YARGITAY (İLGİLİ) CEZA DAİRESİ’NE
Gönderilmek Üzere,
İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
1. CEZA DAİRESİ’NE
DOSYA NO : 2023/310 E., 2023/494 K.
SUNAN : Adnan OKTAR
MÜDAFİ : Av. Mert ZORLU
KONU : Müvekkil Adnan Oktar’ın, Müslüman çevrelerin Kuran’ın hükümlerine göre birbirlerini desteklemesi gerektiği ve dosyada yer alan iftiralara itibar edilmemesi, aksi halde benzeri yöntemlerle tüm camialara karşı “yok etme” yönteminin meşrulaştıracağına dair görüşlerinin sunumudur.
AÇIKLAMALAR :
Müvekkil Adnan Oktar; bugün yeryüzünde büyük bir bozgunculuk ve fitnenin sürdüğü ve Müslümanlara yapılan saldırıların giderek arttığı bir dönemde olduğumuzu belirterek görüşlerini şu şekilde ifade etmektedir: Bu sıkıntılı dönemi atlatmanın ilk adımı Müslümanların kendi aralarındaki düşmanlıklara son vermesidir. Bunun için bir mezhebin mensupları başka bir mezheptekileri, bir cemaattekiler diğer cemaatekileri rakip veya düşman olarak görmekten kaçınmalıdır. Bu olmadan “Mü'minler ancak kardeştirler.” (Hucurat suresi 10) ayetinin gereğini yerine gelmesi mümkün değildir.
Resulullah sav bir hadisinde müminleri tek bir bedene benzeterek birlik olmanın önemini bize şöyle hatırlatmıştır:
“(İster erkek ister kadın olsun) Müminin mümine karşı tutum ve davranışı (kullanılan malzemeleri kendi aralarında) birbirini tutan, birbirine kuvvet veren yapılara benzer.” (Buharî, Mezalim,5; Salat, 88).
“Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler.” (Tevbe Suresi, 71) ayeti gereğince Müslümanların birbirleriyle yardımlaşmaları ve birbirlerine sahip çıkıp korumaları farzdır. Müvekkil, kendisinin ve arkadaşlarının yaklaşık altı yıldır türlü iftiralara, eziyetlere maruz kalırken bir kısım Müslüman camiaların tüm bunlara ses çıkartmaması, hatta yapılan haksız saldırılara adeta arka çıkmalarının Kuran’a uygun olmadığını belirtmektedir.
Oysa müvekkil, kendisinin ve arkadaşlarının Müslümanlara büyük haksızlıkların yapıldığı, türlü iftiraların atıldığı 28 Şubat dönemi gibi dönemlerde cemaat, mezhep farkı gözetmeksizin samimi tüm Müslümanlara sahip çıktıklarını ifade etmektedir. Medya aracılığıyla onlar hakkında dile getirilen iftiralara itibar etmemiş, farklı cemaat ve mezhepteki kardeşlerine şefkat duyup, ön yargılara kapılıp hiçbirini reddetmemiştir. Müvekkil ve arkadaşlarının bu anlayışları uğradıkları haksızlıklara ve saldırılara rağmen hala değişmemiştir. Çünkü Allah’ın, Müslümanların birlik olmamasından razı olmadığı ve bu olmadığında yeryüzünde büyük bir bozgunculuk ve fesat ortamı olacağına, tüm Müslümanların da bu inançta olması gerektiğine inanmaktadırlar:
Ey iman edenler, eğer bir fasık size bir haber getirirse, onu 'ETRAFLICA ARAŞTIRIN'. YOKSA CEHALET SONUCU, BİR KAVME KÖTÜLÜKTE BULUNURSUNUZ DA SONRA İŞLEDİKLERİNİZE PİŞMAN OLURSUNUZ. (Hucurat Suresi, 6)
Müvekkil ve arkadaşları bir kumpas sonucu oluşturulmuş iftiralar ile karşı karşıyadırlar. Öne sürülen bu itham ve iddiaların herhangi bir delili ya da şahidi olmadığından çirkin birer İFTİRA HÜKMÜNDE OLDUKLARI, bunlara İNANILMAMASI ve İTİBAR EDİLMEMESİ gerektiğini belirtmektedirler.
Müvekkil hukuken ortaya konulan bu duruma ilişkin Kuran’da zina hükmü kurabilmesi için 4 şahit olmasını şart koşulmuş olduğunu hatırlatmaktadır:
Kadınlarınızdan fuhuş yapanların aleyhinde olmak üzere içinizden DÖRT ŞAHİT tutun. Eğer şehadet ederlerse, onları, ölüm alıp götürünceye veya Allah onlara bir yol kılıncaya kadar evlerde alıkoyun. (Nisa Suresi, 15)
Eğer bu dört şahit yoksa Zina etmedim diyen erkek veya kadının ifadesini dikkate almak gereklidir. Müvekkil, Kuran hükmü açıkken mesnetsiz iddialara itibar ederek Müslümanlar hakkında türlü zanlar beslemenin hiçbir Müslümana yakışmayacağı hatta iftira atmak sureti ile harama girilmiş olabileceğini belirtmektedir.
Türkiye’de gerek hukuken gerekse dinen gerekleri yerine getirilmeden hüküm vermek kolaylaşmış görünmektedir. Bunun olağan bir hal alması tüm Müslümanlar için tehlikeli olabilecek yeni uygulamalara kapı aralamaktadır. Yargının bir nedenle hedef görülen insanları yok etmeye elverişli bir hale gelmesine engel olunmalıdır. Kumpasa uğrayarak benzeri yöntemlerin başka camialara uygulanmayacağının hiçbir garantisi yoktur.
Bu yüzden sadece dekolte giyiyorlar diye masum kadınlar hakkında zanda bulunmaktan kaçınılması gerekmektedir. Müvekkil, Allah’ın, Müslümanım diyenlerin iyilik ve takva konusunda yardımlaşmalarını istediğine dikkat çekmektedir:
İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah'tan korkup-sakının. Gerçekten Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır. (MâideSuresi, 2)
Bugün kadınlar kıyafetleri, hayat tarzları, inançlarını yaşama biçimleri yüzünden hapsedilirse bu durum başka camiaların farklı nedenlerle hedef alınması kolaylaştıracaktır. Ayrıca dekolte giyindikleri için sahil bölgelerindeki insanların, filmlerde boy gösteren kadınların, sahnelerdeki şarkıcıların “fasık” ilan edilip hepsine karşı savaş açılması mümkün olacaktır. Bu olduğunda ise Türkiye’nin Suriye, Afganistan veya Yemen’in akıbetine uğramayacağının bir garantisi yoktur.
Müvekkil, Allah’ın, Müslümanların birbirine destek olmak yerine onları yok etmek isteyenlere yardımcı olurlarsa yeryüzünde büyük bir bozgunculuk ve fesat ortamı olacağını haber verdiği ayeti hatırlatmaktadır:
İnkar edenler birbirlerinin velileridir. EĞER SİZ BUNU YAPMAZSANIZ (BİRBİRİNİZE YARDIM ETMEZ VE DOST OLMAZSANIZ) YERYÜZÜNDE BİR FİTNE VE BÜYÜK BİR BOZGUNCULUK (FESAT) OLUR. (Enfal Suresi, 73)
SONUÇ :
Müvekkilin yukarıdaki görüşlerini Sayın Dairenizin takdirine sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz. 20.02.2024
Adnan Oktar
Müdafi
Av. Mert Zorlu