLA HABERİNİN OLDUĞUNUN tespit edilmesi,
- Serra MohammadValipour'un ifade vermek üzere İstanbul'a gelişinin öncesinde, Serpil Ekşioğlu, Özkan Mamati veya Uğur Şahin'in Serra MohammadValipour'un İsviçre'deki OKULUYLA HERHANGİ BİR YAZIŞMASI, HABERLEŞMESİ, OKULDAN HERHANGİ BİR TALEBİ OLUP OLMADIĞININ tespit edilmesi,
- O dönemde reşit olmayan Serra MohammadValipour'un 2018 yılının Şubat ayında Kazakistan'ın Almati kentine NEDEN, NASIL VE KİMİNLE GİTTİĞİ, orada NEREDE KALDIĞI, KİM TARAFINDAN KARŞILANDIĞININ tespiti,
- İsviçre Konsolosluğu'ndan gönderildiğine dair ÜZERİNDE HİÇBİR EMARE OLMAYAN, KONSOLOSLUĞUN İSMİNİN, İMZASININ, LOGOSUNUN BULUNMADIĞI BU MEKTUBUN GERÇEKTEN ORADAN GÖNDERİLİP GÖNDERİLMEDİĞİNİN ve bu konuyla KONSOLOSLUĞUN GERÇEK BİR BAĞLANTISININ OLUP OLMADIĞININ İsviçre Konsolosluğuna sordurulması,
- İsviçre Konsolosluğuna, Türkiye vatandaşlarının başkaları hakkındaki adli şikayetleri konusunda ARACI OLUP OLMADIKLARININ, özellikle Serra gibi REŞİT OLMAYAN KİŞİLERDEN BÖYLE BELGELERİN KABUL EDİLİP EDİLMEDİĞİNİN, böyle durumlarda HANGİ PROSEDÜRLERİN UYGULANDIĞININ sordurulması,
- Serra MohammadValipour'u, 2018 yılında 15 yaşındayken, İsviçre'den İstanbul'a gelirken, İstanbul Havalimanında kimin karşıladığının tespiti,
- O sırada 15 yaşında olan Serra MohammadValipour'u Çocuk Şube'de,
- akrabası dahi olmayan, Serra'dan 35 yaş büyük Serpil Ekşioğlu'na 13.07.2018 tarihinde TESLİM EDEN,
- SİCİL NUMARASI YAZMAYAN ve iki farklı tutanakta İMZASI BULUNMAYAN,
- görüşmenin kayıt altına alınmasını ENGELLEYEN Cumhuriyet Savcısı GAYE ÜRER'in, öncesinde veya sonrasında, HUSUMETLİ MÜŞTEKİLERLE BİR BAĞLANTISI OLUP OLMADIĞININ araştırılması,
- Bu aşamadan sonra defalarca Kazakistan'a giden Serra MohammadValipour'un,
- Almati-İstanbul gidiş dönüş biletlerinin kim tarafından alındığının,
- Kazakistan Almati'de nerede kaldığının,
- İstanbul'da nerede kaldığının,
- Devam ettiği Kazakistan Türk Okulu masraflarının kimin tarafından ödendiğinin,
- Okulda küçük kızın velisi olarak kimin yetkili göründüğünün tespiti,
- Serra MohammadValipour'un; Fırat Develioğlu, Özkan Mamati, Uğur Şahin ve Serpil Ekşioğlu ile birlikte HTS KAYITLARININ tespiti,
- Serra MohammadValipour'un KAZAKİSTAN'DA OTURMA İZNİ OLUP OLMADIĞININ tespiti,
Yargı makamlarınca mutlaka yapılmalıdır.
Bu tespitler, yargılama sürecinde doğru söylediğimizin, Serra MohammadValipour'un çirkin bir iftira için kullanıldığının, o dönemde de şu anda da halen abluka altında tutulduğunun ve bu davanın bir kumpas olarak kurgulanarak Serra'nın bu kumpasa alet edildiğinin kesin olarak kanıtı olacaktır.
Serra MohammadValipour'un mevcut durumu ile ilgili bu önemli delili de takdirinize sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.
Adnan Oktar Müdafi,
Av. Mert Zorlu
Küçük Yaş Mağdur Yalanı Serra Mohammadvalipour -7-
T.C. Cumhurbaşkanlığı'na;
SUNAN : Adnan OKTAR
VEKİLİ : Av. Mert ZORLU
KONU : Adnan Oktar davasında küçük yaş müşteki olarak adı geçen Serra MohammadValipour ile ilgili, İsviçre'de kalmış olduğu KESB kurumu tarafından verilen ve çocuktaki kişilik bozukluklarına dair tespitler içeren raporun özetinin sunumudur.
KÜÇÜK YAŞ MAĞDUR YALANISERRA MOHAMMADVALİPOUR-7-
Sayın Cumhurbaşkanımız,
Serra MohammadValipour, İsviçre'de yaşadığı dönemde 2014-2018 yılları arasında İsviçre'de Kindes-und Erwachsenenschutzbehörde (KESB) isimli kurumda kalmıştır. KESB, bir devlet yurdudur. Ancak çocuk esirgeme kurumları gibi bir kurum değildir. KESB, İsviçre'de çocuklarına işlerindeki yoğunluk, yaşam şartları nedeniyle bakamayan ailelerin de tercih ettiği, eğitim kampı misyonunda bir kurumdur. Kimi zaman anne-baba da doktorluk gibi günün 24 saatini kapsayan mesleklere sahip olduklarında da KESB hizmetinden yararlanabilirler. Kimi zaman çocuklar kişilik bozukluğu yaşayabilirler, adaptasyon sorunu çekebilirler, anti-sosyal olabilirler. KESB, ailenin çözüm bulamayacağı bu tip sosyal konularda da çocuğu eğitmek üzere görev edinmiştir. Örneğin, boşanmış ailelerin çocuklarında bu ailevi ve sosyal boşluğun doldurulabilmesi amacıyla aileler KESB'in sosyal ve psikolojik eğitimini tercih etmektirler. Aynı durum ülkesini terk etmiş çocuklar için de geçerlidir.
Bütün bunlardan da anlaşılabileceği gibi KESB, ailelerin denetimi altında çocukların iyi yetiştirildiği, sosyal hayata kazandırıldığı, iyi ve fiziken sağlıklı büyümeleri için tercih edilen bir yatılı okul vasfına sahiptir denebilir.
Burada önemle belirtilmesi gereken husus, bu süreçte bu çocukların ailelerinin de sürekli olarak VAR OLMALARIDIR. Çocuklar da, kurum da ailelerle sık sık görüşmekte, çocukla ilgili her aşamada ailenin izni alınmaktadır. Aile sürekli olarak bilgilendirilmektedir.
Boşanmış bir ailenin çocuğu olan ve ülkesini terk etmiş bulunan Serra MohammadValipour, annesinin yanında da, babasının yanında da barınamayan sorunlu bir çocuk olması sebebiyle çeşitli arayışlar içinde olan, bu nedenle bu kurumda kalmayı tercih eden, kurumda kaldığı süre boyunca verildiği KORUYUCU AİLELERİN DE YANINDA BARINAMAYAN, onlara yönelik SUÇLAMALAR YAPARAK onların da yanlarından ayrılan bir kişiliktir. Serra bu süreçte tam 3 AİLE DEĞİŞTİRMİŞTİR. 2018 yılında İstanbul'a şaibeli uçuşunu 3. ailenin yanından kaçarak yapmıştır.
Serra MohammadValipour, kurumda kaldığı süre boyunca annesiyle de düzenli olarak görüşmüş hatta kurumdayken gösterdiği sorunlu çocuk profilinin aksine, annesiyle birlikte olduğu zamanlarda çok mutlu, annesiyle birlikte yemek yemekten, vakit geçirmekten memnun olan, annesiyle birlikte alışverişler yapan bir çocuğa dönüşmüştür. Dolayısıyla, kurumu tercih etmesinin sebebi, gerçekte annesiyle yaşadığı sorunlar değil, başına buyruk, maceraperest ve anti-sosyal davranış bozukluğunun getirdiği sorunlu kişilik yapısıdır.
