Adnan Oktar’ın, kıskançlık, kin ve intikam hisleriyle hareket eden insanların her dönem var olduklarına, huzurdaki dosyada yer alan delilsiz suç isnatlarının tamamının, günümüzdeki kindar ve kıskanç insanların iftiraları olduğuna ve tüm bunları Allah’ın yarattığı çok kıymetli bir imtihan olarak gördüğüne dair izahlarımızdır. 

Adnan Oktar, huzurdaki dosyayı var eden sürecin en önemli nedenlerinden birinin bazı çevrelerin kıskançlık hisleri olduğunu düşünmektedir. Nitekim birçok iftira ve asılsız iddianın altında yatan gerekçelerden birinin, insanoğlunun var olduğundan beri sahip olduğu bu negatif duygu olduğu görülmektedir.

Adnan Oktar, dosya incelenirken, suç isnatlarının bu yönüyle de değerlendirilmesi gerektiğini düşünmektedir; konu hakkındaki görüşleri şöyledir:

Kıskançlık Cürüm İşlemeye İten Saplantılı Bir Tavır Bozukluğudur

Kıskançlık, birçok insan üzerinde şiddetli tahribata neden olan ve Allah'ın Kuran'da yasakladığı bir tavır bozukluğudur. Bu bozukluğun altında yatan temel sebep, kişinin kendi nefsine cahilce ilahlık vermesidir. Bu aslında şeytanın en karakteristik özelliğidir. İblis'in, Allah'a isyan edip inkarcılardan olmasının altında yatan sebep de, Allah'ın Hz. Adem (as)'a verdiği üstünlüğü kıskanmasıdır:

(Allah) Dedi: "Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?" (İblis) Dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın." (A’raf Suresi, 12)

Şeytanın kıskanma özelliği, onun izinden giden bazı kimseler üzerinde de çok yoğun bir şekilde görülür. Kıskançlık bir kere devreye girdiğinde bütün hareket ve davranışlara nüfuz etme özelliği nedeniyle kişiyi kısa sürede şeytanın bir temsilcisi haline getirmektedir. Bu kişilerin Allah ile bağlantısı ya hiç yoktur veya varsa da çok zayıftır. Bu nedenle çevrelerinde gelişen olayların merkezine kendilerini koyarlar.

Kıskanmanın oluştuğu durumlarda kişi kendini ve çevresindekileri Allah'tan bağımsız bir güce sahip varlıklar olduğunu zanneder. Başkalarının sahip olduğu güzelliği, aklı, malı o kişiye ait sanır ve kendisiyle kıyas yapıp onları kıskanır. Üstünlüğün, kıskançlık kaynağı şeylere sahip olmakla elde edileceğini düşünür. Oysa iman eden bir kişi asla kıskançlık gafletine düşmek istemez. Kişilere ve kendine benlik vermekten şiddetle çekinir. Üstünlüğün takvaya göre olacağını, her şeyin Allah'a ait ve kontrolünde olduğunu hiç aklından çıkarmaz. Bu nedenle, her şeyin sahibinin Allah olduğunu bilen, samimi iman sahibi müminler sürekli huzurlu ve mutludur.

Kıskançlık artınca kişi akl-ı selim ile davranmayı terk eder ve başka birisini sahip olduğu herhangi bir özelliği saplantı haline getirip onu düşman olarak görmeye başlar. Bu yüzden Allah hasetçilerin kötülüklerinden korunmaları için müminlerin Kendisi'ne sığınmalarını bildirmiştir:

Yoksa onlar, Allah'ın Kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Doğrusu Biz, İbrahim ailesine Kitabı ve hikmeti verdik; onlara büyük bir mülk de verdik. (Nisa Suresi, 54)

Kıskançlık kaynağı olan unsurlar, kıskanç kişinin kendisinde eksik gördüğü güzellik, kültür, eğitim, zenginlik, makam, sevilmek, saygı görmek, popüler olmak gibi özelliklerdir.

Kıskançlık, öldürme isteği, iftira atma gibi büyük kötülükleri de beslemektedir. Bu nedenle Allah “De ki: "Sabahın Rabbine sığınırım…Hased ettiği zaman, hasetçinin şerrinden” (Felak Suresi, 1, 5) ayetleriyle hasetçilerin kötülüklerinden korunmaları için müminlerin Kendisi'ne sığınmalarını bildirmiştir.

