TÜRKİYE, DÜNYADA BARIŞIN TESİSİ İÇİN UZLAŞTIRICI POLİTİKALARINDAN ASLA VAZGEÇMEMELİDİR
Müvekkil Adnan Oktar'ın, Türkiye'nin, uzlaştırmaya ve barışı inşa etmeye yönelik misyonunun süreklilik göstermesi, bu konuda bağnaz, taraflı ve öfkeli zihniyetlerin akıl dışı yöntemlerine uyulmaması gerektiğine dair duyurusunu, aşağıda dikkatinize sunuyoruz:
Siyaset, devlet ve ülkeler arası politikalarda en akılcı çözümleri bulup uygulamaya geçirmek olduğu kadar, barış ve uzlaşıyı da tesis etme sanatıdır. Bu nedenle siyasetçilere çok önemli ve hassas görevler düşer.
Özellikle Türkiye gibi stratejik olarak önemli ülkelerde, siyasilerin politikaları sadece ülkenin genelini değil, tüm dünyayı kapsayıcı olmak zorundadır. Çünkü Türkiye önemli bir köprüdür. Tüm kültürlerin kesiştiği bir noktadır. Tüm milletlerin birleştiği bir coğrafyadır. Tüm dinleri kucaklayan bir yurttur. Tarihiyle, jeopolitik konumuyla, hem batı hem de doğu arasında köprü olmasıyla, hem batının hem de doğunun kültürünü paylaşmasıyla özel bir öneme ve konuma sahiptir. Dahası Türkiye, tüm İslam aleminin kalbi konumundadır.
Bu kadar önemli bir konumda bulunan bir ülkenin siyasi stratejisi de haliyle tüm dünyayı etkilemektedir.
İşte tüm bu nedenlerden dolayı Türkiye, sadece kendi iç siyaseti ile sınırlı kalabilecek bir ülke değildir. "Benim vatandaşım özeldir, diğerleri beni ilgilendirmez" diyebilecek egoistlikte bir ülke de değildir. Kendi iç siyaseti dışında ülkemizin komşularına, Avrupa'ya, Ortadoğu'ya, Balkanlara, Kafkasya'ya ve hatta Afrika'ya yönelik sorumlulukları vardır. Bu nedenledir ki TÜRKİYE, HEMEN HER SAFTA ARABULUCU KONUMUNDA OLMASI GEREKEN BİR ÜLKEDİR.
İşte bu nedenle Atatürk'ün önderliğini yaptığı uzlaştırıcı dil, bu ülkenin geçmişten beri siyasetine hakim olmuştur. Olmak zorundadır; yoksa ülkemiz büyük kayıplarla yüzleşebileceği gibi, bölgede ve ülkede arabulucu konumunu da kaybedebilir.
Şu anda dünyada her zamankinden daha zorlu karışıklıklar baş gösterirken, Türkiye'nin üstlendiği sorumlulukları da daha iyi değerlendirmek gerekir. Dünya hassas bir dengededir; Türkiye de hassas bir noktadadır. Dolayısıyla özellikle çevremizdeki ülkeler arasındaki karışıklıklar ve savaşlar, kendi ideolojilerini ön planda tutan bir kısım kişilerin, özellikle muhafazakar zihniyette olan bir kısım grupların hamasi nutuklarına göre şekillendirilmemelidir. Genellikle sevgi, hoşgörü, ittifak, uzlaşma ve barış kavramlarından uzak yaşayan, "benim fikrimden olsun, yoksa ne olursa olsun" mantığıyla hareket eden, bu nedenle de farklı inanç ve fikirdekilere yaşam alanı vermek istemeyen, onlarla uzlaşmak yerine onların yok olmaları üzerine gaddarane ve sevgisiz bir politika isteyen topluluklar, TÜRKİYE'NİN SİYASİ POLİTİKASINI ASLA ŞEKİLLENDİRMEMELİDİR. Türkiye, ağabeylik misyonunu gerek dini, gerek siyasi gerekse stratejik anlamda üstlenmiş bir ülke olduğundan, bu tür hamasi söylemler, ülkemizin sadece dünyadaki konumuna değil, milletimiz nezdindeki konumuna da zarar verebilir.
