MÜVEKKİL, MÜMİNİN BİTİŞİ ZANNEDİLEN HER OLAYIN KADERDE DAHA GÜZEL VE DAHA GÜÇLÜ BİR BAŞLANGIÇ OLDUĞUNA İNANMAKTADIR
İpek Özbey Hanım Korkusuz gazetesindeki köşesinde, 20 Aralık 2024 tarihinde 2024 yılının kendince en önemli olaylarını sıralarken, müvekkil Adnan Oktar için “yılın biteni” tabirini kullanarak çok yüzeysel ve gerçek dışı bir değerlendirmede bulunmuştur.
Müvekkil İpek Hanım’ın modern, aydın ve kültürlü bir insan olmasına saygı duymaktadır. Ne var ki İpek Hanım’ın müvekkil ve arkadaşları hakkındaki yazılarında yersiz ve gereksiz bir öfke görülmektedir. Oysa İpek Hanım’ın kendisinin de muhakkak ki çok iyi bildiği üzere öfke gibi negatif duygular karşı tarafta bir etki oluşturmazken kişinin kendisine çok zarar vermektedir. Kişinin muhakemesini bozması, neşesini elinden alması, hızlı yaşlandırması, sağlığının bozulması gibi olumsuzluklara sebep olmaktadır. Müvekkil sempatik ve gayretli bir hanım olduğunu düşündüğü İpek Hanım’ın öfkenin bu olumsuzluklarını yaşamak yerine, tek taraflı düşünmeyip, sevecen, anlayışlı, olgun bir bakış açısıyla olayları değerlendirdiğinde sevginin derin lezzetini tadabilecek bir ruh kalitesinde olduğunu düşünmektedir. Müvekkile göre, insanların kendilerini hapsettiği sevgisizlik içinde çıkılamaz bir mecburiyet değildir. Her insan -her an- alıştığı katılıktan çıkıp bir anda bambaşka bir ruh kazanabilir, acımasız, yalnız ve bencil dünya yerine affedici, selim, halim ve iyi dünyayı tercih edebilir.
İpek Hanım yazısında müvekkil Adnan Oktar’ın güya 2024 yılının biteni olduğunu söylemiştir. Oysa -müvekkilin beyan ettiği üzere- Allah Kuran’da müminler için “bitme” olarak değerlendirilen her olayın eskisinden daha güçlü, daha güzel, daha bereketli, daha çok seven ve sevilen olarak çok daha hayranlık uyandırıcı birer başlangıç olduğunu göstermiştir. Örneğin,
- Yusuf’un zindana atılması ona haset edenler tarafından bir bitiş olarak değerlendirilirken neticesinde Mısır’a vezir olacağı bir güzelliğin başlangıcıdır.
- İbrahim’i ateşe atanlar onun bittiğini zannederken ateş Hz. İbrahim’e hiç zarar vermemiş, sonrasında ise Hz. İbrahim’in bereketi, şanı, gücü, sevenleri katlanarak artmıştır.
- Musa denizin kenarına geldiğinde Firavun ve yancıları Hz. Musa’nın sonu olduğu düşünmüşler ancak denizde boğulanlar kendileri olmuştur.
Bu, Allah’ın gücünü ve kudretini kavrayamayan, kendilerinin yaptığı her şeyin de Allah’ın kaderde belirlemiş olduğu ile sınırlı olduğunu anlayamayan, kaderlerinde müminlerin inkişafı için yaratılmış varlıklar olduğunu bilmeyenlerin anlayamayacağı bir haldir. Allah’tan gafil bir insan cezaevini zor bir ortam gibi görülebilir. Ama insanın bulunduğu her ortam Allah’ın o kişinin içine verdiği hisse göre iyi veya kötüdür. Allah’ın iç sıkıntısı verdiği bir insana bir yalı dairesi cehennem gibi gelebilir. Benzer şekilde Allah’tan razı bir mümin için de hücreler, koğuşlar, parmaklıklar, tel örgüler cennet bahçesi gibi olur.
İpek Hanım müvekkil ve arkadaşlarının mal varlıklarının müsadere edilmesinden sevinç duyduğunu ifade etmiştir. Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki, müvekkil Adnan Oktar’ın kendisi adına hiçbir malı, mülkü, şirketi, evi, arabası vs bulunmamaktadır. Dolayısıyla müvekkilin olmayan mal varlığının hazineye geçmesi de söz konusu değildir. Müvekkil tutuklanmadan önce de tutuklandıktan sonra da Yargıtay’ın onama kararından önce de onama karasından sonra hiçbir mal varlığı olmayan bir insandır. Eğer bazı insanları mutlu eden müvekkilin sahip olduğu bir şeylerin elinde alınmış olması ihtimali ise bu kişilerin mutlu olacağı bir durum fiilen mevcut değildir.