Serra'nın kurumda kaldığı süre boyunca tüm davranış ve hareketleri izlenmiş ve kendisiyle ilgili eğitmenlerin, pedagogların ve psikiyatristlerin raporları kayıt altına alınmıştır. Bu raporlar, anne Dilek Çelikten'in vekalet verdiği İsviçre'de görev yapan Avukat Abdullah Karakök'e kurum tarafından bizzat teslim edilmiştir. Aşağıda, Dilek Çelikten'in Avukat Abdullah Karakök'e vermiş olduğu vekalet takdirinize sunulmaktadır.
Serra'nın okul öncesi çağdan itibaren gelişen problemli kişiliğinin yansımalarının ve örneklerinin açıkça belirtildiği KESB raporunda, anne Dilek Çelikten ile ilgili İsviçreli uzman psikiyatr yorumları da yer almakta, Dilek Çelikten'in son derece iyi bir anne olduğu ve Serra'nın sorunlu kişiliği nedeniyle bu zor sürece maruz kaldığı açıklanmaktadır.
Dahası raporda, müvekkil Adnan Oktar'a isnat edilmiş olan cinsel istismar suçlaması ile ilgili tek bir kelimenin dahi geçmemesi, Serra'nın ifadelerinde bu konuda tek bir isnadın bile söz konusu olmaması dikkat çekicidir. Söz konusu rapor, cinsel istismar suçlamasının, Serra'nın bir kısım müştekiler tarafından etki altına alınmasından sonra birdenbire ortaya çıktığını kanıtlamaktadır.
Serra'nın problemli kişiliğine, babasıyla birlikte kalmak istemesinin istismara maruz kalması değil sadece para ve zengin yaşamak amaçlı olduğuna, müvekkile yönelik isnatların doğru olmadığına dair çeşitli delillerin yer aldığı kurum raporunun bazı bölümleri aşağıda takdirinize sunulmuştur.
Serra'nın, Hiçbir Koruyucu Ailenin Yanında Barınamaması
Serra, İsviçre'de KESB kurumuna yerleşmesinin sonrasında birkaç defa koruyucu ailelerin yanına verilmiştir. Ancak koruyucu ailelerin yanında da uzun süre barınamamış, AİLELERE ÇEŞİTLİ SUÇLAMALARDA BULUNARAK yanlarından ayrılmıştır. Bu konu KESB raporlarında şu şekilde geçmektedir:
KESB raporu:
Serra'nın bakımını üstlenen 1. koruyucu aile:
"Serra 5 Temmuz 2016’da KESB’de (uzman) Patrik Gasser tarafından dinlenmiştir ve Serra şu anki bakıcı ailemden memnun değilim ve kendimi bu ailenin bir parçası olarak görmüyorum demiştir. Yatılı okula gitmek istiyorum demiştir."
Serra'nın bakımını üstlenen 2. koruyucu aile:
"19 Aralık 2016’da KESB’e yapılan bir geri bildirimde Serra’nın Brun’lara hemen alıştığı, kendisini mutlu ve güvende hissettiği iletildi. Serra Brun’lardaki durumuna ilişkin hiçbir zaman riskli veya negatif bir şeyden bahsetmemiştir."
Sonraları Serra onlarla oturmak istemediğini, o evde uyuyamadığını, çünkü Doris’in ve Marcel Brun’un hep kavga ettiklerini, kıyafetlerini yıkamadığını, yemek pişirmediğini, onunla ilgilenmediğini söyledi. Serra her şeyi kendisinin organize etmesi gerektiğini söyledi ve bu nedenlerden dolayı bir burn-out sendromu, yani tükenmişlik sendromu yaşadığını söyledi."
"Serra Doris Brun’un evde yeterlilik göstermediğini, onu soğukta bıraktığını eve balkondan mutfaktan girmeye zorladığını, çamaşırlarını yıkamadığını, yemek pişirmediğini, sınavlarını imzalamadığını söyledi."
Serra'nın Brunlar hakkında olumlu bilgi verdiği tarih 19 Aralık 2016 iken, orada yaşadığı zorluklardan dolayı tükenmişlik sendromu yaşadığını iddia ettiği tarih 21 Aralık 2016'dır. Yani arada sadece 2 gün vardır.
Serra, bakımını üstlenen Brun'lar hakkında tüm bunları söylese de, rapora yansıyan gerçekler farklıdır:
“Julia Rossman, Brun ailesinin yanında Serra’nın asla tehlike altında olmadığını söylüyor fakat Serra uzmanlara durumu o kadar dramatik anlatmış ki uzmanların başka çareleri kalmadığını SERRA’NIN DA BU ŞEKİLDE İSTEDİĞİNİ ELDE ETTİĞİNİ anlattı.”
“Via Familia tarafından yerleştirildiği koruyucu aileler olmuştu. Serra'ya 2 yurtta 3 koruyucu aileye baktı.”
Görüldüğü gibi, Serra'nın koruyucu aile olan Brun'ların yanına gittiğinde ilk başta çok memnun olması, oraya alışması, kendisini mutlu ve güvende hissetmesinin hemen akabinde, SADECE 2 GÜN SONRA, ONLARA SUÇLAMALARDA BULUNMASI ve psikolojisinin bozularak tükenmişlik sendromu yaşamaya başlaması, ani ruh hali değişikliklerinin, tutarsız kişilik özelliklerinin de önemli bir göstergesidir. Bu kişilik özelliği Serra'da bir kereye mahsus değil, hayatının her aşamasında devreye girmiştir. Annesinin, babasının ve yanına verilmiş olduğu 3 ailenin yanında barınamaması bu ruh değişkenliğinin bir tezahürüdür.
Diğer ailelerle ilgili detaylar KESB raporuna şu şekilde yansımıştır.
Şubat 2016’da yerleştirme organizasyonuyla Huber-Hürlimann ailesine Meggen’e yerleştirildi. Birkaç çocukları vardı. SERRA ORADA YAPAMADI.
Yeni yer bulmuş. 3 ay sonra Serra yeni değişim istedi (21 Şubat’ta).
Serra Zülli ailesinde kalmaya karar verdi. Çocuksuz bir aile.
Nisandan itibaren orada yaşadı. Stabil, rahattı. Artık iyi idare edebileceği bir ortamdı. Sadece kendinden birkaç yaş büyük bir ev arkadaşından hoşlanmadı.
Serra'nın rahat ettiğini iddia ettiği Zülli'lerin yanından ayrılmasının da sebebi de evde kendisinden yaşı büyük ve daha dikkat çeken birinin olmasıdır. Nitekim raporun konuyla ilgili bölümlerinde Serra için şöyle bir şerh düşülmüştür:
Serra için bir aile ile kalması için şu önemliydi; hiç çocukları olmaması ya da Serra’dan büyük çocuğu olmaması.
Görülebildiği gibi Serra, ailelerle sorun yaşadığı gibi, ailenin içinde çocukların, başka fertlerin olmasını da her zaman kendisi için zorlayıcı bulmuş, oralardan hemen ayrılmak istemiş, ailenin dikkat çeken ferdi olmak istemiştir. Bu, anti-sosyal kişilik bozukluklarında en belirgin özelliklerden biridir.
Serra, Kaldığı Yurtlarda Psikolojik Destek Almak Zorunda Kalmıştır
Serra'nın sorunlu kişilik yapısı nedeniyle KESB, çocuğun sürekli olarak psikolojik destek alması yönünde karar vermektedir. Nitekim kurum tarafından "…destek yetkilisi, Serra Mohammadvalipour'un Luzern çocuk ve ergen psikiyatrisi departmanı (KJPD) tarafından sağlanan psikoterapötik desteğin devamını izlemek üzere görevlendirilmelidir" notu düşülmüştür.
Serra, psikiyatri kliniğine kapatacaklarından emin olduğu için KESB'de daha fazla kalmak istememiş ve talebi üzerine yetimhaneye gönderilmiştir.
Raporda bu konu şu şekilde belirtilmiştir:
"NAU’yu (yetimhane) istememesine rağmen NAU’ya gideceğini söylüyor çünkü KESB’den korkuyormuş, güvenmiyormuş ve KESB en sonunda onu psikiyatri kliniğine gönderirmiş."