Yeryüzündeki İlk Kıskançlık, İlk Cinayet

Kuran'da, sevgiyi alçakça bir amaçla, bir saldırganlık ve ahlaksızlık unsuru olarak kullanmak isteyenlere dikkat çekilmiştir. Kuran'da yer alan 'Habil ve Kabil kıssası'nda, samimiyetsiz kişilerin sevgi iddiasıyla nasıl bir fitneye ve suça sürüklendikleri açıkça görülmektedir.

Onlara Adem'in iki oğlunun gerçek olan haberini oku: Onlar (Allah'a) yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı. Onlardan birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen) Demişti ki: "Seni mutlaka öldüreceğim." (Öbürü de:) "Allah, ancak korkup-sakınanlardan kabul eder."

"Eğer beni öldürmek için elini bana uzatacak olursan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim. Çünkü ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım."

"Şüphesiz kendi günahını ve benim günahımı yüklenmeni ve böylelikle ateşin halkından olmanı isterim. Zulmedenlerin cezası budur."

Sonunda nefsi ona kardeşini öldürmeyi (tahrik edip zevkli göstererek) kolaylaştırdı; böylece onu öldürdü, bu yüzden hüsrana uğrayanlardan oldu. (Maide Suresi, 27-30)

Bu ayetlerde anlatılan olaylara göre, Hz. Adem (as)'ın iki oğlu da Allah'a birer kurban sunmuşlardır. Birininki kabul edilmiş, diğerininki ise kabul edilmemiştir. Tarihi kaynaklara göre Hz. Adem (as)'ın oğullarından Kabil, kendisinin sunduğu kurban kabul edilmeyince kıskançlığa kapılmış ve 'Allah'ın diğer kardeşini daha çok sevdiğini düşünmüştür' -Haşa- Allah'a karşı kinlenmiş ve bu yüzden de 'kardeşini şehit etmiştir'.

Habil-Kabil kıssasındaki olay samimiyetsizliğe dayanan zihniyetin azgınlığını bize açıkça göstermektedir. Kabil, 'Allah'ın kendisini sevmesini istediği için değil', sırf 'gurur, kibir ve enaniyetini tatmin etmek için' kardeşini şehit etmiştir. Azgınlığının nedeni sevgi isteği değil; rekabet duygusu ve daha üstün olma isteğidir.

Hz. Adem’in çocuğu gibi bazı samimiyetsiz kimseler sevgiyi bahane ederek her türlü alçaklığı yapmaya hazırdırlar. Gerektiğinde hiç çekinmeden saldırganlaşabilir, hatta cinayet bile işleyebilirler. Ancak Allah'ın bir nimet olarak yarattığı bu kutsal ve güzel duyguyu, adilikleri ve şeytani faaliyetlerini sürdürmek için bir kılıf gibi kullanan iki yüzlüler, bu yöntemleriyle asla başarılı olamamışlardır. Yaptıkları her alçaklık, her kalleşlik ve sahtekarlık, onlara dünyada ve ahirette mutlaka azap olarak geri dönecektir.

Kuran’da Peygambere ve Müslümanlara Haset Edenler

Peygamberimiz (sav) döneminde bazı kişilerin ona karşı duydukları kıskançlığı daha ileri bir safha olan hasete dönüştürdüğü bilinmektedir. Bu kişilerin en belirgin özellikleri Allah korkularının olmamasıdır. Dolayısıyla hayata dair hiçbir konuda 'imani, ahlaki sınırları' yoktur. Çıkarlarına uygun olan her şey, onlar için mübahtır.

Allah'ın kendisini her an gördüğüne ve tüm yaptıklarının hesabını ahirette mutlaka vereceğine de inanmadıkları için, yalnız kaldığında, kimsenin kendisini görmediğini düşündüğünde her türlü ahlaksızlığı, sahtekarlığı ve alçaklığı yapabilecek bir karaktersizliktedir. Bu kişilerin Kuran’da haber verilen bazı özellikleri şunlardır:

  • Müminlerin iyi, mutlu, zengin, güçlü olmaları bu tür insanları çok rahatsız eder

SİZE BİR İYİLİK DOKUNUNCA TASALANIRLAR, size bir kötülük isabet ettiğindeyse buna sevinirler. Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların 'hileli düzenleri' size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz, Allah, yapmakta olduklarını kuşatandır. (Al-i İmran Suresi, 120)

  • Allah'ın müminlere lutfettiği eş, mal, mülk, güzellik gibi nimetleri kıskanırlar