Dahası, ülke politikalarında sadece söz konusu fraksiyonların istekleri dikkate alındığında, onların dedikleri yapılıp belli ülkelere/topluluklara cephe alındığında, savaş ve çatışmalarda uzlaşmacı olmayı bırakıp taraf tutulduğunda, söz konusu gruplar kendi varlıklarının ve fikirlerinin her daim ÜLKE SİYASETİNDE ÖNEM TAŞIYACAĞI GİBİ BİR ZANNA kapılabilirler. O zaman siyasilerden hep kendi istedikleri şekilde, taraflı ve savaşı körükleyici ifade ve tavır beklentisi içinde olabilirler; taleplerini sürekli artırırlar. Bir kere onların istedikleri yapıldığında, Türkiye arabulucu vasfını kaybedebilir ve karşısına çıkacak tüm global meselelerde, söz konusu kişilerin talepleri doğrultusunda, tarafgir olmaya zorlanabilir. Çünkü bu tarz kişiler, bağnaz ve baskıcı bir bakış açısında olduklarından, devletin bundan sonraki UZLAŞMACI POLİTİKALARINDA AYAKLANMA VE PROTESTO YÜRÜYÜŞLERİ İLE TEPKİ vermeleri olasıdır. Dedikleri bir kere yapılmıştır; bundan sonra da yapılmasını baskı ile kolaylıkla sağlayabileceklerini düşünebilirler.
Siyaseti kendi öfkeli zihniyetlerine göre şekillendirmeye çalışan ve bu konuda özgüven kazanan bu güruhlar, birdenbire, ÜLKENİN CİDDİ BİR BEKA SORUNU HALİNE GELEBİLİRLER.
Bu tip kişiler, devletin politikalarını akılcı ve hayra yönelik değerlendirmekten çok uzaktırlar. Bakış açıları daha çok partizan, duygusal ve öfke dolu olduğundan, BİR ÜLKENİN MALINI PROTESTO EDEREK, SOKAKLARDA DOLAR YAKARAK, AMERİKAN ÜRETİMİ KAHVELERİ YERLERE DÖKEREK bir başarı elde edebileceklerini zannetmektedirler. Türkiye gibi büyük bir ülkenin böyle bir zihniyete uyarak politika geliştirmesi, bu şekilde sadece ülkemizin sahip olduğu barıştırma misyonunun elinden kayıp gitmesi ve söz konusu tutucu ve sevgisiz zihniyetlerin daha fazla söz hakkı elde edebilecek bir alan bulması, ülkemiz için vahim bir durum olacaktır.
Türkiye'nin görevi, tüm dünyada barışın tesisini sağlamaktır. Bu, en başta, barışa çağıran dinimiz İSLAM'IN BİR GEREĞİDİR. İslam aleminin liderliği misyonunu almış olan bir ülkenin, yaptıklarının sonuçlarını düşünmeyen, sadece kendi doğrularına göre nefret politikalarını körükleyen, İslam'ın ve devletin menfaatlerini korumak değil de kendi ilkel yöntemlerini devlet politikası olarak dayatmaya çalışan insanların fikriyatına uyması, onların taleplerine göre hareket etmesi ve bu şekilde UZLAŞMA SAĞLAYACAKKEN ÇATIŞMA HALİNDEKİ İKİ TOPLULUK ARASINDAKİ DÜŞMANLIĞI KÖRÜKLEMESİ büyük bir hata olacaktır.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 17.11.2023 tarihinde Almanya'nın başkenti Berlin'e yaptığı ziyaret sırasında Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ile birlikte gerçekleştirdiği basın toplantısında kendisine sorulan bir soru üzerine şunları söylemiştir:
"Öncelikle NATO'nun önde gelen ülkelerinden bir tanesi ilk 5'in içerisinde yer alan ülkeyiz. Türkiye NATO'da sıradan ülke değil. Rusya-Ukrayna arasında herkes Ukrayna'nın yanında yer alıyor. Türkiye olarak biz Ukrayna ile Rusya ile görüşüyoruz. 33 milyon ton tahıl koridorundan bütün tahılı Avrupa'ya Afrika'ya götüren biz olduk."
İşte uzlaşmacı olmak, barış için çaba sarf etmek, ara bulmak bu demektir. Bu politika, tam olarak Türkiye'nin varlık sebebini ifade eder. Türkiye bu politikada daima ısrarlı olmalı, savaşı ve nefreti körükleyen güruhları dikkate dahi almamalı, dünya çapında savaş duvarlarını yıkan, barışı inşa eden ülke olmalıdır.
Saygılarımızla, kamuoyunun bilgisine sunarız.
Adnan Oktar müdafi,
Av. Mert Yetişir