Serra'nın İntihar Girişimleri İddiası
Serra, 3 kere intihar girişiminde bulunduğunu, bunların ikisinde çok miktarda ilaç içtiğini, bir defasında da pencereden atlamayı planlayıp vazgeçtiğini iddia etmiş, bu düşüncelerini de KESB'deki pedagoglara anlatmıştır. Uzmanlar da Serra'nın bu beyanlarını rapora eklemişlerdir.
KESB raporundan:
"Serra bana ve öğretmenine 3 intihar girişiminden bahsetti. Bunlarda ikisi son 3 ay içindeydi."
Serra'nın kendi ifadelerine göre,
"Birinci teşebbüste, kendi odasından yastığıyla pencereden atlamak istemiştir. Ama yapmamıştır.
Diğer iki intihar girişiminin tarihlerini tam hatırlayamamaktadır. 2 kere ilaçla ölmek istemiştir, Serra’nın ifadesine göre. 'Ne yazık ki gerçekleşmedi, üstüne bir de ishal oldum ve baş ağrısı yaşadım' demiştir. Serra’nın ifadesine göre 20-30 tablet ilaç yutmuştur."
O tarihlerde sadece 10-11 yaşları arasında olan bir çocuğun tamamen farazi hikayeler oluşturarak 3 ayrı intihar senaryosu kurması ve bunu kurum yetkililerine bu izahlarla anlatması çocuğun OLMAYAN ŞEYLERİ ÜRETME KONUSUNDA O YAŞLARDAKİ USTALIĞINI ortaya koymaktadır.
Odasının penceresinden yastığıyla pencereden atlamayı "düşünmek" kuşkusuz ki bir teşebbüs değildir. O, çocuğun, hastalıklı ve sorunlu bir düşünce yapısı olduğunu gösterir. İddia ettiği 2. ve 3. intihar teşebbüsleri ise yine Serra'nın kendi ifadesine göre, her birinde "20-30 tablet ilaç yuttuğu" girişimler olarak tarif edilmiştir. Serra'nın burada nasıl bir ilaçtan bahsettiği meçhuldür ancak herhangi bir medikal ilaçtan 20-30 TABLET YUTULMASI kuşkusuz ki baş ağrısı ile geçiştirilemeyecek kadar ciddi sonuçlar doğurur; İNSANI YA ÖLDÜRÜR YA DA KOMAYA SOKAR.
BELLİ Kİ SERRA YALAN SÖYLEMEKTEDİR.
Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü uzmanlarından Dr. Ayşe Nihal Eraslan, bir araştırma yazısında, çocukların intihar girişimlerinin veya intihar iddialarının, "çevrelerine mesaj vermek" ve "intikam almak veya etrafı yönlendirebilmek" amaçlı olabildiğini belirtmektedir. Çalışmalarda intihar girişimlerinin veya intihar iddialarının %32'sinin ilgi çekmek, aileye ders vermek gibi amaçlarla gerçekleştiği saptanmıştır.[1]
Başka bir araştırmada ise intihar iddiası "şantaj ya da kendi çıkarına kullanma" amacıyla kullanılmakta, bu tip girişimlerde kişi, karşı tarafı kendi çıkarı için korkutmak istemektedir. “Eğer bana daha iyi davranmazsan sonra çok üzülürsün” tehdidi bu intihar söyleminin en başvurulan şantaj yöntemidir.[2]
Ayrıca yapılan araştırmalara göre, çocuklar 7 yaşında gerçek ve yalan arasındaki farkı net olarak ayırt ederler, 11 YAŞINDAN İTİBAREN DE YETİŞKİN GİBİ YALAN SÖYLEYEBİLMEKTEDİRLER. Çocukların patolojik yalan söylemesinde en önemli nedenler arasında İLGİ EKSİKLİĞİ, SEVİLMEDİĞİNİ DÜŞÜNME, GERÇEKTE OLMAYAN ŞEYLERİ ANLATARAK İNSANLARIN BUNA İNANDIĞINI GÖRMEKTEN ZEVK ALMA ön plandadır. Bu tarz hastalık durumlarında ÇOCUKLAR GERÇEK OLMAYAN ŞEYLERİ İNSANLARA İNANDIRDIKLARINDA BUNDAN MUTLULUK DUYABİLİRLER. ÇOCUKLARIN SÖYLEDİĞİ PATOLOJİK YALANLARIN İNANDIRICILIK ÖZELLİĞİ ÇOK KUVVETLİ OLABİLİR.[3]
Serra da, kişilik özelliği ile bağlantılı olarak, intihar oyunlarını sırf ilgi çekmek, başkalarını yalanlarına inandırarak bundan zevk almak, etrafındakileri kendisiyle ilgili olarak tedirgin ederek ilgi toplamak için yapmaktadır.
Serra'nın Rapora Eklenen Garip Davranışları
Önceki dilekçemizde belirttiğimiz gibi Serra, müvekkille tanışmasından (Temmuz 2013) aylar önce, bir arkadaşının elini kasıtlı olarak kapıya sıkıştırmıştır ve çocuğun kolu ciddi şekilde hasar görmüştür. Çocuk acıyla bağırırken onu duygusuzca izlemiş ve yardım bile etmemiştir. Bunun suçunu da çocuğa yıkmaya çalışmıştır. Bu vahşi eylem KESB raporunda şöyle anlatılmıştır:
KESB raporundan:
"2013 Haziran: Serra bir çocuğun elini çıkış kapısına sıkıştırıyor. Tamamen duygusuz bir şekilde acıyla bağıran çocuğu izliyor ve omuzlarını silkerek: “Ona çekil dedim. Çekilmezse kendi suçu.” diyor. (Eli sıkışan çocuğun tedavi için doktora götürülmesi gerekti.)
"Şubat 2014: Öğretmeni istediği için diğer çocuklarla konuşmak zorunda kaldığını, kendisinin ise bunu çok gereksiz bulduğunu söyledi."
SERRA'NIN ÇOCUĞUN KOLUNU KAPIYA KASITLI OLARAK SIKIŞTIRDIĞI HAZİRAN 2013 TARİHİ, DOSYAMIZA KONU OLAN CİNSEL İSTİSMAR FİİLİ İDDİASI İÇİN ÖNE SÜRÜLEN TEMMUZ 2013'TEN ÖNCEKİ BİR TARİHTİR. DOLAYISIYLA, SERRA'NIN BU PSİKOLOJİK SORUNLARIN MÜVEKKİL ADNAN OKTAR İLE TANIŞMADAN ÇOK DAHA ÖNCE VAR OLDUĞU AÇIKTIR.
Dünyaca ünlü Parenting Science sitesinde çocukların gaddarca davranışları ile ilgili şu açıklamalar yapılmıştır:
"Okul çağlarında diğer çocuklara zorbalık yapan çocuklarda halk arasında 'sosyopatlık' veya 'psikopatlık' olarak da bilinen anti-sosyal kişilik bozukluğu gelişmesi oldukça yaygındır.[4] SADECE ZEVK İÇİN İNSANLARI İNCİTMELERİ, AŞIRI ALAYCI OLMALARI, ŞİDDETE BAŞVURMALARI, SEBEPSİZ YALAN SÖYLEMELERİ oldukça yaygındır.[5] Davranış bozukluğu olan ergenlerde empati eksikliğinin araştırıldığı bir çalışmada; genellikle bu çocukların olumlu motivasyonları olmadığı, başka birinin bakış açısına sahip olmadıkları veya diğer insanların ihtiyaçlarını karşılayamadıkları, EYLEMLERİNİN BAŞKALARI ÜZERİNDEKİ ZARARLI ETKİLERİNİ ANLAMADIKLARI VE SUÇLULUK DUYGUSU YAŞAMADIKLARI değerlendirilmiştir."[6]
Raporda da belirtildiği gibi Serra'nın HİÇ ARKADAŞI YOKTUR. O yaşlardaki bir çocuğun kişisel, sosyal, vicdani açıdan böylesine bir YALNIZLIĞI TERCİH ETMESİ, kendisi dışındaki tüm unsurları DÜŞMAN OLARAK GÖRMESİ ve bu nedenle çevresindeki her şeye ÖFKE DUYMASI, suçlamalar ve iftiralar yoluyla bunları hedef alması, çocuğun ruhen OLDUKÇA PROBLEMLİ olduğunu göstermektedir.