Yoksa onlar ALLAH'IN KENDİ FAZLINDAN İNSANLARA VERDİKLERİNİ Mİ KISKANIYORLAR?.. (Nisa Suresi, 54)

  • Müminlerin zenginliği, mutluluğu, neşesi onlarda düşmanlık, öfke ve kine sebep olur

Sizler, işte böylesiniz; onları seversiniz, oysa onlar sizi sevmezler. Siz Kitabın tümüne inanırsınız, onlar sizinle karşılaştıklarında "inandık" derler, KENDİ BAŞLARINA KALDIKLARINDA İSE, SİZE OLAN KİN VE ÖFKELERİNDEN DOLAYI PARMAK UÇLARINI ISIRIRLAR. De ki: "Kin ve öfkenizle ölün." Şüphesiz Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Al-i İmran Suresi, 119)

Eğer sizi ele geçirecek olurlarsa, SİZE DÜŞMAN KESİLİRLER, ELLERİNİ VE DİLLERİNİ KÖTÜLÜKLE SİZE UZATIRLAR. Onlar sizin inkar etmenizi içten arzu etmişlerdir. (Mümtehine Suresi, 2)

Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, ALLAH'IN KİNLERİNİ HİÇ (ORTAYA) ÇIKARMAYACAĞINI mı sandılar? (Muhammed Suresi, 29)

  • Kıskançlıklarından dolayı müminlere iyilik dokunmasına istemez, onlara zarar gelmesi için faaliyet gösterirler

Ey iman edenler, sizden olmayanları sırdaş edinmeyin. ONLAR SİZE KÖTÜLÜK VE ZARAR VERMEYE ÇALIŞIYOR, SİZE ZORLU BİR SIKINTI VERECEK ŞEYDEN HOŞLANIRLAR. Buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, sinelerinin gizli tuttukları ise, daha büyüktür. Size ayetlerimizi açıkladık; belki akıl erdirirsiniz. (Al-i İmran Suresi, 118)

Bedevilerden öyleleri vardır ki, infak ettiğini bir cereme sayar ve SİZİ FELAKETLERİN SARIVERMESİNİ BEKLER. KÖTÜ FELAKET ONLARI SARSIN. Allah işitendir, bilendir. (Tevbe Suresi, 98)

  • Müminlerin neşesinden azap duydukları için, kendilerince müminleri sıkıntıya ve üzüntüye düşürmek isterler

Şüphesiz 'gizli toplantıların fısıldaşmaları' (kulis) İMAN EDENLERİ ÜZÜNTÜYE DÜŞÜRMEK İÇİN ANCAK ŞEYTAN (ÜRÜNÜ OLAN İŞLER)DANDIR. Oysa Allah'ın izni olmaksızın o onlara hiçbir şeyle zarar verecek değildir. Şu halde mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etsinler. (Mücadele Suresi, 10)

  • Müminlere gelebilecek her türlü iyiliği kendilerince engellemeye çalışırlar

Münafık erkekler ve münafık kadınlar, bazısı bazısındandır; kötülüğü emrederler, İYİLİKTEN ALIKOYARLAR, ellerini sımsıkı tutarlar... (Tevbe Suresi, 67)

  • Haindirler ve kalpleri öfke doludur

(Allah,) Gözlerin HAİNLİKLERİNİ VE GÖĞÜSLERİN SAKLADIKLARINI bilir. (Mümin Suresi, 19)

  • Kendilerince müminlere eziyet etmeye çalışırlar

 Kafirlere ve münafıklara itaat etme, EZİYETLERİNE ALDIRMA VE Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter. (Ahzab Suresi, 48)

Allah Yusuf Suresinde Kıskançlığın Yol Açtığı Kin ve Öfkeyi Haber Vermektedir

Allah Kuran'da geçmiş peygamberlerin hayatlarından bölümler anlatarak bizlere önemli hikmetler öğretir. Her peygamber kıssası, insanlara yaşadıkları toplumda ve devirde nasıl davranmaları gerektiğini gösteren örnekler verir. Bu kıssaları detaylı olarak öğrenmek, hikmetlerini kavramaya çalışmak her Müslümanın görevidir.

Allah Yusuf suresinin başında yer alan “Andolsun, Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ayetler (ibretler) vardır.” (Yusuf Suresi, 7) ayetiyle delil ve hikmetler içerdiğini bildirmektedir. Bu hikmetlerden birisi kıskançlığın yol açtığı kin ve öfkenin bir kısım kötü niyetli insanların ne kadar ileri gidebileceklerini göstermesidir.