Müsaderesine karar verilen şirket, ev, araba, nakit para, hatta koltuk, sandalye, masa, klima, bulaşık makinası, elektrik süpürgesi, tabak, kaşık, çatal, ayakkabı, takım elbise, kemer gibi eşyaların tamamı müvekkilin arkadaşlarının helal ve yasal yollardan elde ettikleri gelirlerinin ürünüdür. Yaklaşık 300 kişinin on yıllar boyunca çalışıp emekleri karşılığında kazandıkları ve/veya ailelerinden miras kalan mal ve mülkleridir. Nasıl kazanıldığı açık ve belli olan, en ufak bir yasa dışı unsur içermeyen kazançtır. ALINAN MÜSADERE KARARI KANUNA AYKIRI OLMASINA RAĞMEN, MÜVVEKİL VE ARKADAŞLARI DEVLETİMİZ’İN HAZİNESİNE KATKILARININ OLMASINDAN HİÇBİR RAHATSIZLIK DUYMAMAKTA, İNANÇLI İNSANLAR OLARAK BUNU SADAKALARI OLARAK GÖRMEKTEDİRLER. Ancak bu haksız ve hukuksuz uygulamadan dolayı garip bir sevinç yaşayan Devletin içine çöreklenmiş bir kısım derin devlet mensuplarının bundan bir bereket ve ferahlık bulamayacaklarının da bilinmesini istemektedirler.
Bir avuç Müslümanın çalışarak, helal yoldan elde ettikleri gelirlerine sırf “kendileri gibi yaşamıyor ve onların inandıkları şekilde inanmıyor” diye el konulmasını alkışlayanlardan olmak vicdan sahibi hiç kimsenin kabulleneceği bir tutum olmamalıdır.
Ayrıca müvekkilin inancına göre, Allah Kuran’da malını ve ömrünü Allah yolunda harcayanların durumunu her bir başağında yüz tane bulunan yedi başak bitiren tohumlara benzetmektedir:
Allah yolunda mallarını harcayanların durumu yedi başak bitiren, her başakta yüz tane bulunan bir tek tohumun hali gibidir Allah kime dilerse ona kat kat verir. Allah, ihsanı bol olan, hakkıyla bilendir. Bakara Suresi, 261
Bu ayetin hükmüne göre de ömrünü Allah vakfetmiş olan müvekkil Adnan Oktar’ın -her nerede olursa olsun, hangi koşullardan geçerse geçsin- bitmesi asla mümkün olmayacağı gibi hayatı – tüm diğer samimi müminler gibi- her bir başağında binler bereket, güzellik, bolluk, iyilik, gençlik, dinçlikle doludur.
Müvekkil ve arkadaşları derin devletin kumpasıyla ilk defa karşı karşıya kalıyor değildir. Daha önce de defalarca yargılamalar, haksız cezaevi süreçleri, akıl hastanesine konulmak gibi akıl almaz hukuksuzluklar yaşamışlardır. Geçmişte de mallarına mülklerine el konulmuş, sonrasında maruz kaldıkları haksızlıkların tazminatlarıyla birlikte hepsini Devletimiz iade etmiştir.
Şunu da hatırlatmak gerekir ki müvekkilin hayatı boyunca kendisi için “Bu defa bitti”, “Bu defa yandı” manşetleri atan, “Onları çökerttik” cümleleri kuran, “Benim tek işim Adnan Oktar” diyen, ömrünü müvekkille mücadeleye adadığını söyleyen nice gazeteci, siyasetçi, akademisyen, yargıya ve emniyete sızmış derin devlet elemanı olmuştur. BUGÜN BUNLARIN BİRÇOĞUNUN İSMİ DAHİ ANILMAZ, YENİ NESİL KİM OLDUKLARINI DAHİ BİLMEZKEN, HATTA PEK ÇOĞU VEFAT ETMİŞKEN MÜVEKKİL CEZAEVİ KOŞULLARINA RAĞMEN SON DERECE DİNÇ, SAĞLIKLI, GENÇ, NEŞELİ, HAYAT DOLU BİR ŞEKİLDE YAŞAMINA DEVAM ETMEKTEDİR. Üstelik, müvekkille uğraşmayı kendisine meslek edinmiş eski bir polis olan Furkan Sezer’in de “Adnan Oktar bugün serbest kalsa tüm arkadaşları 24 saat içinde koşarak yanına gider” sözleriyle ifade ettiği üzere, DESTEKLEYENİ, SEVENİ, DOSTLARI ÇOK FAZLA VE GİTTİKÇE ARTMAKTADIR.
Saygılarımızla kamuoyunun bilgilerine sunarız. 25.12.2024
Adnan Oktar
Müdafi
Av. Mert Zorlu