İddia Edilen Telefon Konuşması
Serra MohammadValipour'un, 2019/313 esas sayılı dava kapsamında da dosyaya sunduğu iddia edilen, nerede kaydedildiği, nasıl üretildiği belli olmayan ve hukuki bir niteliği bulunmayan, hukuken tümüyle geçersiz sayılması gereken ses kayıtlarının, yine Serra tarafından annesine yönelik iftiraları kapsamında KESB'e sunulduğu iddia edilmiştir.
Şunu belirtmek gerekir ki, BÖYLE BİR SES KAYDI YOKTUR! DAVA KAPSAMINDA BU SES KAYITLARINI HİÇBİR ZAMAN DİNLEMİŞ VEYA GÖRMÜŞ DEĞİLİZ. Konu edilen ses kayıtları 2019/313 Esas sayılı yargılama esnasında da DOSYADA HİÇ BULUNMAMIŞTIR. ANNE DİLEK ÇELİKTEN BU SES KAYITLARINI HİÇBİR AŞAMADA VE HİÇBİR ŞEKİLDE KABUL ETMEMİŞTİR. İlk yargılama sonrasında gerçekleşen 2021/158 Esas sayılı yargılama esnasında da, SÖZ KONUSU KAYITLARIN DOSYADA OLMADIĞINI, kaydın BOZUK OLDUĞUNU Mahkeme Başkanından öğrenmiş bulunuyoruz. Anne Dilek Çelikten'in 08.09.2022 tarihli savunması esnasında geçen diyalog bir hayli ilginçtir:
SANIK DİLEK ÇELİKTEN MÜDAFİİ AV. AHMET SERDAR ERCAN: ... Dilek Hanıma sorabiliriz burada, dinledi mi, haberi var mı. Ben bugüne kadar dinlemediğini biliyorum. Dün akşam dinlettilerse bilmiyorum, bu çıkmadan önce, dinlemediniz değil mi?
MAHKEME BAŞKANI: Bu kayıtlar içerisinde bir tane flash bellek var. FLASH BELLEĞİN İÇERİSİNDEKİ DOSYA BOZUK GÖZÜKÜYOR.
SANIK DİLEK ÇELİKTEN MÜDAFİİ AV. AHMET SERDAR ERCAN: BOZULDU gözüküyor.
MAHKEME BAŞKANI: BOZUK GÖZÜKÜYOR.
Bu, çok garip bir açıklamadır. 5 yıllık yargılama boyunca varlığından bahsedilen, ÇOK ÖNEMLİ BİR DELİLMİŞ GİBİ KULLANILAN ama HİÇBİR AŞAMADA GÖRMEDİĞİMİZ, HİÇBİR ZAMAN DİNLEMEDİĞİMİZ, sürekli olarak akıbetini sorduğumuz bu ses kayıtlarının Mahkeme Başkanı Mahmut Başbuğ tarafından BOZUK olduğu söylenmiştir. Şayet dosyada olsa, katılan vekilleri tarafından hemen her celsede tekrar tekrar dinletilecek olan, sürekli gündeme getirilecek olan ve hatta basına servis edilecek, günlerce basında yer bulacak olan bu ses kaydı, BELLİ Kİ DOSYADA HİÇ OLMAMIŞTIR.
Bu noktada, ses kayıtlarının "deşifresi" olarak dosyaya giren belgenin altında 326730 sicil numaralı İbrahim Halil AYGÜNER isimli polis memurunun imzasının olmasına dikkat çekmek gerekmektedir. Zira İbrahim Halil AYGÜNER, huzurdaki dava dosyası için sayısız sahte müşteki ifadesi ve foto teşhis tutanağı düzenleyen, sayısız şaibeli tutanağın altında ismi bulunan üç polis memurundan bir tanesidir.
Mevcut bir kayıt olmamasına rağmen söz konusu deşifrenin hangi kaynaktan elde edildiği ve dosyaya nasıl dahil edildiği mutlaka araştırılmalıdır.
BU KAYIT, DAVA DOSYASINDA YOKTUR. KESB'E SUNULAN KAYDIN DA BİR SES KAYDI MI YOKSA YİNE BİR DEŞİFRE Mİ OLDUĞU BİLİNMEMEKTEDİR.
İçeriğinde, Serra'nın evlendirilmek istendiğine dair annesi, komşusu ve Serra'nın kendisi arasında geçtiği iddia edilen bu konuşma deşifresi, KESB kurumu yetkilileri tarafından incelenmiş ve inceleme sonucunda KESB raporunda, "Çocuk bu oyuna katılıyor, HİÇ NORMAL DEĞİL, çocuğun kendini daha iyi koruması gerekir" şeklinde bir not düşülmüştür. Söz konusu deşifreyi inceleyen ve analiz eden İsviçreli yetkililer, çocuğun içeriğinden rahatsız olduğunu iddia ederek kuruma getirmiş olduğu bu kayıttaki sohbet sırasında Serra'nın ASLINDA HİÇ DE RAHATSIZ OLMADIĞINI, YAPILAN ŞAKALARA VE KONUŞMA SIRASINDA OYNANAN ESPRİLİ BİR OYUNA GÜLEREK DAHİL OLDUĞUNU, eğer gerçekten bu ortamdan rahatsız olsa oyuna dahil olmak bir yana O ŞARTLARDA KENDİSİNİ KORUMAYI ÖNCELİKLİ GÖRMESİ GEREKTİĞİNİ belirtmişlerdir. Olayı "HİÇ NORMAL DEĞİL" sözleriyle yorumlamışlardır. Çocuk, içeriğinden rahatsız olduğunu iddia ettiği konuşmaya oldukça neşeli bir şekilde katılmakta, konuşmalardan adeta keyif almakta ve şakalaşmaların hepsine dahil olmaktadır.
Normal şartlarda içerikteki konulardan rahatsız olan bir çocuğun bir refleks olarak bu rahatsızlığını belli etmesi, kendini korumaya alması beklenirken, Serra'nın sözde konuşmalara neşeli ve istekli şekilde iştiraki, oynanan oyunda aktif şekilde yer alması ve konuşmanın büyük bir kısmını kendisinin götürmesi, Serra'nın "konuşmaların içeriğinden rahatsız olma" iddialarıyla çelişen bir olgudur. Dolayısıyla çocuğun şikayeti ile şikayete konu olarak sunduğu sözde ses kaydındaki tavrı, BİRBİRİYLE UYUŞMAMAKTADIR. Belli ki ortada şikayete konu olan herhangi bir durum yoktur.
Belirtmeliyiz ki, bu sözde ses kaydında herhangi bir tacizden, cinsel istismardan vs. HİÇBİR ŞEKİLDE bahsedilmemektedir. Raporun hiçbir yerinde bu iddia geçmediği gibi buradaki sözde ses kaydı deşifrelerinde de böyle bir iddia YOKTUR.
Konumuzun cinsel istismar suçlaması olduğu ve ana suçlamanın buna dayandığı dikkate alındığında, Serra MohammadValipour'un, iddia ettiği olayın en sıcak olduğu dönemde BUNDAN HİÇ BAHSETMEMESİ hayatın doğal akışına aykırıdır; Serra'nın yalan söylediğine bir delildir.
Serra, İsviçre'deki pedagog görüşmelerinde ve var olduğu iddia edilen fakat hiçbir zaman ortaya çıkmamış olan, hukuken geçersiz ses kayıtlarında herhangi bir cinsel eylemden bahsetmediği gibi daha sonra İstanbul 1. Aile Mahkemesi'nde görülen velayet değişikliği davasında hakim huzurunda verdiği ifadede ve 17.4.2014 tarihinde uzman pedagog ve psikologlarla olan görüşmelerinde de herhangi bir cinsel davranıştan söz etmemiştir. Yargı makamları da böyle bir kanaate varmamış ve bu yönde bir işlem yapmamışlardır. Dahası, Serra'nın öz babası da hiçbir aşamada bu konuda şikayetçi olmamıştır.
Serra gibi dominant bir kişiliğin, 2013 yılı Temmuz ayında yaşandığını iddia ettiği bir fiilden yakınlarına (telefon kaydında), hakime (aile mahkemesinde), İsviçreli pedagoglara (KESB'de), Türk pedagoglara (velayet davasında) SÖZ ETMEMESİ, böyle bir cinsel fiilin HİÇ YAŞANMADIĞININ kanıtıdır.