Yusuf Peygamber daha çocukken bir rüya görmüş ve rüyasının yorumunu babasına sormuştur. Babası Yakup Peygamber ise Hz. Yusuf'un rüyasıyla ilgili yorum yapmış ve onu güzel haberlerle müjdelemiştir. Ancak bununla birlikte rüyasını diğer kardeşlerine anlatmaması konusunda kendisini uyarmıştır (Yusuf Suresi 4-6).

Yusuf Peygamber (as), babasına rüyasını anlattığında babasının rüyasını kardeşlerine anlatmaması konusunda onu uyarmasının sebebi, kardeşlerinin güven vermeyen tavrıydı. Yakup Peygamber (as) ilim sahibi, ferasetli bir insan olduğu için oğullarının fitne çıkarmaya müsait olan karakterlerinin ve kıskanç yapılarının farkındaydı. Onları çok iyi tanıdığı için Hz. Yusuf (as)'a tuzak kurabileceklerini de tahmin etmekteydi.

Yakup Peygamber tahmininde haklıydı, çünkü kardeşleri onu ve küçük erkek kardeşlerini babalarından çok kıskanmaktaydılar. İçlerindeki bu kıskançlık öylesine şiddetliydi ki, onları Hz. Yusuf (as)'a tuzak kurmaya kadar götürdü. Bu da Hz. Yusuf (as)’ın kardeşlerinin İslam ahlakından uzak olduklarının ve mümin karakteri sergilemediklerinin bir diğer göstergesidir. Onların kurdukları bu tuzak ve Yusuf peygambere yaptıkları Kuran'da şöyle anlatılır:

Onlar şöyle demişti: "Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir; oysa ki biz, birbirini pekiştiren bir topluluğuz. Gerçekte babamız, açıkça bir şaşkınlık içindedir." "Öldürün Yusuf'u veya onu bir yere atıp-bırakın ki babanızın yüzü yalnızca size (dönük) kalsın. Ondan sonra da salih bir topluluk olursunuz." (Yusuf Suresi, 8-9)

Ayetlerden açıkça anlaşıldığı gibi, kardeşlerinin Hz. Yusuf'a tuzak kurmalarındaki en büyük etken kıskançlıktır. Babalarının Hz. Yusuf'u ve kardeşini daha çok seviyor olduğunu düşünmeleri onları bu kıskançlığa itmiştir. Yalnızca kendilerine yönelik bir sevgi istemişler; kendilerinin sayıca çok oluşları ve birbirlerini pekiştirmeleri nedeniyle sevgiye daha çok hak sahibi olduklarını düşünmüşlerdir.

Ayetlerde kıskançlık eden kardeşlerinin Hz. Yusuf’u öldürmek veya bir yerde kapalı tutmak istemeleri dikkat çekicidir. Önemli bir diğer husus ise kıskançlık edenlerin bir araya gelerek ortak hareket etmeleri ve yalanlarına sahte delil uydurmalarıdır.

Kıskançlık nedeniyle yapılan iftiraların ve kurulan tuzakların en önde geleni kadın ve cinsellik konusudur. Bu konu kıskançlık, kin ve öfke devreye girdiğinde bir kısım kötü niyetli insanların ne kadar ileri gidebileceklerine ve bir kısım kadınların bu planlarda nasıl kullanılabileceklerine önemli bir örnektir.

Kuran’da Hz. Yusuf’un bu tuzak ile karşılaştığı ve iftiraya uğradığı aktarılmıştır. Bu iftiranın tek sebebi vezirin karısının Hz. Yusuf (as)'a yönelik cinsel isteklerine Hz. Yusuf (as)'ın olumlu yanıt vermemesidir:

Evinde kalmakta olduğu kadın, ondan murad almak istedi ve kapıları sımsıkı kapatarak: "İsteklerim senin içindir, gelsene" dedi. (Yusuf) Dedi ki: "Allah'a sığınırım. Çünkü o benim Efendimdir, yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez."