Kanada'da yapılan bir araştırmaya göre, boşanmış veya boşanma aşamasındaki ebeveynlerin birbirlerine karşı açacakları davalarda hukuki avantaj sağlamak için çocuklarını kullanarak cinsel istismar suçlamasında bulunmaları çok yaygındır.[7] Bu oran Türkiye için yapılan araştırmalarda da yüksek oranlardadır.
Pek çok çocuğun, özellikle de sosyo-psikolojik sorunlara sahip çocukların, kendilerini teşvik eden kişilerin varlığında MAHKEMEDE ŞAHİTLİK YAPACAK KADAR İFTİRA ATMALARI, CİNSEL İSTİSMAR İDDİALARINDA BULUNMALARI başka örneklerde de görülmüştür.
Kriminolog profesör SEVİL ATASOY, çocukların tanıklığının yüzlerce yıldır “sorun” olduğunu anlattığı bir makalesinde, Amerika’nın Salem şehrindeki “cadı avlarının” da çocuk beyanları ile başladığını anlatmıştır. Asırlardır çocuklara verdirilen SAHTE BEYANLAR ile sayısız insan SUÇLANMIŞ, HAYATINI KAYBETMİŞTİR.[8] İfade veren çocukların tavır ve davranışları, PSİKOLOJİK DURUMLARI çok detaylı incelenmeli, “ÇOCUKLAR MUTLAKA DOĞRU İFADE VERİR” ÖNYARGISI BIRAKILMALIDIR.
Üvey Babanın Açıklamaları Serra'yı Yalanlamıştır
Serra'nın üvey babası Sadık Taşdemir de KESB kurumu ile görüşmüş ve kendisinin ifadeleri kayda alınmıştır. Sadık Taşdemir, yıllarca Serra ile aynı evde yaşayan ve tüm yaşantısını net olarak gözlemleyen birinci dereceden tanıktır.
KESB raporunda, üvey baba Sadık Taşdemir'in ifadeleri de değerlendirilmiştir:
"Adnan Oktar’la ilgili İstanbul’da yaşayan bir tanıdık, bilinen ve saygı duyulan dindar bir insan olduğunu ve televizyonda İslam hakkında sohbet ettiğini söylüyor. Genç kadınları bir örnek olarak göstererek duruşunu da bu toplumla sergilediğini, bazen erkeklerin de katıldığını anlatıyor. Üvey baba camianın Serra için herhangi bir tehlike oluşturmadığı kanaatinde.
Adnan Oktar'ın yayınlarında çok fazla kişi onunla resim çektiğini ve bunun bir saygı gösterisi olduğunu söylüyor. Bu resimler çekildiğinde Serra’nın annesinin de YANINDA olduğunu belirtiyor. Serra’nın Adnan’la evlilik konusunu BUGÜN İLK DEFA DUYDUĞUNU ve kesinlikle böyle bir şeyin OLMADIĞINI söylüyor.
Üvey baba Serra’nın İsviçre’de her türlü özgürlüğe sahip olduğunu söylüyor. Serra’nın bu sitemlerde neden bulunduğunu, bunları okulda neden dile getirdiğini anlamadığını söylüyor. Serra’nın büyük şehir kültürünü özlemiş olabileceğini söylüyor.
Üvey baba Serra’nın dönmemesi sebebiyle endişeli olduklarını, babasının Serra’nın beynini yıkamış olabileceğinden korktuklarını söylüyor. Belki de SERRA AİLESİYLE İLGİLİ BÖYLE YALANLAR SÖYLEDİĞİ İÇİN BURAYA DÖNMEYE KORKUYOR olabilir diyor. İsteyerek gittiği doğru ama rızasının dışında İran’da tutuluyor olabilir diyor."
Üvey babası ve annesi Serra’nın nerede olduğunu ve iyi olup olmadığını bilmiyorlar. Belki babasının ailesinin yanındadır yani Tahran’a yakın bir yerde olabilir veya babasının iş yerinde Ürümje’de (Türk sınırlarına yakın) olabilir. Ya babası kızın beynini yıkadı ya da geri dönmekten korkuyor çünkü ailesi hakkında bu yalanları söylediği için. İsteyerek gittiği doğru ama rızasının dışında İran’da tutuluyor olabilir diyor."
Üvey baba Sadık Taşdemir, kendisini tanıyan pek çok kişinin ifadesiyle gayet dürüst ve saygıdeğer bir insandır. Öz kızı gibi kabullendiği Serra hakkında da oldukça samimi bir beyan vermiştir. Serra ve annesiyle aynı evi paylaşan, gözlerindeki ciddi rahatsızlık nedeniyle malulen çalışamayan ve bundan dolayı da sürekli evde olan bir kişinin, müvekkil ile evlendirilme gibi bir konuyu DAHA ÖNCE HİÇ DUYMAMIŞ olması, BÖYLE BİR KONUNUN HİÇBİR ZAMAN VAR OLMADIĞINI, SADECE SERRA'NIN ANNESİNİ SUÇLAMALARINDA KULLANDIĞI BİR YALAN OLDUĞUNU ortaya koymaktadır.
Serra'nın Babasıyla Kaçma Planı Yapması
KESB, raporunda, Serra MohammadValipour'un babasıyla kaçmak için plan kurmasına, bu amaçla annesinin aleyhine deliller toplamasına dikkat çekilmiştir.
KESB raporundan:
"Çocuk… ANNE ALEYHİNDE DELILLER TOPLAMAYA BAŞLAR. ÇOCUK BUNU İRAN'DAKİ BİYOLOJİK BABASIYLA PLANLAR. Çocuk babasının kendisini bu yaz Türkiye’den İran’a alacağı kanaatindedir. Çocuğun biyolojik babasını ne kadar iyi tanıdığı şüphelidir. Ama aralarında bir telefon bağlantısı bulunmaktadır. Çocuk 2 yaşından beri annesiyle yaşamaktadır."
Çocuğun neredeyse hiç tanımadığı babasıyla kalabilmek için,
- ANNESİ ALEYHİNE DELİLLER TOPLAMAYA BAŞLAMASI,
- İRAN'A BABASIYLA GİDEBİLMEK İÇİN ANNESİNDEN HABERSİZ BİR KAÇIŞ PLANI KURGULAMASI
- VELAYET MAHKEMESİNDE ANNESİ ALEYHİNDE YALAN BEYAN VERECEK OLMASI
SERRA'NIN ÇETREFİL VE SİNSİ PLANLAR YAPABİLDİĞİNİ, YAŞITLARININ AKSİNE KAPSAMLI OYUN KURABİLDİĞİNİ GÖREBİLMEK ADINA OLDUKÇA DİKKAT ÇEKİCİ AYRINTILARDIR. Serra'nın, bir İstanbul ziyaretinde,
- ANNESİNE YALAN SÖYLEYEREK,
- ANNESİNİ TERK EDEREK,
- HATTA ANNESİNE İFTİRA ATARAK
babasıyla İran'a kaçmayı planlaması ruhen sağlıklı OLMADIĞINI kanıtlamaktadır.
Görülebildiği gibi Serra, sadece 11 yaşında bir çocukken SİNSİ YÖNTEMLERLE ALEYHTE DELİL ÜRETEBİLECEK, KAÇIŞ PLANI YAPABİLECEK VE ANNESİNİ VE YAŞADIĞI ORTAMI BİR ANDA TERK EDEREK İRAN GİBİ BİR ÜLKEYE, NEREDEYSE HİÇ TANIMADIĞI BABASIYLA GİDEBİLECEK kadar ağır bir davranış bozukluğu içindedir. 11 yaşındaki herhangi bir normal çocuğun bütün bunları DÜŞÜNEREK, TASARLAYARAK, PLANLAYARAK VE HİÇBİR VİCDANİ SIKINTI DUYMAKSIZIN, SON DERECE DUYGUSUZCA YAPABİLMESİ kuşkusuz imkansızdır.
Babasının Yanına Kaçma Sebebi, Babasının Zengin Olması
Serra MohammadValipour, Temmuz 2014 tarihinde, annesiyle İstanbul'a yaz tatiline geldikleri sırada babasıyla buluşmuş ve babasıyla beraber yaptıkları plan gereğince onunla İran'a kaçmıştır. Kaçma sebebi ise, annesinden uzaklaşmak istemesi değil, -kendi ifadesine göre- BABASININ ZENGİN OLMASIDIR.
Serra, babasıyla birlikte yaptığı kaçma planını uygulamak üzere Türkiye'ye giderken, 27 Haziran 2014 tarihinde kurum müdürüne şu mektubu bırakmıştır:
"Sevgili Bayan Wettstein,
Her şey için teşekkürler. Bana çok yardımcı oldunuz. Bugün ya da yarın artık Türkiye’ye gidiyorum. … ben babamla beraber olmak istiyorum, ama eğer İsviçre’de başka bir aileye verilirsem, o zaman babamı göremem, çünkü babam başka dinden ve başka bir yerde. Belki gelirim ama emin değilim! Benim arzum hep babamla olmaktı. Birlikte ZENGİN ve mutlu yaşamaktı. Ama bunu ancak 18 yaşıma geldiğimde gerçekleştirebilirim. Ama o zaman da çok geç olmuş olacak. Özür dilerim!
Sevgiler,
Serra"
Görüldüğü gibi Serra bu mektupta annesini terk edip babasının yanına gitme sebebini açıkça itiraf etmiştir. Bu sebep, BABASIYLA BİRLİKTE ZENGİN BİR YAŞAM SÜRMEKTİR. Bu durumda Serra'nın "annesinin evlendirme çabası nedeniyle babasına kaçtığına" dair açıklamasının temelsiz ve asılsız olduğu ortaya çıkmaktadır.
Nitekim kurum tarafından görüşlerine başvurulan anne Dilek Çelikten de, kurum raporunda yer alan açıklamalarında sıklıkla Serra'nın lüksü ve zengin yaşamayı çok fazla sevdiğini, baba Saber MohammadValipour'un çok zengin olduğunu, üvey babasının böyle bir imkanı olmadığını, hatta kendisine ait bir arabasının dahi bulunmadığını belirtmiştir.
Bütün bunlardan anlaşılabileceği gibi Serra, sadece zengin yaşama ihtirasına uyarak hem müvekkili hem de kendi annesini suçlamakta tereddüt etmemiştir.
Raporlarda Serra'nın Yalancı ve Kurgucu Kişiliği
Serra, 2014-2015 yılları arasında İran'da 15 ay kaldıktan sonra babasıyla da yaşayamayacağını anlayarak İsviçre'ye geri dönmüştür. Dönüşünün ardından KESB tarafından tekrar gözlem altına giren Serra hakkında Mart 2015 tarihinde yapılan değerlendirmeler şu şekildedir:
"Genel gelişimi: Okulda baskı altında hissediyor. Annesiyle yeniden kontak kurmak istiyor. … Bana anneler gününde bir mektup verdi ve ben de bunu annesine verdim.
Sağlığı: Serra dış görünümüne dikkat ediyor, yeme alışkanlığı ve kilosu takip ediliyor. Bazen çok üzgün oluyor, belirsiz oluyor. Artık düzenli KJPD’deki (ÇOCUK VE GENÇLİK PSİKİYATRİ KLİNİĞİ) terapi seanslarına gidiyor."
Serra o dönemde annesinin yanında değildir. Annesinin yanında baskı altında hissettiğini iddia ederek yanından ayrılmıştır. Ama bu defa okulda kendisini baskı altında hissettiğini söylemektedir. Görülebileceği gibi sıkılıp ayrılmak istediği her yerden baskı altında hissettiği yalanıyla, iftira atarak ayrılmaya çalışmaktadır.
"Serra, Bilgisiz Olan Herkesi Şoke Eden ve Böylece Aklındakini Gerçekleştiren Kara Bir Tablo Çiziyor"
Aynı kurumun Serra hakkında 15.02.2017 tarihinde yazmış olduğu raporda da, Serra'nın yalancılığı, iftiraya eğilimli kişiliği ve sanrıları vurgulanmıştır.
"Geriye dönüp baktığında Patrik Gasser, en başından beri vekil ile canlı bir temas içinde olduğunu açıkladı. Bununla birlikte, mevcut davada bakıcı aile ile kısmi bir yakın ağ oluşturma eksikliği vardı. Serra, İLETİŞİM HATALARINI VE BİLGİ BOŞLUKLARINI KAÇIŞ OLARAK KULLANABİLİYOR. Daha sonra DURUM HAKKINDA BİLGİSİZ OLAN HERKESİ ŞOKE EDEN VE BÖYLECE AKLINDAKİNİ GERÇEKLEŞTİREN KARA BİR TABLO ÇİZİYOR. Ayrıca Serra, OLAYA KARIŞANLARA BİRBİRİNDEN FARKLI İFADELER VERDİ. SERRA TAM OLARAK NEREDE NE SÖYLEMESİ GEREKTİĞİNİ BİLİYOR. BÖYLECE İLGİLİLERİN İSTEDİĞİ GİBİ HAREKET ETMELERİNİ SAĞLIYOR."
Söz konusu kurum değerlendirmesi Serra'nın kişiliği hakkında oldukça dikkat çekici vurgular içermektedir. Serra'nın kendi kafasında çeşitli senaryolar oluşturduğu ve bu senaryoların garipliği nedeniyle HERKESİN ŞOK OLDUĞU, AYNI OLAYLAR HAKKINDA FARKLI KİŞİLERE FARKLI ŞEYLER ANLATTIĞI, bunu yaparak İNSANLARIN KENDİSİNE KENDİSİNİN İSTEDİĞİ VE HAYAL ETTİĞİ ŞEKİLDE DAVRANMASINI SAĞLAMAYA ÇALIŞTIĞI değerlendirmesi yapılmıştır.
Burada açıkça OLMAYAN OLAYLAR ÜRETEN VE OLAN OLAYLAR ÜZERİNDEN DE KENDİ İSTEDİĞİ GİBİ KURGULAR YAPAN OLDUKÇA HASTALIKLI VE SON DERECE SORUNLU bir kişilikten bahsedilmektedir. Serra'nın, geçmişte babasına ve annesine yönelik atmış olduğu iftiralar şu an dosyadaki iftiralarla birlikte değerlendirildiğinde, İFTİRAYA VE YALANA OLDUKÇA MEYYAL BİR ÇOCUK OLDUĞU AÇIKTIR.
Serra'nın Annesinin KESB Görüşmesindeki Yorumları
Serra’nın psikoloğu 2015 yılında anne Dilek Çelikten ile de görüşmüştür ve Dilek Çelikten tarafından verilen cevaplar rapora yansımıştır. Bu cevapları inceleyecek olursak;
“Aile Serra’nın neden zihinsel olarak bu kadar baskı altında hissettiğini ve neden onlarla yaşamak istemediğini anlayamadıklarını söylüyor. Serra dövme yaptırmak istediğinde izin verdiklerini, saçlarını maviye boyamak istediğinde ona da izin verdiklerini anlatıyor.”
Buradaki ifadelerden 10-11 yaşlarındaki bir çocuğun kendisine dövme yaptırmak ve saçını da maviye boyamak istediğini, bunları SERRA'NIN KENDİSİNİN TALEP ETTİĞİNİ anlıyoruz.
Yani Serra, oldukça küçük yaşlarda dahi süse, abartıya hatta çılgın ve marjinal görünüme özenen bir çocuktur. Aslında bu durum, Serra'nın "annem bana zorla makyaj yaptırdı" anlatımını da ortadan kaldırmaktadır. Serra, buradaki ifadelerden ve tanık beyanlarından da anlaşılabileceği gibi, çok küçük yaşlarından itibaren makyaj yapmayı seven bir çocuktur ve bu kendi tercihidir.
Dövme ve saçı maviye boyama gibi marjinal uygulamaları tercih eden bir çocuğun, etrafından gelen tüm uyarılara rağmen makyaj yapmakta ve abartılı giyinmekte ısrar etmesi de şu durumda çok da şaşırtıcı değildir.