Vezirin karısı reddedilmiş olmanın verdiği öfke ile Hz. Yusuf’u kendisine tecavüz etmek ile suçlamıştır. Suçsuzluğu ortaya çıkmasına karşın Hz. Yusuf zindana atılmıştır:

Sonra onlarda (YUSUF'UN İFFETİNE İLİŞKİN) DELİLLERİ GÖRMELERİNİN ARDINDAN, MUTLAKA ONU BELLİ BİR VAKTE KADAR ZİNDANA ATMAK (GÖRÜŞÜ) AĞIR BASTI. (Yusuf Suresi, 35)

Hz. Yusuf’un gençliğine, güzelliğine haset eden Vezirin karısı, sadece kendisi iftira atmakla kalmamış, şehrin kadınlarını da iftira atmak için zorlamış, ona yeni bir düzen kurmuştur. Vezirin karısı davet ettiği bazı kadınları davet ederek onları iftiraya zorlamıştır. Kadınlar Hz. Yusuf (as)'a yönelik gerçekte bir düşmanlıklarının olmadığını, fakat nüfuz sahibi vezirin karısının baskısı sonucu şikayetçi olmak zorunda kalmışlardır. Vezirin karısının kıskançlıktan kaynaklanan kin ve öfkesi, aslında masum olan Hz. Yusuf’un zindanda yıllarca kalmasına neden olmuştur. Kadın, Hz. Yusuf (as)'ı sadece zindana attırmakla kalmamış aynı zamanda -ayetten de anlaşılabileceği gibi- tüm gücüyle karalama kampanyası yaparak kendince onu küçük düşürmeye çalışmıştır.

Kadın dedi ki: "Beni kendisiyle kınadığınız işte budur. Andolsun onun nefsinden ben murad istedim, o ise (kendini) korudu. Ve andolsun, eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa, MUTLAKA ZİNDANA ATILACAK ve ELBETTE KÜÇÜK DÜŞÜRÜLENLERDEN OLACAK" (Yusuf Suresi, 32)

Şiddetli kıskançlık nedeniyle tuzak kuranlar kendi akıllarını beğenerek ve tuzaklarının sağlamlığını düşünerek başarılı olduklarından son derece emindirler. Ancak bu kişilerin unuttuğu şey kendilerinin de tuzakların da Allah'ın kontrolünde olmasıdır. Kıskandıkları kişileri yok etmeye veya zindanda tutmaya adayan kimseler, kurdukları tuzakların ve kalplerindeki öfke ve kıskançlığın kendilerine zarar verdiğinin, kendilerini iyice karanlıklara, korkulara, kabuslara sürüklediğinin farkına varamazlar. Kurdukları her tuzak kendilerini derin ve kör bir kuyuya doğru çekmektedir.

Kuran-ı Kerim’de aktarılan Yusuf kıssasının sonunda Allah’a sadık ve samimi Müslümanların galibiyeti ve tuzak kuran kıskanç insanların mağlup olduğu görülmektedir. Çünkü Müslümanlar tıpkı Hz Yusuf (as)’da olduğu gibi korku ve endişeyi hayatlarında asla yaşamazlar. Başlarına gelenlerden asla bir tedirginlik duymazlar. Sonuç onlar için hep bellidir.

 Kıskançlık Allah’ın beğenmediği negatif bir his olup Kuran’da örnekler anlatılan önemli bir tavır bozukluğudur. Bu tavır bozukluğu düzeltilmediği takdirde; Habil ve Kabil kıssasında yer verildiği üzere “cinayet” ve Yusuf kıssasında “komplo kurma” gibi ciddi suçların işlenmesine yol açmaktadır.

Adnan Oktar, kendisinin ve arkadaşlarının cezaevinden çıkamayacakları ile tehdit edilmeleri, haksız bir biçimde mal ve mülklerinden edilmeleri, hiçbir somut delile dayanmayan hikayeler uydurulması, en basit olayların bile çarpıtılarak büyük vukuatlarmış gibi anlatılması, husumetli bazı müştekilerin, ellerinde kılıçlar ile poz verip ölüm tehditlerinde bulunmaları, Adnan Oktar’ın, dinçliğinin, temizliğinin, şıklığının dahi şikâyet konusu yapılması dikkate alındığında, dosyadaki delilsiz isnatların temelinde, bazı çevrelerin haset duygularının olduğunun görüleceğini düşünmektedir.

Adnan Oktar, huzurdaki dosyanın, somut delillere değil aşırı kıskançlığa dayandığını düşünmekte; dosyadaki temelsiz isnatlar incelenirken, isnat sahiplerinin bu yönlerinin dikkate alınmasını talep etmektedir. Saygılarımla bilgilerinize arz ederim.