Dilek Çelikten'e görüşme esnasında, Serra'nın müvekkil Adnan Oktar ile ilgili iddiaları sorulmuştur. Anne Dilek Çelikten şu cevapları vermiştir:
“Adnan Oktar’ın çok güçlü bir şahsiyet olduğunu, yurt dışında da bağlantılarının olduğunu söylüyorlar. Ama ANNESİ HİÇBİR ZAMAN KIZIMI ONA SUNMADIM diyor. Hem böyle bir şey yapmış olsam bile SERRA KABUL ETMEZ, o daha bir çocuk diyor. Türkiye’de böyle bir şey yasal değil diyor. Bir genç kız ancak 18 yaşında olduğunda evlenebilir diyor. TAM TERSİNE, SERRA ADNAN OKTAR’LA KENDİ KONTAK KURMAK İSTEDİ diyor. Solothurn’daki bir tanıdığımızı ziyarete gittiğimizde TV’de Adnan Oktar’ı gördü diyor.
Daha sonra bir İstanbul seyahatimizde kızımla TV kanalına gittik ve Adnan Oktar’la görüştük diyor. Reto (Kurum Müdürü) Adnan Oktar’la Serra’nın fotoğraflarını gösteriyor, annesi fotoğrafların binanın ve çevrenin etrafında çekildiğini, orda bir gölet (dere) olduğunu, bahçe ve hayvanlar olduğunu söylüyor. (Bu fotoğrafların çekildiği yer Adnan Oktar'ın hiç gitmediği Hür Sokak'taki ev) SERRA HİÇBİR ZAMAN ADNAN OKTAR’IN ÖZEL EVİNDE BULUNMADI diyor. SADECE STÜDYODAYDI diyor. Hatta SADECE BİZ DEĞİL, BİRÇOK ZİYARETÇİ ORADA BULUNUYORDU diyor. Adnan Oktar Serra’ya onun akıllı bir kız olduğunu, İSVİÇRE’DE OKUMASINI, belki de ileride doktor olabileceğini söyledi diyor. SERRA ORADA ÇOK MUTLUYDU, BUNU FOTOĞRAFLARDAN DA ANLAMAK MÜMKÜN diyor. SERRA ORAYA ZORLA GÖTÜRÜLMÜŞ GİBİ BİR HALDE DEĞİL FOTOĞRAFLARDA diyor.”
İfadeyi inceleyecek olursak, 2015 yılında, yani şu an yaşanan yargılama süreci gerçekleşmeden çok önce Serra'nın annesi Dilek Çelikten, İsviçre kurumuna, bugün bizim mahkemede verdiğimiz ifadelerin tam olarak aynısını vermiştir:
- SERRA HİÇBİR ZAMAN ADNAN OKTAR’IN ÖZEL EVİNDE BULUNMADI
- ADNAN OKTAR İLE SADECE STÜDYODA GÖRÜŞTÜ
- SADECE BİZ DEĞİL, BİRÇOK ZİYARETÇİ ORADA BULUNUYORDU
- SERRA ORADA ÇOK MUTLUYDU
- ADNAN OKTAR SERRA'NIN İSVİÇRE’DE OKUMASINI İSTİYORDU
Dilek Çelikten'in belirttiği birkaç önemli olaya vurgu yapalım:
1) Birincisi müvekkilin Serra'nın İsviçre'de okumasını istemesi (ki bu Serra'nın mahkeme huzurunda olayları anlatırken ara ara ve belki de istemeden dile getirdiği bir konudur) müvekkilin Serra'yı ne o zaman ne de sonrasında YANINDA TUTMA GİBİ BİR PLANI OLMADIĞINI GÖSTERMEKTEDİR.
2) İkincisi; Dilek Çelikten, Serra'nın A9 TV ziyaretlerinde aslında çok mutlu olduğunu, bunun FOTOĞRAFLARDAN KOLAYCA ANLAŞILABİLECEĞİNİ söylemesi müvekkilin Serra’ya zarar verecek, onu üzecek hiçbir şey yapmadığını ispatlamaktadır. Dilek Çelikten uzmanlara, fotoğraflarda zorla götürülmüş bir çocuk görüntüsünün ASLA OLMADIĞINI belirtmiştir. Bu oldukça önemli bir noktadır. Gerçekten de Serra’nın A9 TV ve müvekkil Adnan Oktar'ı ziyareti sırasında çekilen fotoğraflarda çok mutlu, neşeli, huzurlu, sevinçli olduğu açıkça görülmektedir. Bir çocuğun fotoğrafından onun gerçekten mutlu olup olmadığını anlamak oldukça kolay ve mümkündür. Bir ortama zorla sokulmuş olan bir çocuğun mutsuzluğu ve hayal kırıklığı, çektirdiği fotoğraflara kesin olarak yansır. Çocuğun mutsuz olduğu halde mutlu rolü oynaması imkansızdır. Rol yapacak olsa dahi, bunun izleri mutlaka yüzünde gözükür.
Serra'nın fotoğraflarına bakıldığında ise, bulunduğu ortamdan aşırı derecede mutlu olmuş, neşe ve sevinç içinde bir çocuk görüntüsü hakimdir. Orada mutludur; oraya isteyerek gelmiştir ve orada onu üzecek hiçbir şey yaşanmamıştır. Fotoğraflardan bu gerçekler açıkça görülebilmektedir.
3) Üçüncü konu; Serra'ya ait sosyal medya hesaplarının bizzat Serra tarafından açılmış olmasıdır. Serra, uydurduğu "beni zorla Adnan Oktar ile tanıştırdılar" yalanını deşifre edecek olan kendi sosyal medya paylaşımlarındaki müvekkil ve çevresine yönelik sevgi dolu sözleri tevil etmek amacıyla, "benim hesabımı annem açtı, o mesajları annem yazdı" yalanını uydurmuştur. Anne Dilek Çelikten bu konuda şunu söylemiştir:
"Serra’nın iletişim kurduğu Facebook, Twitter ve Instagram ve diğer hesapları vardı, diye anlatıyor annesi. Bir cep telefonu varmış PARMAK İZİYLE AÇILAN. ANNESİ ERİŞİM SAĞLAYAMIYORMUŞ. Serra için Facebook hesabı açmadığını ve zaten öyle bir yeteneğinin de olmadığını söylüyor."
Rapordaki bu kısımdan da anlaşılabileceği gibi Serra'nın telefonu PARMAK İZİYLE AÇILAN bir telefondur ve dolayısıyla annesinin telefona erişim sağlaması imkansızdır. Ayrıca annenin belirttiğine göre, anne bu konularda yetenekli bir kişi de değildir. Pek çok tanık beyanından da anlaşılabileceği gibi Serra, cep telefonu ve sosyal medya kullanımı konusunda oldukça aktif bir çocuktur. Kendi hesabını kendisi açmıştır; hatta annesinin ifadelerine göre pek çok hesabından annenin dahi haberi yoktur.
Zaten annesinin müvekkil ve çevresiyle temas kurmak için bir başkası adına hesap açarak oradan konuşmalar yapmaya ihtiyacı da yoktur. Çünkü annesi zaten daha önce müvekkil ile tanışmıştır ve istese ortak tanıdığı vesilesiyle istediği zaman görüşebilecektir.
4) Dördüncü konu; Serra’nın lüks merakıdır. Anne Dilek Çelikten'in Serra'nın lükse düşkünlüğüyle ilgili KESB'deki açıklamaları şu şekilde rapora yansımıştır:
“Serra lüksü seviyor. Tahran’da babasının ona sunduğu imkanları ona İsviçre’de sunamadıklarını söylüyor. İran’dayken babası ayda 2000 Dolar veriyordu diyor. İsviçre'ye döndüğünde ise para vermiyordu diyor."
Hatırlanacağı gibi Serra, babasının yanına kaçarken eğitmenlerinden birine yazdığı 27.06.2014 tarihli mektupta, babasının yanına gideceğini ve orada mutlu ve zengin yaşamak istediğini belirtmişti.
Anne Dilek Çelikten’in psikiyatr ile görüşmesinde sarf ettiği bu ifadeler, Serra’nın babasını zenginlik için tercih ettiğini teyit etmektedir.
Psikiyatr Djordje Petrovic'in Serra ile İlgili Yorumları
27.02.2017 tarihinde KESB raporlarına, anne Dilek Çelikten ve üvey baba Sadık Taşdemir ile görüşmeler yapan Psikiyatr Djordje Petrovic'in notları yansımıştır. Bu raporlara yansıyan analizler şu şekildedir:
“Dilek … Serra ile dayanılmaz sorunlar yaşadı. Bir sene boyunca kızı babası kızını kaçırdığı için İran’daydı. O zamanlar Dilek Hanım’ın kızı Serra ile hiç bağlantısı yokmuş, eski eşi sıkı bir şekilde kızını gözetlediği, kontrol altına aldığı için. Ne yazık ki Serra'nın bu dönemde zihinsel olarak ve davranışları da olumsuz etkilendi ve olumsuz yönde değişti.
Serra’nın devamlı değişen bakıcı ailesi vs. Dilek için çok sağlıksız ve dayanılmaz hale geldi çünkü kızın her seferinde daha fazla travmatize olduğunu söylüyor ve acilen sabit bir konuta ve eğitime ihtiyacı olduğunu düşünüyor.
Psikiyatrik bakış açısı olarak ben bu genç kızın (Serra’nın) acilen psikiyatrik ve nörolojik takibe alınması gerektiğini düşünüyorum. AYRICA SERRA’NIN ANNESİNİN HİMAYESİNDE OLMASININ EN İYİSİ OLACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM.”
Serra'nın Tanımadığı İnsanlara Kışkırtıcı Fotoğraflarını Gönderme Hadisesi
Serra, dosyamızdaki beyanlarında güya annesinin kendisini makyaj yapmaya ve açık-saçık giyinmeye zorladığını iddia etmiştir. Oysaki resmi raporlar Serra’nın İstanbul’a gelişinden çok daha önceki tarihlerden beri makyaj yaptığını ve açık ve dikkat çekici şekilde giyimi tercih ettiğini, bu sebeple de okulundan uyarılar aldığını göstermektedir.
Psikiyatr Djordje Petrovic, görüşlerini bildirirken, görüşme esnasında annenin dile getirmek istemediği bazı konulara da özellikle değinmek zorunda kalmıştır. Bu konular;
- makyaj ve topuklu ayakkabının küçük yaşlardan itibaren Serra'nın kendi tercihi olduğu
- fırsat bulduğunda -oldukça küçük yaşlarda olmasına rağmen- tanımadığı insanlara karşı bile kışkırtıcı tavırlar sergileyebildiğidir.
Serra, bu tür davranışları nedeniyle başını belaya da sokmuştur. Yaşını büyük gibi göstererek tanımadığı erkeklerle cinsel içerikli konuşmalar yapmış, buluşma aşamasında durumu fark eden kuzeninin müdahalesi sayesinde bu olayı zarar görmeden atlatmıştır.
Bu durum psikiyatr raporuna şu şekilde geçmiştir:
“Annesi Serra’nın geçen yazdan bir olayını aktarıyor. Serra’nın cep telefonu bozulmuş, kuzeninin cep telefonunu almış. KUZENİ O ZAMAN SERRA’NIN İNSTAGRAM’DAN KIŞKIRTICI POZLARDAKİ FOTOĞRAFLARINI ADAMLARA YOLLADIĞINI FARK ETMİŞ. ADAMLAR ONA BULUŞMA TEKLİFİ ETMİŞLER, ORAL TEKLİFİ YAPMIŞLAR.”
"Ardından anne ne fotoğraflardan ne de bu yazılardan bahsetmek istemedi. Daha sonra bir ağlama krizi eşliğinde kuzeninin bu adamlarla bağlantı kurduğunu ve bunun bir çocuk olduğunu bildirdiğini anlattı."
Serra, henüz oldukça küçük yaşlarda olmasına rağmen, sosyal medya üzerinden tanımadığı bir kısım adamlara kışkırtıcı pozlarını gönderebilmekte ve bu kişiler de kendisine buluşma teklifinde bulunmaktadır. Serra, böylesine rahat hareket edebilen, sosyal medyayı bu amaçlarla dahi kullanabilen bir kişidir.
Psikiyatr, konuyla ilgili gözlemlerini şöyle raporlaştırmıştır:
“Annesi; Serra YÜKSEK TOPUKLU AYAKKABILAR GİYMEK İSTERDİ ama bunun onun sağlığı açısından riskli olacağını ona söylerdim diyor. OKULDAN DA MAKYAJLI OKULA GELMEMESİ VE ŞORTLAR GİYMEMESİ KONUSUNDA UYARI ALDI diyor. Kendi kültürlerinde 10 yaşında bir çocuğun makyaj yapmasının normal olmadığını söylüyor. Ona makyaj yapması ya da açık giyinmesi için asla baskı yapmadım diyor. Üvey baba annesinin kızını hep uyardığını söylüyor, makyaj yaptığında veya çok açık giyindiğinde. Reto (okul yetkilisi) o sırada Serra’nın MÜSAMAHAKÂR POZLARININ OLDUĞU fotoğraflar gösteriyor. Annesi BU FOTOĞRAFLARI KENDİ KENDİNE ÇEKTİ EVDE diyor. BALERİN GİBİ GÖRÜNMEYE ÇALIŞTIĞINI söylüyor.”
Serra, tamamen kendi isteğiyle çok küçük yaşlarından itibaren makyaj yapmaya başlamıştır. Bunları güya annesinin veya müvekkilin baskısıyla yaptığı yönündeki beyanları tamamen yalandır.
Okuluna dahi makyajlı ve şort giyerek giden bir çocuk belli ki bu bütün bunları kendi tercih etmektedir. Zaten Serra'nın okulda hocalarıyla çektirdiği mutlu resimlerinde de yüzündeki makyaj dikkat çekmektedir ve Serra, halinden de son derece memnundur. Hocalarının uyarılarına rağmen makyaj yapmaya ve şort giymeye devam etmiştir ve annesi de bu durumdan şikayetçidir.
Hatta Serra'nın babası Saber dahi, yanında kaldığı sırada Serra'nın açık giyinmesinden ve makyaj yapmasından rahatsızlık duymuş ve bu konu yine KESB raporuna yansımıştır. İran'da geçen bu hadise sırasında Serra'nın annesi yanında yoktur ve herhangi birinden bunları yapması için baskı görme gibi bir durumu olamayacağı açıktır. O sırada yanında sadece babası vardır, o da bu durumdan şikayetçidir.
Serra, kendi tercihi olan makyaj, şort, topuklu ayakkabı kullanımı gibi unsurları, uydurduğu istismar yalanını zenginleştirmek ve güçlendirmek için müvekkile karşı kullanmaktan çekinmemiştir. Hikayesine daha dramatik bir hava vermek için, Türkiye'ye geldiklerinde annesinin A9 TV stüdyolarına giderken kendisine güya zorla makyaj yaptığını söylemiştir. Oysa görülebileceği gibi makyaj ve açık giyinme saplantısı, o yaşlarda Serra'nın en büyük düşkünlüklerindendir. Ancak buna rağmen A9 TV stüdyosuna gittiğinde böyle bir durum söz konusu değildir; hatta bu iddiayı dayıları, yengesi ve kuzenleri dahi yalanlamışlardır.
Burada bahsedilen konularla ilgili olarak Serra'nın okulundan da bizzat bilgi alınabilir.
Ayrıca Serra'nın annesinin yanından ayrılarak KESB'de kalmaya başladığı dönemlerde ve sonrasında çektirdiği ve sosyal medya hesaplarında paylaştığı fotoğraflara da dikkat çekmek gerekmektedir:
Serra MohammadValipour'un bu dava kapsamında yalan söylediğini belgeleyen KESB kurumu raporlarının özetini takdirinize sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.
Adnan Oktar Müdafi,
Av. Mert Zorlu
https://jag.journalagent.com/terh/pdfs/TERH-79282-CLINICAL_RESEARCH-ERASLAN.pdf
[2] http://www.omermiracyaman.com/sites/default/files/ders/shlo3/ergenlik_doneminde_intihar_girisimleri.pdf
[3] https://psikoterapiatolyesi.com.tr/konular/cocuklarda-yalan-soyleme-davranislari-131
[4] https://parentingscience.com/bullying-in-children/
[5] https://childmind.org/guide/quick-guide-to-conduct-disorder/
[6] https://www.researchgate.net/publication/297746411_Evaluating_empathy_in_adolescents_with_conduct_disorders
[7] Doç. Dr. Sinan Kocaoğlu, Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar
[8] https://www.hurriyet.com.tr/asirlarin-meselesi-cocuklarin-tanikligi-8299622